Neo-Osmanlılar
Neo-Osmanlılar' makalesini yazalı 16 yıldan fazla olmuş. Şimdi yaptığım küçük bir Google araştırması, bu makalenin doktora tezlerinden, Meclis Kütüphanesi'ndeki raporlara, Ermenistan'ın ulusal güvenlik kuruluşlarından Amerikan think tank'lerine kadar birçok kurumun sayısız yayınına girdiğini gösteriyor.
Bazı yazılar vardır. Tarihe kayıt düşer ve döner döner yazarının önüne tekrar gelir. 1992 yılında, Gülay Göktürk'ün yönettiği Aktüel'de yazdığım bu makale de onlardan biri.
İki özelliği var bu makalenin.
Birincisi, Özal Dönemi'nin 'emperyal tahayyülleri'ni vizyonerlerinin ağzından derlemiş olması.
İkincisi ise, ilk kez 'Neo-Osmanlı' terimini kullanması, bunu başlığına çıkartıp, kavramsallaştırması.
Şimdi, CIA'nin gölge analisti olarak bilinen Freidman'in Türkiye tezleri ile tekrar gündeme geldi diye düşünülse de...
Türkiye'nin 'statik' bir dönemden; bir fetret'ten çıkıp, irredentist (fetihçi) olmayan, ama emperyal iddialarının tekrar uyanmasıyla dolaşıma döndüğünü söyleyebiliriz.
Türkiye, eğer AK Parti iktidarı döneminde 'içine kapanmak'tan vazgeçip, bir dünya iddiası seslendirmeye başlamasaydı Freidman'ın analizlerinin Türkiye'ye 'gömlek biçmek'ten öte anlamı olamazdı.
Ancak, bugün 'Neo-Osmanlı' tezi akademik düzeyde de yoğun karşılık buluyor.
1992 yılında bu konuda ilk makaleyi yazmış ve kavramı dolaşıma sokmuş gazeteci olarak, 16 yıl önceki 'Neo-Osmanlı' kavram ve kavrayışıyla, bugünkü zemin arasındaki farlılıkların da altını çizmek istiyorum.
Özal'lı yıllardaki 'emeryal vizyon,' ülkenin dışarıya açılmasını, etki alanlarını genişletmesini ve etki alanlarından 'fayda' üretmeyi planlamasının yanı sıra, içeriye yönelik idari bir zihin jimnastiğini de teşvik ediyordu.
Dikkat ediniz, Türkiye'nin idari yapısıyla ilgili değişiklikler, 'Federasyon,' 'Konfederasyon,' 'Yarı Federasyon' teklifleri bu dönemde tartışılmıştı.
Bugünün 'Neo-Osmanlıcılık'ının farkı ise, uluslaraşırı iddiaların 'ulus-devlet' konsepti içinde gerçekleştirilmesinin ipuçlarının aranması olarak netleşiyor.
Kaldı ki, bu nitelik, Recep Tayyip Erdoğan ile Turgut Özal arasındaki farkı da belirginleştiriyor.
Tayyip Erdoğan döneminin önemi, üzerinde ileride oldukça fazla kalem oynatılacağını düşündüğüm, Cumhuriyet ve 'ulus-devlet' konseptlerini demokratikleştirerek uluslaraşırı iddia seslendirmek olarak belirginleşiyor.
Bu iddia ne oranda gerçekleşebilir, çoğul değişkenleri şimdiden hesap edebilmek imkansız.
Ancak, gerçekleşmesi söz konusu olursa, Türkiye Cumhuriyeti ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki 'kopuş'un bir nevi onarılması sağlanabilir ve bu bize Osmanlı Emperyal iddia ve kültürün bölgedeki toparlayıcılığının Cumhuriyet tarafından içselleştirilebildiği ve Cumhuriyetçileştirilebildiği bir fırsat sunabilir.
Kaldı ki, ilk 'Neo-Osmanlılar' yazısının yazıldığı 16 yıl öncesinden bugüne kadar, 'Neo-Osmanlıcılık,' da çok belirgin değişiklikler gösterdi.
Örneğin, Azerbaycan'a ve Musul'a açılma, yakınlaşma arzuları, aynı zamanda Ermenistan ile sınırın açılması gerektiği tezini de içermeye başladı.
Ulusalcı çevrelerin bu noktalardaki itirazına karşılık ise, kırmızı çizgi olarak MHP lideri Alparslan Türkeş'in Petrosyan ile görüşmelerindeki tezler kadar bir açılım gündeme geliyor.
Sonuç olarak, 17 yıl sonra tekrar 'Neo-Osmanlı' kavramının gelip gündemin ortasına oturmasının nedenlerini iyi araştırmalıyız.
Türkiye'nin enerjisi, yine altını çizerek söylüyorum, irredentist olmayan bir anlamda kabına sığmıyor. Kabına sığmayan enerjinin yarattığı sıkıntının görünür olduğunu söylemeye gerek yok.
Sorun, bu emperyal açılımın, Cumhuriyet'i Osmanlı'ya yaklaştıracak bir yönde mi, yoksa Osmanlı'nın değerlerini Cumhuriyet'e aktarıp, Cumhuriyet'i tahkim edecek bir yönde mi gelişeceği...
Mesele, Türk kadınının toplumsal rolünde saklı. Bu süreçte Cumhuriyet Kadını'nın özgürleştirilmesi projesinde ısrar edilmesi Cumhuriyet'i Osmanlı'ya çevirmenin değil; Osmanlı iddiasının Cumhuriyetçe içerilmesinin anahtarıdır.
Orta-Doğu'nun model arayışı buradadır.
AK Parti iktidarının 'emperyal imtihanı' da, 'etki coğrafyası'nın kadınları karşısında olacak.
Atılgan Bayar - Akşam
atilgan.bayar@aksam.com.tr
-
salih güngör 16 yıl önce Şikayet EtEee. Nazi Almanyasindan sonra,Mussolini Italyasindan sonra,Sovyet Rejiminden sonra ve daha bircok totaliter rejimin sona ermesinden sonra buna benzer "ütopik" yeni acilimlar olmustur.Koskoca Osmanlidan da sonra illa ki olacaktir.Bence sasilacak birsey yok.Adini neo-nazi,neo-osmanli koymusunuz ne yazar.Beğen
-
baybars can 16 yıl önce Şikayet Etosmanlı emperyal bir iddia değildir.. osmanlı emperyal bir iddia değildir,osmanlı bu halkın dünyaya bir hizmeti ve emperyalizme karşı durmuş bir birlikteliktir.Beğen
-
ugur yiğit 16 yıl önce Şikayet Etbir düşünürün dediği gibi.... osmanlı bir avrupa devletine, avrupa devleti de bir osmanlı devletine gebe..1 asır öncesinden bugünleri görmek firaset örneği değilde nedir sizce?Beğen
-
hursit dilaver 16 yıl önce Şikayet Etosmanlının 22 devleti sizi bekliyor sizi... MARAŞ OLAYLARI OLDUĞUNDA,hemen ertesi sabah fransadan bir heyet gelmişti de şaşırmıştık.. neden geldiler,onlara ne diye.. meğerse 1920lerde 3-5 ay işgal etmişler ve hemen şehir planları yapmışlar ama sütçü imamın kovalaması ile gitmişler.ama FRANSA, MARAŞI KENDİ TOPRAĞI OLARAK HALA GÖRMEYE DEVAM ETMİŞ DEMEK Kİ..bakın hatay da da bir şey olsa frnsa kulaklarını diker..İŞTE OSMANLILIK RUHU DA BUNU GEREKTİRİR. 22 DEVCLET KURULDU ORALARDA ŞEHİTLERİMİZ,MEZARLARIMIZ VAR..bari fransadan utanın be..Beğen