Oy kaygısı siyasetçinin bir kez daha son hamlesini yapmasına neden oldu.  

İkna odalarından, meydanlara taşan kişilik değişimlerine de yakından şahit etti bizi zaman.

CHP’nin içerisinde başörtüsü, çarşaf açılımına karşı “şahin kanadın” yükselen itirazlarına  28 Şubatçı Nur Serter’den tam tersi bir açıklama geldi. 

Türbana geçit yok diyen “şahin laikler” aniden türbanlı oyların peşine düştü.

CHP ve Baykal samimiyetinin başörtüsü meselesini çözeceği inancımı bir kez daha yineliyorum. 

Türbanlı, çarşaflı, başörtülü onlardaki adı neyse CHP, partisine davet ettiği insanlara karşı ne kadar samimi olduğunu seçimden önce göstermek zorunda.

Aksi taktirde bu yaptıklarının seçim için yapılan bir yatırım olduğunun tersini savunabilir mi?

İstanbul Üniversitesi Eski Rektör Yardımcısı ve şimdinin siyasetçisi CHP Milletvekili Nur Serter Baykal’ın başörtüsü açılımına destek verirken günah çıkaran kesime katıldığını mı gösterdi dersiniz?

Başörtüsü için CHP’nin yaptığı son hamlede parti içinde tam bir kaos yaşanmasına neden olurken Serter cephedeki safını da belirledi.

Aslına bakılırsa partiye katılımlar için yapılan çalışmaların “siyasi oy avcılığından”  öteye geçmeyeceğini kanaatindeyim.

Ama CHP’ye son zamanlarda katılan başörtülü ve çarşaflılar ile ilgili olarak yapılanları sorgulamak ve samimiyet testi yaparak bir şans vermek gerekmez mi?

Şimdi soruyorum.

Başörtülü öğrencileri İstanbul Üniversitesinin kapısından ikna odalarına alarak onların okuma hevesini yok eden Nur Serter Başkal'a destek veren açıklamasında ne kadar samimi?

Baykal ile paralel düşünüyor olması Nur Serter’in ikna odalarından geçen yolda yaptıklarını affettirir mi?

Hayır.

Sadece CHP Türkiye’de iktidarın yolunun milletin değerlerine sahip çıkmaktan geçtiğini anladı.

Nur Serter’in bugün ileride demokrasiye ciddi katkı sağlayacağı açıklaması bile geçmişte yaptığı bazı gerçeklerin unutturulmasına yetmiyor.

Nur Serter geçmişte üniversite kapılarında zorla baş açmasa idi bugün “oy avcılığına” çıkan partisi ve kendisi bu açılımlara hiç ihtiyaç duymayacaktı.

Menfaatleri doğrultusunda laiklikten sapmadıkları kanaatini dile getiren CHP bugün kendi içerisinde ikiye bölündü bile.

Çarşaflı açılım sadece CHP’de değil Türkiye gündeminde de geniş yankı bularak tartışılmaya devam ediyor.

Halkın Partisi olmak için yapılan çabaların detaylarını incelediğiniz zaman karşımıza tam bir oy avcılığının çıktığını görüyoruz.

Anayasa Mahkemesi’ne “Türban serbestisi” için giderek değişikliğe hayır diyenlere bugün neler oluyor?

Dün AK Parti’yi “siyasi simge” olarak türbanı kullanmakla suçlayanlar şimdi neler değişti de partilerine çarşaflı alıp rozet takarak şov yapmaya başladı?

Eh siyaset rotasını iyice şaşırdı.

Hatta çıldırdı.

Sağın merkezi alevi açılımından bahsederken, solun merkezi ayak direttiği başörtüsünü baş tacı etti!

Solun merkezindeki başörtüsünün siyaset dışı olmasını herkesten çok ben isterdim.

Yıllardır bu ülkede çözüm bekleyen ve yumak haline gelmiş bu sorun elbette sıradanlaşıp çözüme giderdi siyaset dışı yaklaşım karşısında.

CHP bir kez daha samimiyet sınavı ile karşı karşıya.

Unutmadan, CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mesut Değer’in “parti binasında mescit bulunmamasının eksiklik” olduğunu belirten açıklamasının da bu sınavın önemli başlangıcı.

Eh artık o mescit açılırsa gidip orada bir Cuma Namazı kılmak gerekir desem bana kaç kişi katılır acaba?

Demokrasinin güzelliği farklılıklara tahammül değil midir?

İkna odasından çarşafa, mescit açıklamasına giden düşüncenin samimiyetini gördüğümüzde bu ülkenin yarınlarına daha güvenle bakacağından herkes emin olmalı.

Emin olurken atılımların “siyasi” yanı ol-ma-ma-lı yoksa CHP’nin değiştiğine kim inanır ki?

Ayhan Kıskaç

ayhan.kiskac@hotmail.com