Dünya üzerinde birçok ülkeden insanlar kendi yetersizliklerine bakmayıp Amerikan halkının beyin fonksiyonları üzerine kafa yorarlar. Sonuçta vardıkları sonuç şu olur: Hımm, Amerikan halkı aptalmış…

Amerikan halkı aptal da neden çoğunluk Amerikalılar gibi yaşamayı tercih ediyor? Cevabı çok basit: Amerika’nın sistemi bireyi merkez alıyor ve onun hayatını nasıl kolaylaştırırım diye sorguluyor. Bütün kurumlarını da buna göre dizayn ediyor. Elbette Amerika’da herkes böyle yaşamıyor. Büyük sıkıntı çekenler, homeless diye tabir edilen evsizler, çöpten yemek toplayanlar, büyük umutlarla gelip perişanları oynayanlar da var.

Ancak bugün insanlığın yararına ne varsa bunun önemli bir kısmı Batı’dan, tabii ki İngiltere ve ağırlıklı olarak ABD’den geliyor. Diğer Avrupalı ülkeleri de unutmamak lazım. Kendimizi rahatlatmak için aptal olduğuna kanaat getirdiğimiz Amerikan halkının insanlığın yararına ne kadar önemli işler yaptığına bir bakmak lazım.

Televizyondan telefona, bilgisayardan uydulara kadar aklımıza gelen ne varsa, bunu biraz ABD’ye borçluyuz. ABD kendisini geliştirmek isteyen, yaratıcılığını devreye sokan herkesi kendi sistemine kabul ediyor. O sistemde Bill Gates gibi dahiler Microsoft’u icat ederek dünya üzerinde bilgisayar kullananların en az yarısının bu programı satın almasını sağlıyor. Steve Jobs gibi biri çıkıyor, android teknolojiyle ipad’leri, iphone’ları piyasaya sürüyor. Ya da en basiti 26 yaşındaki bir genç, Mark Zuckerberg, facebook.com’u buluyor. Dünya üzerinde 500 milyonu aşkın kullanıcısı var. Bizdeki meraklıları sürüsüne bereket.

Sinemayı, üç boyutlu teknolojiyi, tıp alanında çığır açan buluşlarını söylemiyorum bile. Kahvelerini, kot pantolonlarını, diğer elektronik cihazlarını yazmaya niyetim bile yok.

Yukarıda saydığım bu kadar buluşun hepsi insanlığın yararınadır. Günlük hayatta vazgeçilmez bir şekilde kullandığımız bu kadar şeyin mucidi de aptal diye nitelediğimiz basit insanların eseri. Bill Gates de, Steve Jobs da, Mark Zuckerberg da sıradan insanlar. Sistem yaratıcı ve bilgili insanlara kapılarını açıyor. İşin bütün formülü burada.

Hiçbir halk diğerinden daha akıllı ya da daha aptal değildir. Önemli olan sistemin bir ülkede nasıl kurulduğuyla ilgilidir. Araştırma geliştirmeye kim çok kaynak ayırıyorsa o daha başarılı oluyor. Tabii özgürlüğün olması şart. Özgür bir ortam olmadıkça zenginlik de bir şey ifade etmez. Öyle olsa dünyayı Araplar yönetirdi.

Tek başına yetenek de yeterli değil. O zaman Ruslar dünyaya hakim olurdu. Çünkü bir zamanlar onlardan çok çalışan yoktu.

Şimdi kalkıp ABD’ye gitseniz, herhangi bir Amerikalıya Türkiye’nin yerini sorsanız size gösteremeyebilir. Ama bu ne ifade eder ki? Biz gösteriyoruz da ne oluyor? Ben zamanında bir Amerikalının Türkiye’nin başkentinin İstanbul olduğunu iddia ettiğini bile gördüm. Bunu söylemenin de bir anlamı yok.

Amerika’nın nüfusu 300 milyon. Elbette hepsinin süper zeka olması beklenmez. Orada kişinin hayallerini gerçekleştirmesi için yeterli ortam var. Mesela Hindistan’da nüfusun sadece yüzde 5’i iyi şartlarda yaşıyor. Ekmek bulup yiyemeyen, su bulup içemeyen çok kişi var. Aynı durum Çin için de geçerli.

Bırakalım elin Amerikalısı aptal mı, değil mi diye. En iyisi kendimize bakalım. Henüz bu dünyaya tek bir çivi çakamadık. Bizim bulduğumuz (!) bir şeyi kullanan yok. Akşama kadar küfrettiğimiz insanların her şeylerini kullanan bizleriz. Sormazlar mı adama bu ne yaman çelişki diye…

 Cem Küçük - Haber 7
cemkucuk@gmail.com
www.facebook.com/cemkucuk1 / www.twitter.com/cemkucuk55