28 Şubat Süreci ve Erbakan’a Oynanan Kara Oyun!
28 Şubat Süreci ve Erbakan’a Oynanan Kara Oyun!
Zaman en güzel öğretici ve en iyi ilaçtır. Bu sözün ne kadar doğru olduğu ortaya çıktı. Böyle başka güzel sözlerimiz de var. Her işte bir hayır vardır. Her şer’den bir hayır çıkar. Bu sözleri çoğaltabiliriz.
Türkiye’de kendini her zaman sistemin üzerinde gören, her dediğinin olacağını farz eden, seçilmişleri hiçe sayan bir grup var. Bu gruba kısaca Kemalist sistemi koruma ve kollamayı kendine şiar edinmiş bürokratik elit adı veriliyor. Hemen her altı yemiş, halka her türlü kötülüğü yapmış bu güruh artık son çırpınışlarında.
Bu grubun Türkiye’ye verdiği son zarar 28 Şubat süreciydi. Seçilmiş bir hükümeti yıkmak için her türlü numarayı çevirmiş bu grubu bugün herkes lanetliyor. Çevik Bir ortalarda yok. Karadayı’nın yüzüne bakan yok. Diğer generalleri, sivil toplum kuruluşlarını hatırlayan yok. Ama Erbakan bugün son yolculuğuna uğurlanırken herkes onu minnetle anıyor. Neticede Erbakan’ın bu ülkeye büyük hizmetleri oldu. Bugünkü AK Parti kadroları tamamen Hoca’nın yetiştirmesi.
Türkiye’yi dönüştüren, değiştiren insanlar Hoca’nın rahle-i tedrisatından geçti. Kendisini çok önemli görüp halkı hiçe sayanlar bugün yokları oynuyorlar. Zaten halkının yüzde 70’ini karşına almak hiçbir kurmay zekanın fikri ve işi olamaz. Asker kendi vatandaşına silah çekmez.
28 Şubat’a destek veren medya çetesini ise unutmadık. Hâlâ utanmadan ortalarda geziyorlar. Elbette o dönem her zaman olduğu darbelere dik duranlar da vardı. Bunlardan biri Cengiz Çandar’dı. Çandar, Hasan Cemal’in yazdığı Türkiye’nin Asker Sorunu kitabında 28 Şubat’ı kimin planladığını açıklamıştı.
Daha önce burada açıkladığım o yazıyı tekrar alıntılıyorum. Halkımız da bu pis işi kimin planladığını görsün, öğrensin. 28 Şubat’ın gerekirse bin yıl süreceğini söyleyenlere de kapak olsun.
“…1999 yılında önce Wilson Center adlı araştırma kuruluşunda, daha sonra Unites States Institute of Peace adlı düşünce kuruluşunda burslu olarak çalışmak üzere Washington’a gittim. Bir süre sonra ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abromowitz, ‘Turkey’s Transformation and American Foreign Policy (Türkiye’nin Dönüşümü ve Amerikan Dış Politikası) adlı bir kitabın editörlüğünü üstlendi ve bir grup kişiye kitabın çeşitli bölümlerini yazmaları için öneride bulundu. Öneride bulunduklarından biri bendim.
Kitap yazımının bir aşamasında bölüm yazma yükümlülüğü altına girenler Washington’da kitabın bütünlüğünü sağlamak amacıyla iki gün süren bir toplantıda buluştular. Uzun tartışmaların ardından bir rehavet anında, o dönemde Washington Institute adlı İsrail lobisinin düşünce kuruluşu olarak bilinen kurumda Türkiye bölümünün başında bulunan Alan Makovsky, Morton Abromovitz’e, “O 12 Mart günü sekizinci kattaki toplantıda neredeydin?” sorusunu yöneltti. Abromovitz, “Amerika dışındaydım. O yüzden katılamadım” cevabını verdi.
Toplantıdaki herkes, Londra’dan gelmiş plan Philip Robins dışında Amerikalı idi ve neyden söz edildiğini anlamışlardı. Sohbete müdahale ettim. ‘Sorması ayıp olmasın, sekizinci kat nedir, sözünü ettiğiniz ne toplantısı?’ diye sordum.
Alan Makovsky, ‘Sekizinci kat, Amerikan Dış İşleri Bakanlığı’nın en üst katıdır. Orada kafeterya vardır ve sadece bakan tarafından kullanılır. Genelde kapalı durur. 12 Mart 1997’de, yani 28 Şubat’ta yapılan MGK toplantısından tam iki hafta sonra bir cumartesi günü Madeleine Albright orada bir grubu ‘Türkiye’ başlıklı bir toplantı için davet etti. Toplantıya, Türkiye’yi genel Ortadoğu dengeleri içinde değerlendirildiğini göstermek amacıyla Dennis Ross ve ekibiyle birlikte geldi. Bernard Lewis, Richard Perle, Paul Wolfowitz, Henri Barkey, ben ve Morton Abramowitz gibi isimler davetliydi’ açıklamasını yaptı.
…Amerika’nın Türkiye konusunda nasıl bir tavır izleyeceğine ilişkin Albright çeşitli görüşleri toplamak istemişti’ cevabı geldi. 12 Mart 1997’deki toplantıdan nasıl bir genel değerlendirme çıktı peki?
SHORT OF A COUP, ERBAKAN GOVERNMENT GOTTA GO!
Yani askeri darbe olmaksızın Erbakan hükümeti gitmelidir!”
Cem Küçük - Haber 7
cemkucuk@gmail.com
-
Ahmet Gül 14 yıl önce Şikayet EtABD hic ilgisi yok !. Bence Ordudaki yüksek rütbeli ALEVI kökenli subaylarin isidir .Bunlara gözdagi verilmedikce baska yollardan inancli hükümetlere darbe degil belki fakat daha bir cok madik atilacaktir. ISLAMI sevmeyen tahammül edemeyen kesimlerin isidir. bu kesim kahrolasi laiklik sacmaliginin kisvesi icinde millete dolayisiyla hükümetlerine cok cektirdiler. devletimizi ileri degil geriye götürdüler. Bu durumun secimden sonra caresine bakmak gerek . yoksa cok ugrasacagiz ,.Beğen
-
Zübeyir Yazıcıoğlu 14 yıl önce Şikayet EtBütün Darbeler ABD Kaynaklıdır.. Darbelerin hepsinde ABDnin desteği vardır. İhtilaller ve devrimlerin hepsinde değil ama çoğunda vardır. Kontrollerinde olmayanları da zaten bir şekile etki azaltımı ile bir çerçevede tutabiliyorlar. ABD zorlanmadan iktidar yapacağı partilere oynayarak işini kolaya alır birini indirir birini bindirir. Erbakan tamamen ABDnin hesaplarına terstir ABDnin rızası dışında tek gelen partidir. Menderes, Özal ve Erdoğan gibi halkın seçimi demokratik liderler göz yümularak gelmiştir. Çizgi dısına çıkılırsa darbe!Beğen
-
Hasan Seyre 14 yıl önce Şikayet EtABD 2003 den itibaren politikasını değiştirdi... ve Ilımlı İslamı demokrasi içinde tutma.çabalarını benimsedi..Baktıki İslam ülkelerindeki halk artık..laik yönetimlerden bıkmış.birazda dindarları denemek istiyor.kendi çocuklarınıda iktidarda görmek istiyor.Demokrasi içinde yeşeren İslamcı gurupların(Nurcular gibi) dindarene çalışmalarıyla İslama ılımlı bakan halklar yaratıldı ve toplum muhafazakarlaştı.o halkda kendi gibi iktidar istiyor.Bunun önünde durmak mümkün değil.problemsiz bir geçişi benimsedi.Ilımlı İslamı şimdilik sureten destekliyor o kadar..Beğen Toplam 2 beğeni