Saman altından 'okyanus' yürüten yarışma
Acun Ilıcalı sunuculuğunu yaptığı ithal yarışma Survivor’ı resmi web sitesinde şöyle detaylandırıyor: “Survivor, ıssız bir adada hayatta kalma mücadelesi veren yarışmacıların, adada sürdürdüğü zor yaşamı ve birincilik mücadelesini televizyona taşıyan bir reality show programıdır. Dünyaca ünlü bir program formatı olan Survivor, bugüne kadar yaklaşık 50 ülkede yayınlanmıştır.”
Görsel medyanın toplumu şekillendirmede oynadığı rol yadsınamaz. Nitekim algı değişiminin en kestirme yolu beyaz perde ve onun küçük kardeşi olan beyaz camdır. Peki ya algı değişimi nedir? Algı değişimi ‘görünmez’ bir süreçtir ve günümüzde ideolojik taarruzların en önemli prensibi haline gelmiştir.
Yıllardır televizyonların en çok izlenen programlarından biri olmayı başaran Survivor adlı yarışmanın sonuncusu geçen aylarda bitti. İyi ve kötü, doğru ve yanlış, beğeni ve nefret dolu eleştiriler hâlâ birbirini takip ediyor. Herkes birbirine Survivor aşklarının, âşıklarının son durumunu sorup duruyor… Survivor’da aşk başka olsa gerek! Muhtelif televizyon kanallarının reyting delisi programları hâlâ yarışmacıları ağırlıyor. İzleyiciye cevabını zorla merak ettirdiği sorular üretip bu sayede ekmeğini yemeği sürdürüyor.
Bütün bu olanlar televizyon kanallarını uyandırdı. Yapımcılar, dizilere milyonlarca dolar ödemektense izleyicinin daha çok ilgisini çeken ve kendisi bittikten sonra yankıları da cep dolduran yarışma programlarını akşamları televizyonun ailecek izlendiği vakitlere koymaya başladı. Yakında dizi furyasının tahtı sallanırsa şaşırmayalım diye söylüyorum…
Ama konunun bizi ilgilendiren kısmı, bu yarışmanın aslında bir zihin sömürgeleştirme yöntemi olmasıdır. Üstelik, durumu daha da ilginç kılan husus, görünmez algı değişimiyle uzaktan kumandalı robot haline gelen insan zihninin yanlış olanı doğru, düşünülmeyecek davranışları gayet normal, itiraz eden bağımsız düşüncelileri de kavgacı ve çatışmacı gibi görmeye başlamasıdır.
Her şeyden önce işin adaletsizliğine değinmek istiyorum. Madem bir yarışma var ve ucunda da 500.000 TL gibi bir para var, neden sırf reyting uğruna daha önce bu şansı yakalamış insanlar tekrar önümüze sunuldu? İkincisi, neden hep düzgün fizikli kızlar hoop bu yarışmadaydı? Olaya kesinlikle boy pos üzerinden gitmiyorum. Zaten şımarık ve kaprisli olmak da yarışmaya dâhil edilmenin şartlarından biri olmalı! Benim asıl merak ettiğim şu: Neyin içinde neyi satmaya çalışıyorlar? Ama format bu: Önce kumandanın pilleri takılacak ki, komut verdiği robot çalışsın, değil mi?
Survivor ve The Apprentice, Contender (Türkiye tarafından ithal edilmeleri yakındır) gibi uzantılarının fikir babası Mark Burnett 1960 Londra doğumlu. Amerikan reality show pastasından en büyük dilimi kapmış yapımcı. Adı ‘Dünyanın En Etkili Şahısları’ listesinde geçiyor. Global servetin kayıtlı sermayesi.
Yapımcının dinsel, bilimsel (!) veya diplomatik bir misyon üstlenip üstlenmediğini, bu tür programları bilinçli üretip üretmediğini tartışacak değiliz tabii ki…
Bizi ilgilendiren Survivor’ın bize gizliden gizliye empoze ettiği fikir.
“Hayatta kalmanın tek şartı var: Kazanmak isteyen her şeyi yapar, herkesi harcar!” Yaşamak için güçlü olmak şart, güçlü olmak için de ENE’ye talip olmak. ‘ENE’ye’ talip oldunuz mu, bu hayatta sırtınız yere gelmez vesselam!
Bu gibi oyunlarda aslında çağın arkadan vurma yöntemleri geçerlidir ve o yöntemleri en iyi benimseyenler de model olarak gösterilir. Yarışmalara iyi niyetle katılarak ya da izleyerek yem olan kişiler kendilerini gönüllü olarak daha güçlü olana kurban etmeye alışırlar. Ekrana yapışır ve hiç farkında olmadan her saniye yoksullaşırlar. Yoksulluktan kurtulmak için gerekli iradelerini de Survivor pazarlayan yerel şirketlerin hacmini genişletmekte kullanırlar.
İradeden yoksun kalınca ne mi olur? Saman altından okyanus yürütülür. Onlar hâlâ, “Bana göre bu yarışmanın birincisi Nihat Doğan’dı!” derler.
AHMET HAKAN HERŞEYE HAZIR OLMALI
Türkiye'nin en karanlık gazetecisi Soner Yalçın ve arkadaşları Türkiye karışsın diye çok uğraştılar. Darbe olsun diye kıyamet kopardılar.
Kurt puslu havayı sever misali İsrail'le bile işbirliği yaptılar. PKK'nın cinayetlerini odatv'de büyük görüp Türkiye ve hükümeti zor durumda bırakmaya çalıştılar. Sonra da kalkıp hiç utanmadan en demokrat biziz, Türkiye'yi en çok biz seviyoruz havalarına büründüler. Bunları yaptıktan sonra da hiç mahcup olmadılar.
Odatv iddianamesini okuyunca ne tür bir tezgâh içinde oldukları ortaya çıktı. Deliller, konuşmalar, kayıtlar her şey ortada. Odatv'nin sahibi olarak Soner Yalçın'ın marifetlerini (!) biliyoruz.
Tutuklanacağını bildiği için yurtdışına kaçan ve hatta gizli tanık olduğu bile iddia edilen Oray Eğin'in de kim olduğunu biliyoruz. Bu arkadaşlar da tıpkı CHP gibi iddialarında gümlediler. İleri sürdükleri hiçbir tez toplum tarafından kabul görmedi. Hatta Oray'ın yakın arkadaşı ve son dönemin ulusalcı gazetecisi Serdar Akinan siyasi analizlerinde iflas etti. Deniz Baykal'ın kaseti piyasaya verilince Akinan, Baykal'ın Cumhurbaşkanlığı'na doğru gittiğini yazacak kadar kendini kaybetti. Şimdi Akinan kendini din-iman işlerine vurmuş durumda. Allah sonunu hayreylesin.
ODA TV'NİN DIŞARIDAN DESTEKÇİLERİ
Odatv ve grubunun dışarıdan da bazı üye ve destekçileri var. Tuğçe Tatari, Ahmet Hakan Coşkun, Nuray Mert, Ezgi Başaran. Bu arkadaşlar hâlâ odatv'yi destekliyorlar mı bilmiyorum, ama Ezgi Başaran Radikal'de odatv iddianamesiyle ilgili öyle komik bir yazı yazdı ki, sanırsınız Soner Yalçın ve arkadaşları "Kanarya Sevenler Derneği"ne üye oldukları için tutuklandılar. Arkadaşlarını aklamaya çalışan Başaran aynı zamanda Radikal içindeki her gelişmeyi Amerika'daki yakın arkadaşı firari Oray Eğin'e aktarıyor.
Şimdi bu grubun tetikçisi olduğu iddia edilen biri daha var: Ahmet Hakan Coşkun. Herkesin bildiği, ama nedense söylemeye cesaret edemediği bazı şeyler var: Ahmet Hakan takma isimlerle odatv'de yazılar yazdı. Gerçi bu Ahmet Hakan için yeni bir durum değil. Gerçek Hayat dergisinde Ahmet Aslan ismiyle birçok yazı yazdı. İnsanlara iftiralar attı. Aynı yazıları Hürriyet'te sürdürdü, ama orada çok yol alamadı, çünkü inandırıcı değildi. Bir de üstüne üstlük "Ahmet Aslan ben değilim" diye yazılar döşedi.
AHMET HAKAN BUNLARDAN BİRİ Mİ?
Odatv iddianamesine başka isimlerle yazdığı yazılar girdi. Deniz Hakyemez, Deniz Hakan, Sait Çakır, Sadi Çakırhan kod isimlerini kullanan birileri -Ahmet Hakan Coşkun muhtemelen bunlardan biri - odatv'den nefret kustular. Mahkeme başlayınca muhtemelen bu kod isimleri kullananlara da sıra gelecek. Belki de gözaltına alınacaklar.
Nedendir bilinmez Ahmet Hakan Coşkun odatv iddianamesini çok küçümsüyor. Bir numaralı sanığı Yalçın Küçük olan davaya inanmıyormuş. Valla inansa iyi olur. Savcılar bu işi çok ciddiye alıyorlar. Artık eski Türkiye de yok. Herkese dokunuluyor. Odatv davası daha yeni başlıyor. Bu işin ucu Ahmet Hakan'a kadar gider mi, bilinmez.
Tabii Ahmet Hakan ilginç bir kişilik. Deniz Baykal pis bir tuzakla CHP'nin başından ayrılana kadar Baykal'ı savunuyordu. Sonra Kılıçdaroğlu'na destek verdi. Bu arada hem askere hem hükümete şirin görünmeye çalıştı.
Gerçi, “Hürriyet'ten ayrılırsam yazacak başka yer yok” diye kıvrandı. O yüzden hükümete ve AK Parti'ye daha çok çaktı. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ü hiç sevmedi. Laik kesimin gönlünü aldı, gururunu okşadı. Hürriyet'te yazdığı için o cenahtakiler gibi kaybetti. İddiaları tutmadı. Bir ara darbe olur gibi düşündü, ama bunun olmayacağını anlayınca tavır değiştirdi.
Bir zamanlar düşman olduğu Hıncal Uluç'la dost oldu. Malum Uluç, Haşmet Babaoğlu'yla Ahmet Hakan'ın ettiği meşhur kavgada Haşmet'i tutmuştu. Oray Eğin'le dost, Soner Yalçın'la kanka oldu. Burada da kaybetti.
Ama Başbakan'a hep bir mesafeli durdu. Arada bir eleştirdi, ama kantarın topuzunu pek kaçırmadı. Çünkü başbakanın ne kadar güçlü olduğunun farkındaydı.
BAŞBAKAN ERDOĞAN'DAN ÖZÜR DİLEYİP, PİŞMANIM DEDİ Mİ?
Ha, bir de şöyle bir duyum aldım. Geçmişte Başbakan hakkında yazdığı bazı yazılar vardı Ahmet Hakan'ın.
Hiç olmadık bir zamanda İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde -başka bir yer de olabilir - nasıl olduysa Başbakan'la karşılaşmış. Tarih 2010'un Aralık ayı olabilir. Ve AK Parti hakkında yazdığı yazılar için Başbakan'dan bayağı özür dilemiş. “Beni affedin” demiş. “Yanlış yaptım” demiş.
Başbakan da bunun yüzüne ters ters bakmış.
Söyleyenlerin yalancısıyım, ama söyleyenler de pek yalan söyleyecek tipler değil.
Bu aralar tıpkı Oray Eğin'in 22 Temmuz seçimlerinden sonra hükümeti övmeye başlaması misali Ahmet Hakan da Tayyip Beyin olumlu yanlarını ön plana çıkarıyor. Belli ki çok korkuyor. Bence korksa iyi olur. Çünkü Tayyip Bey böyle tipleri hiç sevmez.
Köşesinden odatv iddianamesinin ne kadar mesnetsiz olduğunu yazıyor, özel konuşmaların suç olamayacağını iddia ediyor. Ey Ahmet Hakan Coşkun çıkıp delikanlı gibi, "Evet arkadaş, odatv'de şu şu isimlerle yazı yazdım" de, alnından öpeceğim. Var mı sende o yürek?
Çanlar senin için çalıyor Ahmet Hakan, benden uyarması… Her şeye hazırlıklı olsan iyi olur. Arkadaşlarına söyle, onlar da hazırlıklı olsun.
Cem Küçük - Haber 7
cemkucuk@gmail.com
facebook.com/cemkucuk1
twitter.com/cemkucuk55
-
tolga ceyhan 14 yıl önce Şikayet Etbunu kimler kaleme alacak başka bakalım. yıllardır tv programları hakkında düşüncelerimizi yazarken diziler yarışmalar şov programlarının hatta çocuk programlarının gizliden gizliye sosyal ve kültürel yaşam tarzımızı değiştiriyor kültürümüzü dinamitliyor dedik diyoruzda kim buna dur diyecek devletmi hayır hükümetmi hayır peki kim olacak biz olacağız bizim gözümüzü açacak kimler işte sizingibi yazarlar programcılar yine yoksa körü körüne yaşayıp gideriz 20 ssene öncesi ile bugünü kıyasladığınızda hiçbir benzerliğin kalmadığını görmemek için kör olmak gerek bir medeniyeti milleti parçalamak dilini örfünü külütürün bozmaktan geçtiğini hepimiz biliyoruz onun için hep beraber birlik beraberlik içinde kültürümüze sahip çıkmalıyız yazılanlara katılmamak elde değil bugün bizim çocukluğumuzdaki keloğlan gitti ABD nin keloğlanı calio su geldi daha niceleri evimizdeki dünyayı biz belirleyelim onlar bize uysunlar biz onlara değilBeğen Toplam 1 beğeni
-
rahmi ayar 14 yıl önce Şikayet Etçoook haklısın. nufuzun % 99müslümanolan ülkemizin insanları her şeyi normal karşılar oldukBeğen Toplam 1 beğeni
-
Tolga Cetiner 14 yıl önce Şikayet Ethaklı yazı vesselam. inşallah ene yerine nahnü dediğimiz veya diyebildiğimiz zaman inanlığımıza daha çok yaraşacağız. Ve o türden sacma sapan programlarada prim vermeyeceğiz..Beğen Toplam 3 beğeni
-
muhammed baki kayatuzu 14 yıl önce Şikayet EtAMA BİZİM NEFİS SONRA SİZE DARILIR CEM BEY. çok doğru tespitler yapılmış harbi harbi kandırılmaya mahkum bir millet olmuşuz adamlar bize daha da neleri empoze etmişlerdir haberimiz yok bir zamanlar sahte türk filmleri yapılıyordu hani mecburen gidip hırsızlık yapan filmler parasızlık yüzünden gidip başkası ile beraber olan filmler hırsızı yalancıyı dolandırıcıyı sevimli ve mağdur gösteren filmler cepçilik yapan masum yüzler şimdi ne oldu yok hırsızlık bitmez oldu yok dolandırıldı yok bilmem ne oldu iyi de oluyor çünkü buna sebep biziz adam zamanın silahını kullanıyor biz im ise kalkanımız var ama kullanmıyoruz allah bizi bu tür tuzaklardan korusun nihat doğan ve diğerlerinin bizden daha çok paraya ihtiyacı var galiba ? hayırlı cumalar.Beğen Toplam 4 beğeni
-
kenan cahit 14 yıl önce Şikayet EtAdam eleştiri yapmış Beyler!. Bazıları bu yazıdan niye gocunmuş anlamadım.Beyefendi sade bir eleştiri yapmış, yazının ucu sanki size dokunuyormuş gibi gocunma halleri gösteriyorsunuz.Beğen Toplam 2 beğeni