Cemal Demir
Cemal Demir
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Dünya Amerika'ya gülüyor mu?

GİRİŞ 28.04.2011 GÜNCELLEME 28.04.2011 YAZARLAR

Türkiye’de olduğum 1990’lı yıllarda daha Amerika’yı yeni yeni öğrenmeye başladığım dönemde bile anlatacağım işadamının ismini biliyordum. Bret Easton Ellis’in, piskopat Wall Street bankeri Patrick Bateman’ın şahsında, 1980’li yılları kasıp kavuran ‘yuppie’ kültürünün sığ ve vahşi dünyasını, rahatsız edici bir seri katil kurgusuyla anlattığı ‘American Psycho (Amerikan Sapığı)’ romanından…  

Roman kahramanı Patrick Bateman, Harvard işletme mezunu, henüz 20’li yaşlarının sonlarında bir Wall Street yatırım bankasında ‘Vice President (Başkan Yardımcısı)’ –ki bu konumdan dolayı lakabı da bu – oldukça varlıklı bir hayatı var, çok yakışıklı… Yani, herkesin ‘saygın’ biri olarak tanıdığı bu genç adam dışardan bakıldığında bir ‘başarı öyküsü’ görünümünde.

Ancak, 1980’li yılların New York’unda geçen romanın kahramanı Bateman aynı zamanda kiraladığı fahişeleri, sokakta denk geldiği evsizleri hunharca öldüren, tecavüz eden ve hatta onları yiyen bir piskopat. Romanın fonunda ise Wall Street’teki ‘yuppie kuşağın’ vahşi zenginleşme, başkalarının sırtından kolay yoldan ‘zokayı vurma’, aşırılıktan komik bir hal almış lüks ve marka merakı ile seks ve kokain dolu özel hayatları tasvir ediliyor.

Yuppie’lerin idolü

Peki yazıya başlarken bahsettiğim işadamı kim? İşte ‘Başkan Yardımcısı’ Bateman ile bütün bu ‘Yuppie’lerin ilham kaynağı, idolü ise bu mevzuya dalmama neden olan emlakçı, kumarhaneci, televizyoncu Donald Trump. Romandaki ‘yuppie’ler için onun New York’ta gittiği restoranlara gitmek bir itibar kaynağı, onun giydikleri giymek bir ölçü. Bu son derece ibretlik ama son derece rahatsız edici roman büyük sansasyona neden oldu. Birçok ülkede yayımı yasaklandı.

Donald Trump karun kadar zengin bir emlakçı, kumarhaneci. Esat Kıratlıoğlu’nunkinden bile fantastik saçlarının da katkısıyla tam bir popüler kültür ikonu. Emlakın dünyada en pahalı olduğu yerlerden biri olan Manhattan adasının her köşesinde onlarca gökdeleni, hoteli, apartmanı, işhanı var. Özel jeti yok. Özel Boing 727’si var. Dünyanın pekçok mega şehrinde de, ‘Trump Tower’ ya da ‘Trump Plaza’ adıyla gökdelenleri var. Yine, Doğu Yakasının kumar şehri olan Atlantic City’de kumarın ağa babası Trump’ın şirketidir.

Özilhan’ı bile ‘Çırak’ çıkardı!

Ve bu Trump, bunca mala mülke rağmen, dünyanın tüm ‘yüzeysel’ zenginleri gibi ‘gözününde olma tutkusu’na gem vuramıyor. Birçok filmde, dizide ve hatta reklamlarda küçük roller aldıktan sonra 2006 yılından itibaren NBC Televizyonunda yayınlanan ‘The Apprentice’’ yarışmasının yapımcısı ve sunucusu oldu. İş mülakatları yaptığı bu yarışmada kaybedenlere söylediği, ‘’You are fired! (kovuldun!)’’ hitabı son yılların en meşhur söylemlerinden birine dönüştü. Bu programın birçok ülkede versiyonları yapıldı. Hala devam ediyor mu bilmiyorum ama, Türkiye’de de holding patronu Tuncay Özilhan ‘Çırak’ adıyla yaptı bu yarışma programını.

‘’Bastırırım parayı alırım Beyaz Sarayı’’

Tabii ki NBC kanalı da Trump’ı kesmedi ve şimdilerde hayatının en çılgın ve en riskli projesini yapma hevesinde: ABD Başkanlığı. İlk çıkışını geçen yıl New York’ta cami tartışması sırasında, camiye sert şekilde karşı çıkarak yaptı. Ardından, kürtaj karşıtlığı (daha önce lehindeydi), ardından silah taşıma hakkı savunuculuğu (daha önce karşıydı), ardından ‘genel sağlık sigortası’ karşıtlığı (daha önce lehindeydi) geldi. Bu çıkışlarla ‘tutucu ve ulusalcı’ Amerikalıların dikkatini çekmekte gecikmedi.

Tabii ki populist ve milliyetçi çıkışları bununla sınırlı değildi. ‘Irak’ın tüm petrol yataklarına ABD fiilen el koymalı’ dedi. Çin’den ‘düşmanımız olan ülke’ diye bahsetti. ‘’Kur’an’da negatif öğretiler var’’ dedi hızını alamadı, ‘’ABD’nin bir Müslüman problemi var’’ dedi.

Ancak bunların hiçbiri ‘’Obama’nın Amerikalılığı’’ tartışmasını aşırı çevrelerin gündeminden ülke gündemine taşımayı başaran çıkışları kadar etkili olmadı. Obama, 2008 yılında Hillary Clinton kendisini belaltından vurmaya kalktığında Honolulu’da hastanede doğduğunu ispatlayan tüm belgeleri açıklamıştı. Ama, ‘tutucu ulusalcı beyaz Amerikalılar’ hala Obama’nın Amerikalı olmadığına inanmaya devam ediyor. Çünkü buna gerçekten inanmak istiyorlar. Komedyen Jimmy Kimmel, ‘’Bunlar (iddiaya inanan tutucular ve ulusalcılar), Obama’nın annesinin memleketi Kansas’ta mısır tarlasının ortasında, Toby Keith Amerikan milli marşını okurken bir apple pie’ın (ABD’nin milli yiyeceği elma turtası) içinden dünyaya geldiğini gözleriyle görseler bile Obama’nın Kenyalı bir Müslüman olduğuna inanmaya devam ederler’’ diyerek bu garip ruh haline dikkat çekti. Bana, hala, ‘Musa’nın Gülü’’, ‘’Efendi’’ türü hem zırva hem de ırkçı kitaplara inanabilenler olduğu gerçeğini hatırlatıyor.

‘Musa’nın Gülü’nün Amerikan versiyonu

Geçtiğimiz günlerde, Drudge Report adlı ırkçı ve bağnaz haber sitesi, 17 Mayıs’ta raflarda yerini alacak, "Where's the Birth Certificate? The Case that Barack Obama is not Eligible to be President (Doğum Sertifikası Nerede? Obama’nın Başkanlık ehliyetine sahip olmaması dosyası)" adlı kitabın içerdiği şok bilgilerle, Obama’nın başkanlığını ciddi olarak tartışmalı hale getireceği iddiasına yer verdi. Kitabı, bugüne kadar nokta atışı hedefleri itibarı ile Ergün Poyraz’ı hatırlatan Jerome Corsi adlı gayri ciddi komplocu biri yazmış. Corsi, güya ‘bağımsız’ bir adam intibaı verir ama nedense hakkında kitap yayınladığı her politikacı ‘establishment’in hazzetmediği Demokrat ya da Cumhuriyetçi politikacılardır.

Önceki gün, Obama bir kez daha bu kez tam sayfa olarak doğum vesikasını yayınlamak zorunda kaldı. Amerikan medyası, Trump’ın yükselttiği tartışmaya cevap gibi yansıttı ama bana sorarsanız, Obama 17 Mayıs’tan itibaren tutucu çevrelerin ‘bu kitabı okuyalım okutalım’ kampanyasına malzeme olacak kitaba ‘önaldı’ derim.

Keskinleştikçe anketlerde oyu arttı

Donald Trump ilk olarak 17 Mart günü, ABC’de katıldığı programda, Obama’nın Amerikalılığı hakkında ‘şüphelerim var’ dedi. 7 Nisan’da NBC’de katıldığı programda şüpheleri ‘’çok büyük ihtimal’’e dönüştü. Hawaii’ye Obama’nın doğumu ile ilgili gerçeği araştırmaları için özel dedektifler gönderdi. 20 Nisan günü USA Today gazetesine yazdığı yorumda, ‘yakında çok ciddi bilgiler’ açıklayacağını yazdı. Sonraki gün CNN’de, ‘’son iki ayda Obama’nın Amerika’da doğduğuna olan inancım azaldıkça azaldı. Trump’ın Obama’nın gerçekte Amerikalı olduğuna olan inancı azaldıkça Cumhuriyetçiler arası anketlerde desteği artıkça arttı. Şubat ayında Newsweek anketinde potansiyel aday adayları arasında dördüncüydü. Nisan başı Wall Street Journal anketinde ikinciliğe yükseldi. Nisan ortasında Gallup’un yaptığı ankette ise Mike Huckabee ile birinciliği paylaşır konuma yükseldi. 

Neden? Çünkü, New York Times’ın son anketine göre Cumhuriyetçi tabanın sadece üçte biri Obama’nın ‘doğuştan Amerikalı’ olduğuna inanıyor. Hatta Cumhuriyetçi Kongre üyeleri içinde bile bazı milletvekillerinden kamuoyuna açık şekilde Amerikan Başkanının Amerikalılığı hakkında şüphelerini dile getirenler oldu. Partinin resmi sözcüleri ve Kongre liderleri ise kendilerine, ‘’Obama’nın Amerika’da doğduğuna inanıyor musunuz?’ diye sorulduğunda ya tıpkı 2008’de Hillary Clinton’un yaptığı gibi yarım ağızla ‘Obama doğdum diyor. Onun sözünü inanacağız artık’’ şeklinde ‘iddiayı makul bulur’ cevaplar veriyorlar ya da, ‘’ülkemizin daha önemli sorunları var’’ türünden kaçak cevaplar veriyorlar. Daha net ve yüksek sesle, ‘’Bu ne saçma soru, tabii ki başkan Amerikalı’’ diyen tek bir Cumhuriyetçi yok.

İşte Trump’ın yelkenini şişiren akıllara zarar rüzgar bu… Irkçı, yabancı düşmanı, kendi ülkesi dışındaki herkesi düşman gören, Müslüman dünyayla her türlü diyalog kuranı, diyalogçu, tavizci, Arap maşası diye nitelendiren, ülkesinin Müslümanlarca gizlice ele geçirilmekte olduğuna ciddi ciddi inanan, siyahlardan, Hispaniklerden, göçmenlerden nefret eden karamsar bir ruh hali, kapkara bir hayalet gibi Cumhuriyetçi ve tutucu tabanda yükseliyor. Kendilerini sömüren Wall Street’e, petrol ve silah şirketlerine ‘hasta bir milliyetçilikle’ toz kondurmayıp, bu kudretlilerin önlerine koyduğu ‘yeldeğirmenlerine’ diş biliyorlar. Dünyanın gerçeklerine bile kapalılar. Küresel ısınmayı, Kutup buzlarındaki erimeyi bilimsel gerçek değil, Amerika düşmanlarının iddiası  olduğuna ciddi ciddi inanıyorlar. Çünkü, mevcut politikalardan kazanan ‘enerji şirketleri’ onları bunlara inandırmak için tonla ulusalcı, milliyetçi, dinci dernek kuruyor.

Komedyenleri güldürdü ama…

kullanDonald Trump birkaç hafta önce Amerikan Başkanlığına aday olmayı düşündüğünü açıkladığında, Amerikan ana akım medyası bunu ‘büyük bir şaka’ olarak gördü. Komedyenler alaya aldılar bu fikri. Örneğin Jimmy Kimmel, ‘’Donald Trump, Obama doğum vesikasını göstersin ben de gelir vergisi beyannamemi göstereyim diyor. Yani politikaya sen seninkini göster ben de benimkini geri geliyor. En son Bill Clinton yapardı bunu’’ dedi. Kimmel, Trump’ın saçına da ‘’saçlarımı böyle uzatıp tarayabiliyorsam ABD Başkanlığını da kazanabilirim diye düşünüyor her halde’’  şeklinde dokundururken, David Letterman, Trump’a seçim sloganı olarak, ‘’Böyle karmaşık dünyaya böyle karmaşık saç lazım’’ sözünü önerdi. Letterman’ın ABD Başkanlık uçağı Air Force One’ın müstakbel adını bile koydu: Hair Force One!

Aslında, ana akım medyanın güldüğü ilk ABD Başkanı adayı olmayacak Trump. Daha önce efsanevi komedyen Will Rogers (1928), komedyenler Gracie Allen (1940) ve Pat Paulsen (1960) de aday olmuşlar. Son olarak 2008 seçiminde ahbabım Stephen Colbert tek bir eyalette sembolik olarak aday olarak, yarışa müthiş bir renk getirmişti. 2004 yılında, fantastik ismiyle dikkatimi çektikten sonra ‘’ne Bush ne Kerry’’ diyerek desteklediğim başkan adayı "His Royal Majesty Caeser st. Augustine de Buonaparte(emperor)" vardı hakeza…

Ancak seçmenin yüzünü güldüren bu adayların hiçbirinden bu hafta New Yorker’da okuyarak varlığından haberdar olduğum Piskopos Homer Tomlinson kadar etkilenmedim. Bishop Tomlinson, Teokratik Parti’nin başkan adayı olarak 1952, 1960, 1964 ve 1968 seçimlerinde aday olmuş. O da Trump gibi New York’ta malikanemin bulunduğu mahallem Queens’te dünyaya gelmiş. Seçim aralarında dünyayı dolaşan Piskopos, kafasından çıkarmadığı tacıyla kendini önce Belçika, sonra Etiyopya kralı, ardından Rus çarı ilan etmiş ve nihayetinde hakettiği makama gelerek ‘Dünya Kralı’ ünvanı almış!

Tomlison da tıpkı California’lı His Royal Majesty Caeser st. Augustine de Buonaparte gibi zararsız bir adaydı. Ancak ben bugünlerde Trump’a gülen komedyenler kadar gülemiyorum. ‘’Cem Uzan’ın, hem de güya en eğitimlilerin yaşadığı kentlerde yoğun olmak üzere yüzde 7 oy alabildiği bir ülkeden gitmenin etkisidir’’ diyenleriniz olabilir. Trump’ın da bütün saçma sapan söylemlerinin Cumhuriyetçi tutucu tabanda bir karşılığı var ve büyüyen bir dalga bu... Ancak Obama yönetimi ciddi bir tehdit olarak görmüyor Trump’ı. Hatta tahrik edip, adaylığı kazanamasa bile bağımsız aday olarak seçime girmesini istiyorlar. Cumhuriyetçi oyları böler diye…

Obama’nın politikalarını eleştirirken, ‘’Dünya bize gülüyor’’ diyor Donald Trump ve ekliyor: ‘’Ben Başkan olursam gülemiyecekler’’. Bu cümleleri okuduğum haberin altında bir okurun, ‘’Sen Başkan olursan, ‘Vice President’ olarak da Patrick Bateman’ı seçersin herhalde’’ şeklindeki yorumuna, ayağa kalkıp ceketimi ilikleyerek ‘like’ butonuna bastım. 

New Yorker’dan Hendrik Hertzberg, ‘’Trump başkan seçilmeyecek ama doğrudur dünya Amerika’ya şimdi zaten gülüyor. Çünkü öleyazarken ağlamayı engellemenin en iyi yolu gülmektir.’’  diyor.

Yani diyeceğim Sevgili Enis Abi, ‘’Amerika büyük bir şaka, ama ona ne kadar gülebiliriz ki?’’

Cemal Demir - Haber 7
cemaldemir111@gmail.com

YORUMLAR 3
  • ÖFŞ 14 yıl önce Şikayet Et
    çok güzel tespitler. inanılmaz güzel bir yazıydı. sonunu nasıl getirdim farkedemedim bile. elinize sağlık
    Cevapla
  • güven kurtul 14 yıl önce Şikayet Et
    Korkmaya başladım. Üstat, şom ağız vs. gibi yakışıklsız yakıştırmalardan sizi tenzih ederim lakin birçok öngörünüzün sonradan gerçekleştiğini müşahade eden bir okurunuz olarak bu "Varyemez Danılt Amcayı" obamanın koltuğunda görürsek birkaç sene sonra hiç şaşırmayacağım :)
    Cevapla
  • İbrahim Dursun 14 yıl önce Şikayet Et
    YAPILAN VAHŞETİN GÜLECEK NESİ VAR Kİ?-1. Bugün için yeryüzü coğrafyasını incelediğinizde, özgürleştirme(!!) adına vahşet sergilendiği,kan döküldüğü,ırzlara geçildiği,ev ve barklarının insanların başlarına yıkıldığı,yurtlarından sürülen insanları seyrederken, yapılan vahşetin gülecek ne si var ki?!VesSELAM
    Cevapla