Gelmiş geçmiş en büyük komplo teorisi
11 Eylül saldırısından 2,5 ay sonra 30 Kasım 2001 akşam saatlerinde çoğu Arap 10 – 15 kadar atlı, Afganistan’ın Tora Bora olarak bilinen geniş dağlık bölgesindeki Han-ı Miraceddin adlı köye geldi. Köylülerin ifadelerine göre bu atlılardan biri de Usame Bin Ladin’di.
Amerikalıların Tora Bora Savaşı dediği operasyon ve bombalamaların bütün hızıyla sürdüğü günlerdi. Bütün bölge sık sık Amerikan jetlerinin ve bombalarının sesiyle inliyordu. Bin Ladin, adamlarıyla bir arkadışıyla buluşmak için köye gelmişti. Akşam yemeği yediler, atlarının bakımını yaptılar. Bin Ladin’in ‘halk’ tarafından son kez görüldüğü gün olarak kayıtlara geçti. Ve geceyarısı civarı, geldikleri yönden köyden çıkıp gittiler. Ya da rivayet bu yönde.
Çünkü 4 saat sonra köy Amerikan bombalarıyla dümdüz oldu. Amerikalı gazeteci Dexter Filkins, köye birkaç hafta sonra ulaşan ilk Batılılardan biriydi: ‘’Tamamen harabe bir manzaranın haricinde tahta mezar taşları olan 46 mezarla karşılaştım. Ailesinden 6 kişi bombardmanda ölen Sahar Gul adlı bir köylü, ‘herşey bitti’ diye ağlıyordu. Han-ı Miraceddin Köyü, daha sonra olacakları sembolize eden bir metafor oldu adeta. Amerikalılar, 11 Eylül’ün bütün öfkesiyle ve çoğu zaman iyiniyetli operasyonlarını bile gölgeleyen büyük bir cehaletle hareket ediyorlardı.’’
ENFORMATİK TOPLUMUN İÇLER ACISI HALİ
Filkins, cehalet dedi de... Birkaç gündür her fırsat bulduğumda Amerikan haber sitelerinde, Ladin’in öldürülmesiyle ilgili okuyucu yorumlarını okuyorum. Yeryüzünün en enformatik toplumunun içler acısı hali, küremiz hakkında en iyimserimizin bile inancında şüphe kraterleri açacak boyutta. Tutucu haber sitelerinden bahsetmiyorum bile... Huffington Post gibi güya ‘’liberal (solcu)’’ damgalı sitelerde bile cehalet, önyargı, nefret, ırkçılık, dinsel fanatizm oluk oluk akıyor.
Bıraksanız, bu okuyucular Pakistan’a girdi girecekler. Nasıl olurmuş da, ‘’Pakistan istihbaratı ve devleti Ladin’in 6 yıl burunlarının dibinde yaşadığından habersiz olabilirmiş...’’ Kesinlikle resmi açıklamaya inanmıyorlar.
‘’Bunların hepsi yalancı. Amerika, Pakistan devletine yalanlarının hesabını sormalı’’ diye, sanki hiç ayna görmemiş pespaye bir kanaat yankı yapıyor sitelerde.
Biz buna ‘’komplo teorisi’’ diyoruz. Yani, ‘gerçekliği ispatlanamayan varsayım’.
Sadece mahlas isimlerle yazan okuyucularla sınırlı değil tabii kii.. Kendilerini bildim bileli sürekli ‘komplo teorisyenlerinden’ yakınan Amerikalı yetkililer ve ana akım medya da, her konuda olduğu gibi bu konuda da çifte standart sahibi.
Bugünlerde ağzını açan her Amerikalı yetkili de, devletin kanatlarından birine yakın her köşe borazanı da, ‘’Ladin’in Pakistan başkentine bu kadar yakın mesafede desteksiz yaşaması mümkün değil. Mutlaka var bunda bir iş. Hesabı sorulmalı.’’ söylemini dile getiriyor.
AKILLI HER ADAMIN KOMPLO TEORİSİ DÜŞÜNMESİ NORMAL
Hemen belirteyim, bu iddiaya kesinlikle katılıyorum. Bence de, sadece hakkındaki ihbara 25 milyon dolar ödül konan, kürenin en meşhur adamı Bin Ladin, onca sağlık sorunuyla beraber eğer söylenen evde, kimseye yakalanmadan bu kadar uzun yaşayabildiyse hakkaten var bir iş... Akıllı her adamın böyle bir işte bir ‘komplo’ olduğunu düşünmesi normal. Gelgelim, neden kürenin geri kalanının, ABD’nin resmi Ladin hikayesinin tuhaflıklarına şüphe duymasına gocunuluyor onu anlamıyorum.
Bugünlerde en kıl olduğum adamlar, Türkiye’de yazıp çizip de, Amerikalılardan bile yüksek sesle, ‘komploculardan yakınan, komplo yok kardeşim herşey Amerikan hükümetinin açıkladığı şekilde cereyan etti’ adamları. Kime neyi ispatlamaya çalışıyorlar, bu akıllara zarar naiv idealistlikleriyle anlayabilmiş değilim...
BİR DEMEK KOMPLO TEORİSİ
Sırf onlara gıcık olsun diye, 10 yılımızı alan ‘Bin Ladin’ hikayesinden bir demet komplo teorisi derledim. Buyrun:
Elbette o meşum sabaha dönelim ilk olarak ve ağır çekimde ‘var bunda bir işi’ , ‘desteksiz mümkün değil’i bir de biz seyredelim. 1980’li yıllardan beri CIA ile kontağı olan ve dünyanın en güçlü istihbaratının yakın takibi altında olan, bu takip Afrika’daki elçilik bombalamalarıyla zirveye çıkmış bir adam, yine başından itibaren aylarca Amerikan istihbaratının takibi altında oldukları ortaya çıkan 19 adamıyla, aynı gün 4 yolcu uçağını kaçırtıp, ABD’nin en stratejik kentlerine ve hedeflerine bu uçakları saatlerce uçurup kamikaze dalışları yaptırıyor.
Ve bugün ortalıkta, ‘var bunda bir iş, Pakistan resmi kurumlarının haberimiz yoktu açıklaması palavra, hesabını soralım’’ adamları, ‘’yahu kardeşim akıl var mantık var, toplam 100 milyar dolar bütçeye sahip dünyanın en büyük istihbarat servisleri, radar sistemleri, havaalanı güvenlikleri, takip sistemleri, jetleri, hava kuvvetleri hepsi nasıl olur da burunlarının dibinde aylarca süren hazırlığı, akabinde gerçekleşen bu derece devasa bir eylemi göremedi, engelleyemedi? Hiç mi hesabı sorulacak tek bir sorumlu yok?’’ sorusuna kafadan ‘’sus komplocu, anti-Amerikan’’ diye heyheylenen adamlar... Böyle, aynaya metal sürtmüşcesine arsız bir söylemleri var...
Komplo teorisine biraz baharat katayım;
Amerikan devleti içinde tek 1, -yazıyla- tek bir kişi bile istihbarat tarihinin en büyük fiyaskosu olan 11 Eylül saldırıları nedeniyle ne soruşturma geçirdi ne de işinden oldu. Kendi dev istihbarat ve teknoloji ağına bir kere bile dönüp, ‘bro ne iş?’ diye sormayan Amerikan yönetimi ve medyası şimdi, kendi desteğiyle ayakta duran Pakistan devletinin ensesinde, ‘’Nasıl olur da bunu göremezsiniz?’’ diye boza pişiriyor. Dosyayı, incelesin diye Komiser Behzat’a versem, onlara ‘la ayıp la’ bana da ‘sen de sırıtma’ diye çıkışır.
Teorinin karabiberi eksik olmasın; Rus Çarının 1917 yılında en büyük korkusu, komünistlerin patlayıcı doldurdukları bir uçakla, Çar’ın kışlık sarayına kamikaze dalışı yapmalarıydı. Yüksek Lisansını Rusya tarihi üzerine yapan Condelezza Rice, 11 Eylül’den sonra, ‘’kimse, uçakların füze gibi kullanılabileceğini düşünemezdi’’ diye savunmuştu yönetimini. Elbette füze dediğimiz şeyin sonuçta, patlayıcı dolu insansız ‘uçak’tan başka bir şey olmadığını anlatacak değilim ‘ulusal güvenlik danışmanı’na. Ancak bütün 20’nci yüzyıl boyunca birçok gücün savaşta kullanmaya çalıştığı bu nedenle de güvenlik önlemlerinde her zaman dikkate alınan ‘uçakla kamikaze saldırı’ ihtimalinin, koskoca Amerikan güvenlik birimlerinin hiç aklına gelmemiş olmasına inanmamızın, ama Pakistan hükümetinin, ‘haberimiz yoktu’ resmi açıklamasına kesinlikle inanmamamızın istenmesini kırıcı buluyorum.
BİN LADİN AİLESİNİN SERANCEMESİ
Bu arada uçak dedim de psikologlar için de içinde bolca eylül ve uçak bulunan bir komplo teorisini araya sığıştırayım: Bin Ladin ailesinin serancemesi...
Belki halen duymamış olanlar olabilir ama Bin Ladin Group, dünyanın birçok yerindeki yatırımlarıyla yaklaşık 5 milyar dolarlık dev bir şirket. Grubun birçok ülkeye yayılmış değişik holdinglerinin başında, Usame Bin Ladin’in kardeşleri var. Grup, 1931 yılında Şeyh Muhammed Bin Ladin tarafından kuruldu. Suudi Arabistan’ın kurucusu Abdulaziz El Suud’a yakınlığıyla pekçok ihaleyi aldı ve kısa sürede hem kraliyetin müteahhidi ünvanını aldı hem de ‘’Kraliyet ailesinden olmayan en zengin kişi’’ oldu. Bu ihalelerden biri de Mekke ve Medine’nin yeniden düzenlenmesiydi. Yine enteresan, 1967’e kadar Kudüs El Aksa Camii’nin restorasyonunu da Bin Ladin gerçekleştiriyordu. Baba Bin Ladin’in hayatı boyunca 22 karısı ve 54 çocuğu oldu. Ancak aynı anda hiç 4 kadından fazlayla evli olmadı. Yeni biriyle evleneceği zaman en yaşlı karısını boşuyordu. 54 çocuğundan biri de 17’nci çocuk olduğu tahmin edilen Usame Bin Ladin. Baba Bin Ladin 3 Eylül 1967 günü Amerikan yapımı Beechcraft tipi özel uçağının Usran Havalanına inerken çakılmasıyla hayatını kaybetti.
Ladin ailesinin İsviçreli üyesi (büyük aile, bildiğiniz gibi değil) Carmen bin Ladin’e göre, baba Ladin öldüğü gün 23’ncü evliliğini yapacaktı ve uçağıyla düğüne gidiyordu.
Baba Ladin uçak kazasında öldükten sonra bir süre dayıları grubun ve ailenin başında durduktan sonra 1972 yılında en büyük kardeş Salim Bin Ladin ailenin ve şirketin lideri oldu. Ailenin Amerikalılarla derin ilişkisi de Salim döneminde başladı. Ailesine sahip çıktı, doğruya doğru. Üvey öz demeden her kardeşinin eğitimi ile tek tek bizzat ilgilendi. Suudi Kraliyet ailesiyle babasının kurduğu sağlam dostluğu artırarak devam ettirdi. Ailenin yatırımlarının büyüklüğünü 16 milyar dolara kadar çıkardı. 1979 yılında Kabe baskınında Kraliyet ailesine verdiği destekle olayın enteresan aktörlerinden biri de oldu.
Psikolog arkadaşlar ayrılmasın, onların sahaya devam edeceğiz ama yeri gelmişken bu Salim’in, düz komplocu arkadaşlara yağlı yerinden malzeme sağlayan bir kritik rolünü daha hatırlatayım. İran’da devrimden hemen sonra Amerikan elçiliği basılıp da bazı Amerikalıların rehin alınması, ABD’deki başkanlık seçiminin seyrini değiştirdi. Başkan Jimmy Carter, İran’daki rehineleri seçime kadar kurtaramadığı için 1980 Kasım ayında yapılan seçimi, birkaç ay öncesine kadar pek kimsenin kazanacağıma ihtimal vermediği artiz Ronald Reagan’a kaybetti.
Rehineleri seçimden sonra serbest bırakması için İranlılarla görüşen derin Amerikalılar olduğu artık biliniyor. Kimdir isim istemeyin benden, vermem. Her neyse hikayeye döenecek olursam eski CIA Başkanı George Bush da Reagan’ın Başkan yardımcısı olarak aynı ay Beyaz Saray’a yerleşti. Bush ailesi ve Ladin ailesi arasında işbirliğinin ortak inşaat ve petrol yatırımlarının geliştiği bir dönem. The Houston Chronicle’dan Jerry Urban’ın "Keeping it all in the family" başlıklı artık pek meşhur olmuş haber dosyasına göre ise, Ladin ve Bush ailesi, Teksaslı yatırımcı James Bath üzerinden epey iş ortaklığı tesis etmişler. Bush ailesi adına ortaklıklara katılan şirketlerin ismi Arbusto. Bush (çalı) kelimesinin İspanyolcası. Ortaklık, daha 70’lerin sonunda baba Bush CIA’in başındayken, Houston Gulf Airport’un inşa ve işletmesi de dahil o dönemde bayağı bir aktif işler yapmış.
Her neyse dedikoduyu bir kenara bırakayım… Abimiz, Forest Gump gibiymiş demeyecekseniz, Salim’in, 1980 Ekim ayında yani Amerikan Başkanlık seçiminden sadece birkaç hafta önce, İranlılarla ile bazı CIA görevlileri arasında Paris’te yapılan ve rehinelerin seçimden hatta Başkan’ın yemin töreninden sonra bırakılması üzerinde mutabakata varılan görüşmelere bizzat katılmışlığı varmış. Gördüm, ordaydım gibi anlatıyorum değil mi? Ee, ‘komplo’ anlatıyoruz, başka türlü zevki çıkmaz ki…
Salim’in Paris’teki görüşmeyle temeli atılan İran’a el altından silah satılması sürecinin, 1980’lerin ortasında açığa çıkmasıyla paylayan İran Kontra skandalının da içerden tanığı olduğu kabul ediliyor. CIA, İran’a silah satıyordu, İranlıların parasıyla da Nikaragua’daki rejim muhalifi gerilları destekliyordu. Bu skandal patladıktan sonra bu alışverişe tanık olabilecek konumdaki pek çok isim garip şekilde patır patır ölmeye başladı. İntihar etmeye kalkan ulusal güvenlik danışmanı mı dersin, aniden ölen CIA başkanı mı dersin, kalp krizi geçiren üst düzey bazı görevliler mi dersin… Pana yapım senaristleri sinirlenmiş, her bölümü bir kahramanın ölümüyle bitiriyor sanırsın.
Psikolog arkadaşları çok beklettik kusura bakmasınlar, Salim’in öyküsü de işte bu önüne gelenin öldüğü karmaşada ve yine uçakla bitiyor. Salim, 29 Mayıs 1988 günü, Bush ailesinin de karına dahil olduğu bir petrol anlaşmasını imzaladıktan hemen sonra Teksas’ta bir tür planör (ultralight aircraft) ile uçarken yüksek voltajlı elektrik hatlarına takılıp öldü. Federal Uçuş Güvenliği Dairesi, ‘bu tür aletler bizim dışımızda’ diyerek kazayı soruşturmadı. Şerif ‘uçuk bir olay’ dedi, perde indi.
Ailenin başına geçen uçaklardan gelen bir ölüme kurban gidiyor. Enteresan…
Ladin Grup, Salim’in ölmesinden sonra ağabeylerden Bekir’in (Bakr) yönetimine geçti. 13 ayrı ülkedeki 13 ayrı büyük iştirakin başında 13 kardeşten biri bulunuyor. Grup, dünya genelinde 40 bin kişiyi istihdam ediyor. Tuhaftır, Ladin soyadının dünyanın şu anda en belalı soyadı olmasına rağmen grubun ne karları, ne yatırımları ne de işleri etkileniyor. Misal, geçenlerde ‘’Mekke Saati’’ haberleriyle gündemimize misafir olan Mekke’deki ünlü El Beyt Towers’ı da Ladin ailesi inşa etti. Abdulaziz Bin Ladin’in başında olduğu Mısır’daki kolları ülkenin en büyük yabancı şirketi statüsünde. Lübnan’dan Dubai’ye, Londra’dan ABD’ye ciddi yatırımları, iştirakleri var. Küresel finans işlerini Cenova ve Paris’teki merkezlerinden yürütüyor aile.
SBG’nin (Saudi Binladin Group), saudi-binladin-group.com şeklindeki web sitesi sıkı durum 11 Eylül 2000 tarihinde (tamı tamına 1 yıl önce aynı gün) alınarak kaydedilmiş. Ancak bu çok fazla komplo teorilerine meze olunca, grup bugünkü ‘’sbg.com.sa’’ şeklindeki web sitesini aldı. Bunun alış tarihi neyse ki 2000-01-11 şeklinde de daha az dikkat çekiyor! Bu ailenin enteresan bir döngüsü var vesselam…
Ladin Ailesinin serancemesini araya sıkıştırayım dedim, mevzumla arayı bayağı açtım. Düz muhabbet ediyoruz, herhangi bir komplo aramayın.
DEĞİŞTİRİLMEYEN TEK RESMİ BİLGİ
Demem o ki, Bin Ladin’in öldüğünün açıklanmasından sonra Amerikan devletinin medyaya sızdırdığı tüm bilgiler masabaşı uydurması çıktı. Bin Ladin’in öldürüldüğü bilgisi dışında değişmeyen tek bir tane bile ‘resmi bilgi’ yok.
Komplo teorilerinden şikayet eden, hala Amerikan yönetimin resmi açıklamaları şüphesiz tek doğru bilgiler diyen idealist Türk köşe yazarlarına, 1 Mayıs Pazar gecesinden sonra Amerikan hükümetinin açıkladığı resmi bilgilerden bir potpori sunmak isterim: Helikopterlere ateş edilmiş, hayır edilmemiş. Helikopter düşürülmüş, hayır, bozulunca Amerikalılar ‘hayalet helikopter’le ilgili teknik bilgiler istenemeyen ellere geçmesin diye havaya uçurmuşlar. Bin Ladin ateş ettiği için öldürüldü. Bin Ladin çatışmaya girmedi. Ama elinde silah olduğu için öldürüldü. Hayır üzerinde silah yoktu. Bin Ladin kendi karısını kalkan olarak kullandı. Bin Ladin değil, diğer evdeki ve tek silahlı kişi bir kadını kalkan yaptı. Kadın, Bin Ladin’in karısı değildi. Bin Ladin’in karısı öldürüldü. Hayır öldürülmedi. Başkan Obama ve yönetim tam kadro operasyonu baştan sona canlı seyretti, işte fotoğrafı. Hayır seyretmedi, fotoğrafta CIA karargahındaki CIA Başkanı Panetta’dan canlı aktarım alırken görüyorlar. Hillary Clinton dehşetten yüzünü kapadı. Hayır hapşırmaymış, bahar polenleri... Bin Ladin’in fotoğrafının yayınlanmasına karar verildi. Hayır verilmedi. Yayınlanmayacak.
BİN LADİN'İN ÖLDÜRÜLDÜĞÜNDEN ÇOK ŞÜPHE ETMİYORUM
Peşinen diyeyim. Ben Bin Ladin’in öldürüldüğünden çok şüphe etmiyorum. Bence, 1 Mayıs günü yapılan baskında öldürüldüğü iddiası, 2007’de eceliyle öldü diyenlerinkinden daha güçlü bir ihtimal. El Kaide de bu yönde açıklama yaptı, şu anda Pakistan’ın elinde olan ve saldırı sırasında evde bulunan Bin Ladin’in eşi ve çocukları da...
Ama tek bir operasyon hakkında bile 5 günde onlarca yanlış bilgiyi ve kafa karıştıracak detayı piyasaya süren bir devlet de, komplo teorisyenleri piyasasına, ‘bir iş var borsasına’ tavan yaptırır. Beyaz Saray, ‘çatışmanın halen tüten dumanı sisi’ nedeniyle ilk etapta bazı bilgi yanlışlıklarının olduğunu açıkladı. İyi de kardeşim, tüten sizin bacanız... Atıyorsuuz ortama sis bombasını, sonra da göremiyoruz diye bir de bizi kınıyorsunuz.
‘’İnsanlık tarihinin en tehlikeli teröristine’’ ait görüntüler yayınlıyorsunuz dediniz, ekran başına kurulduk. Karşımıza çıka çıka 1994 model 36 ekran bir televizyonun önünde battaniyeye sarılmış heyecanla kanallarda kendini seyreden ihtiyar bir adam çıktı. Herşey normalmiş gibi nasıl davranalım, insaf. Siz de hiç yardımcı olmuyorsunuz.
Bush, 2002 senesinde, ‘’Mağarada mı başka yerde mi kimbilir... uzun zamandır haberimiz yok. Samimi olmak gerekirse, Ladin umurumda da değil’’ diye konuşacaktı. Çünkü Irak’a girmeye ve kendi kamuoyunu buna ikna etmeye yoğunlaşmıştı. Komplo teorisyenlerine baksan, Bush, Ladin’in gerçek gücü ve kim olduğunu çok iyi biliyordu da ondan umurunda değildi.
TERÖRİZM EL KAİDE DEĞİLSE KİMDİR, NEDİR?
2006 yılında da öğrendik ki, Bush yönetimi Bin Ladin’i arayan istihbarat çalışma gruplarını kaldırmış. Ladin, ‘arayan soran yok’ diye battaniyelere sarılıp kendini televizyonlara vermesin de ne yapsın...
Bush, 2006’da medyadaki en sadık bendesi Fred Barnes’a, ‘’Bin Ladin’e yoğunlaşmak, terörizmle savaş politikalarımıza uymaz’’ diyecekti. ‘’Terörizm El Kaide değilse, kimdir nedir?’’ sorusu havada asılı kalıyor.
Şimdi, 1 Mayıs günü Obama açıklamayı yaptıktan sonra Cumhuriyetçi liderlerin, ‘’Obama’yı Başkan Bush’un başlattığı avı sonuca ulaştırdığı için kutluyoruz’’ şeklindeki kutlamalarını da tebessüm ediyorum. Bu aralar anlamsız, hazin bir tebessümün tasallutu altındayım, üzerinize afiyet...
ABD medyasını takip edenleriniz bilir, medya üzerinden ciddi bir bilgi ve propaganda savaşı başlamış durumda. Ancak sanıldığı gibi, bu kez komplo teorisyenleri ile devlet arasında değil savaş.
Bin Ladin’in ölümüne ne anlam verileceği üzerinden tam bir devlet içi savaşa şahit oluyoruz.
10 yıldır dünyayı Bin Ladin için kana bulayan Neoconlar bugünlerde, ‘’Bin Ladin önemsiz. Örgütüyle bağı bile kalmamıştı. Örgütte kimse onu takmıyordu. Hiçbirşeyden haberi yok. İnzivadaydı. Eyman Zevahiri şöyle büyük tehdit böyle büyük tehdit. Çok daha radikal’’ söylemiyle tehlike geçmedi aksine daha da büyüdü havasını yaymaya çalışıyor.
Ladin’in ölümünü, Afganistan’tan Temmuz ayında başlayacak kısmi çekilmeyi, tam çekilmeye dönüştürmek için büyük bir fırsat olarak kullanmak isteyen Beyaz Saray, ise ‘’sırf Bin Ladin habersiz münzevi bir hayat yaşamıyordu, örgütü yönetiyordu’’ iddiasını güçlendirmek için şu meşhur battaniyeli videoyu yayınladı. Ladin’in odası El Kaide’nin komuta merkezi olarak lanse edildi. Yani Beyaz Saray ve Amerikan Establishment’inin bir kanadı, ‘tehlike geçti, Afgan Savaşını bitirelim’’ kamuoyunu oluşturmaya çalışıyor.
Bizim bir kısım medyamızın pek sevdiği Michael Rubin, ırkçı sağcı Commentary dergisine ‘’Bin Ladin’in ölümünün Afganistan’dan çekilmeye bahane yapılmasının vahim bir hata olacağını’’ yazdı sıcağı sıcağına, panik içinde. Ona sorsanız, Afganistan’dan çekilmek ülkeyi Pakistan’a teslim etmek demek. Rubin, yazıyı yazarken kahve içmemiş olsa, muhtemelen, ‘’Bırak Afganistan savaşını bitirmeyi Pakistan’a da yayalım’’ diye açıkça yazacak halde. Hemen ardından Rubin’in ağa babası Cheney, ‘’Ladin’in öldürülmesinin Afganistan’dan çekilelim, savaşı bitirelim gibi acele ve vahim bir yanlışa yol açmaması’’ uyarısında bulundu.
Cheney ve tayfası bir yandan da, Ladin’in yerinin ‘işkenceler’ sonucu öğrenildiği iddiasıyla, işkence politikalarının haklılığı konusunda kamuoyunu ikna etme telaşında. Obama yönetimi ise, Ladin’e götüren bilginin, bir telefon görüşmesi dinlemesiyle elde edildiğini yayarak bu tezi açıkta bırakmaya çalışıyor.
Görüldüğü gibi, Ladin’in ölümü bugüne kadar kahvehanelerde keşfedilmeyi bekleyen komplo sanatkarına taş çıkartacak komplo teorilerine bizzat üst düzey Amerikalı devlet görevlilerinin sözcülük yaptığı bir hengameye neden olmuş durumda. Şahsen, hayattaki her sosyo-politik, kültürel ya da ekonomik gelişmeyi ve değişimi, kapalı kapılar ardındaki birilerinin planı olarak gören anlayışa, bu yazının başı ile sonu kadar uzağım. Tarihsel, kültürel, sosyal, ekonomik dinamiklerin değişimlerin ve hepsinden öte iradenin rolüne çok inanırım.
Peki gelmiş geçmiş en büyük komplo teorisi nedir diyeceksiniz hala sabrınız kalmışsa... ‘’Bütün sosyo-politik ve ekonomik olayların, devletlerin resmi açıklamalarındaki gibi olduğu teorisidir’’ derim. Bundan daha büyük bir komplo teorisi duymadım, bilmiyorum.
Komplolar denize atılarak yok edilemez elbette. Balık bilmese de Halik bilir.
Cemal Demir - Haber 7
cemaldemir111@gmail.com
-
levent 14 yıl önce Şikayet Etbir suru yazmis ama. esas konuyu yazmamis - bin ladin kimin adamiydi - 11 eylul saldirilari kimin isine yaramistir - bu sorunun cevabi basit - bu saldirilari Israil yapmistir - bu sayede de irak isgal edilmis milyonlarca musluman oldurulmustur - yazar bunu yazmaya niye cesaret edememis acabaBeğen
-
güven kurtul 14 yıl önce Şikayet EtYok arkadaş, yazarlık zor zanaat. Ben de heveslenirdim yazarlığa, haber7 mübtelası olmadan önce. Sonra mektup, haber altlarındaki okuyucu yorumlarını(hepsi değil elbet) okudukça elim kaleme uzanmaz, parmaklarım klavyeye basamaz oldu. Sabır işi bu yazarlık yahu. Cemal DEMİR üstat da sabır küpü olmasa eminim avazı çıktığı kadar bağırmak isterdi: "Lütfen kulaklarımızla dinleyelim, anlarken beynimizin her iki lobunu da kullanmaktan imtina etmeyelim" :)Beğen Toplam 1 beğeni
-
mustafa ulvi 14 yıl önce Şikayet Etgüzel.. Güzel bir yazı. bilgilendirici. insanlarımza bunları anlatmak lazım. yazıyı baştan sonuna kadar okudum. böyle yazıları bekliyoruz.Beğen Toplam 2 beğeni
-
HASAN NECMİ COŞKUN 14 yıl önce Şikayet Etbin ladin grup USAME' lerin değil ki ne alaka. Hani arabistanı bilmesek yutturacan cemal bey. bin ladin grup la usame bin ladinin uzaktan yakından alakası yok. akraba bile değiller. bu arada ladin zaten rahmetli olmuştu.Beğen
-
Yüksel Akdeniz 14 yıl önce Şikayet EtYararına bak. Kime nekadar yaradığına bakarsanız ne olduğu ortaya çıkmazmı? abd nin politikasında, böyle unsurlar hep vardı. O zaman, bundan sonrada altarnatifsiz kalmayacak, bundan sonraki hamlelerine bir bakın. Yani Sistemlerinin baki kalması için beklemez, zaman ve zemine göre, unsurlar oluşturulurki, politikalarını, zamanında belirlemiş olsunlar. Düşman bekliyerek gafil avlanma, düşmanını kendin zamanında oluşturki, savunma mekanizman ve politikan hazır olsun gerçeği. YA UNUTULAN YADA HESABA KATILMAYAN ALLAH cc HESABI...Beğen