D. Ali Taşçı
D. Ali Taşçı
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Mevlâna'nın üslubu

GİRİŞ 06.01.2022 GÜNCELLEME 07.01.2022 YAZARLAR

            Hz. Mevlâna, bir dostluk sohbetinde kendisini dinleyenlere o meşhur sözünü söylemişti:

            “ Ben, bir pergel gibiyim. Bir ayağımla inançlarıma bağlıyım; öbür ayağımla da yetmiş iki milleti dolanır, sarar, sarmalarım.”

            Bir ayağını inançlarının tam ortasına, sağlam yere basarak yeryüzünü dolaşıyor, herkesi farklı bir üslupla Din’ine davet ediyor. Mevlâna’yı “hümanist” gösterenler yanılıyor, o, asla “hümanist” değil, inançlarını yaşayan iyi bir Müslümandır. Hümanizm, insana tapınma mezhebidir ki, Mevlâna bundan çok uzaktır.

            “Ben yaşadıkça Kur’an’ın bendesiyim. Ben Hz. Muhammed Mustafa’nın yolunun tozuyum. Biri benden bundan başkasını naklederse ondan da şikâyetçiyim, o sözden de şikâyetçiyim.” diyen bir insan, sonradan uydurulan bir izm’in temsilcisi olabilir mi?

            “Canlar bağının ana yolu Hakk’ın şeriatıdır.”

            “Şeriat, diriler ile zenginler içindir; hiç mezardaki ölülere şeriat hükümleri uygulanabilir mi?”

            “Şeriatın emri oyuncak değildir; o, Hakk’ın adaletinin gölgesidir.”

            Mevlâna, evrensel bir üslup yakalamış ve bu üslubuyla zamanları, coğrafyaları, ırkları aşmıştır. Bu üslubunun dayandığı ana merkez ise Kur’an ve sünnettir. Sadece Mesnevi adlı eserinde 750 civarında ayet ve 2000’den çok hadis göze çarpar. Mesnevi, adeta farklı bir tefsir olarak karşımıza çıkar.

            Mevlâna’nın üslubu nedir? Her çağda ve zamanda geçerli olan evrensel bir üsluptur. Bu üslubun adı, “Müşahhastan mücerrede – somuttan soyuta” ilkesidir. Bugün de dünya eğitim sisteminde geçerli olan ilke budur. Sadece okullarda değil, hayatın içindeki konuşmalara dikkat ediniz, insanlar, konuşmalarına bir anekdot, bir hikâye ile başlıyorlar. Sınıfa giren bir öğretmen, hemen derse başlarsa bundan iyi bir sonuç alamaz; fakat bir hikâyecik, bir fıkra, bir şiir ve benzeri somut bir olayla dersine başlarsa, öğrencinin dikkatini çeker ve dersinde başarılı olur.

            Gazali’nin konu ile ilgili muhteşem bir sözü vardır; der ki: “ Allah, en vurucu ayetlerini kıssalardan sonra söyler.” Aslında Kur’an’ın da üslubu budur; Allah, geçmiş ümmetlerin hayatlarından bize kıssalar sunarak zihnimizi diri tutuyor, ibret almamızı sağlıyor.

            Mevlâna, mesnevi’sinde 226 hikâye, kıssa, fabl anlatır; sonra da bunlardan dersler çıkararak önümüze serer. Bu üslup, kolay anlaşılan bir üslup olduğundan 800 yıldır, dünyada Mesnevi okunmaktadır.

            “Ben bir pergel gibiyim…” derken, dünyadaki bütün insanlarla birlikte, el ele; fakir- zengin, kadın- erkek, beyaz- kara… ne olursa olsun hepsine “gel…” diyor. “Gel, ama geldiğin gibi kalma, özüne dön, Müslüman ol!” diyor.

            Mevlâna büyük bir eğitimcidir; insanı maddi ve manevi yönleriyle çok iyi tanıyan bir muallimdir. Fıtratı bile bir ustadır. Değişik topraklara farklı tohumlar ekerek ürün alabilen bir bilgedir. İnsanları önce kendileriyle barışık olmaya, sonra toplumla barışık olmaya ve ardından Yaratıcı ile barışık olmaya çağırır. Bu basamaklar aşılmadan insan eğitilmiş olamaz.

            “Allah’ın varlığı sabittir; buna delil de istemez. Eğer sen bir iş yapmak istiyorsan, O’nun huzurunda kendi kulluğunu ispat et.” derken, insanın kendini tanımasının ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır.

            “İster İranlı ol, ister Rum, ister Türk. Dilsizlerin dilini konuş.” diyor.

            Bunun adı, ruhtan ruha konuşmaktır. Duygularına hitap edemediğiniz insanlar sizden uzaklaşır. İnsan onurunu hiçe sayan, ruh dünyasının engin açılımlarını bilmeyen, yerelde evrenseli hissedemeyen, üslubuna kuyumcu ayarı veremeyen insanlar, toplumu ifsat ediyorlar; artık sussunlar ve Mevlâna’yı dinlesinler!

D. Ali TAŞÇI

(dalitasci@hotmail.com)

Twitter: @DAliTasci

           

 

YORUMLAR 8 TÜMÜ
  • seraceddin emre 3 yıl önce Şikayet Et
    maide 82. ayette necaşi ve etrafındakiler ayetleri duyunca ağlıyorlar. oysa aynı ayetleri önce kendi nefsime sonra hoca efendiler okuyorlar ama NECAŞİni anladığını anlayamıyorlar.sorun burda Ebu cehil hiç anlamdı ağlamadıda çünkü taş gibi bir kalbi vardı oysa iman kalp işiydi.mesnevidede benzer durum söz konusu gönlünüze sağlık ağabey
    Cevapla
  • seraceddin emre 3 yıl önce Şikayet Et
    ilimde mertebelerin olduğunu çok sonra öğrendim .manen birinci basamakta olan birine onuncu veya kırkıncı basamakta olan kişinin duygu bakış açısını anlatamıyoruz. mevlana yı yunusu fuzuliyi .....günümüz insanının anlaması çok zor çünkü bilmediğini de bilmiyor. ne yapalım bu iş nasip işi
    Cevapla
  • Gökmen 3 yıl önce Şikayet Et
    Sa. Üstad diğer yazılarınıza nasıl ulaşabilirim bilemiyorum. Ellerinize sağlık
    Cevapla
  • Okur 3 yıl önce Şikayet Et
    Mikail Bayram hocayı saygıyla anıyorum.
    Cevapla
  • mehmet karataş 3 yıl önce Şikayet Et
    bu şahıstan Celalettin Rumi'nin mesnevi eserinden seçme hikayelerinden bazılarındanda örnek vermesini istesek örneğin : Kabak , Bir babanın kızına öğüdü, Oğlancı, Halayık ve hamam , armut ağacı, daha 19 adet olan hikayelerini bize tefsir etse nasıl olurdu bu cellettin put peresti
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle