D. Ali Taşçı
D. Ali Taşçı
HABER7 YAZARI

Dijital teknolojiler beynimizi değiştirir (mi?)

GİRİŞ 22.06.2023 GÜNCELLEME 23.06.2023 YAZARLAR

6, 7, 8 Nisan 2012 tarihlerinde Ümraniye Belediyesi’nin sponsorluğunda, Milli Eğitim Müdürlüğü ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla üç gün “1. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi” gerçekleştirildi. Bu kongrenin sunum metinleri, Ümraniye Belediyesi tarafından kitaplaştırıldı. Belediye çok büyük bir hizmet yapmış oldu; çünkü çok önemli konular, bilimsel veriler çerçevesinde tartışıldı.

Oxford Üniversitesi Beyin Laboratuarları’nın yöneticisi, bir nöro bilimci ve ilaçbilim profesörü Susan Greenfield’n “Dijital Teknolojiler Beynimizi Değiştirir” konulu sunumundan, yapmış oldukları bir deneyi çok kısa olarak sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Bu deney üç gruptan oluşuyor. Gruptaki hiç kimse piyano çalmasını bilmiyor. İlk gruptaki kişiler beş gün boyunca piyanoya yalnızca baktılar. İkinci grup beş parmak çalışmaları yaptı. Üçüncü grup en ilginç gruptu, beş gün boyunca piyanoyu fiziksel anlamda çalmayacaklar, piyanoyu çaldıklarını hayal edeceklerdi.

Birinci grubun beyin hücrelerinde bu süreçte herhangi bir hareketlenme gözükmedi. İkinci gruptaki kişilerin beyin hücrelerinde çok hızlı değişiklikler meydana geldiği gözlemlendi. Ama üçüncü grubun beyin hücreleri ki, bunun sonucu felsefecileri tekrar düşündürecektir, en az ikinci grup kadar değişti.

Bu deneyin sonuçlarından belki de en önemlisi; beyindeki değişikliğin sebebi, kaslarımızı hareket ettirmemizle gerçekleşmedi, düşünceler onları harekete geçirdi. Düşünce, beyinde hapsedilmiş bir harekettir.”

Bu deney de gösteriyor ki, beynimiz özellikle, müthiş bir teknolojik kuşatmanın altındadır. Duyduklarımızın, hissederek seyrettiklerimizin, yaptıklarımızın ve hayallerimizin adeta esiri konumundayız. Her gün saatlerce teknolojiye bağımlılık, bizi biz olmaktan çıkarıp adeta “mankut”laştırmaktadır. Fiziken biz görünsek de içimizdeki insan başka bir şekle bürünmekte ve dizginsiz at koşturmaktadır.

Bir aileyi ele alalım:

Ailede çocuğa neler telkin edilir ve aile içindeki davranışlar nasıl yön bulursa, çocuk da buna göre gelişir, değer yargıları oluşturur. Ailenin korkuları çocuğun da korkuları olur, neşeleri, çocuğun da neşeleri olur. Bu durum okulda da devam eder, çevrede de. Çocuk kendini bilir ve okumalarıyla, gözlemleriyle kendini geliştirirse, beynini kişiselleştirir. Beynini kişiselleştiren çocuk kendisi olur, başkalarından fazla etkilenmez; fakat bu durum çok azınlıktadır. Çoğunluk, çocukluğunda beynine doluşan şeylerin esareti altındadır ve beynini kişiselleştirememiştir. TV’lerde bir haber, olay patlak verdiğinde çoğunluğun dilinde bunlar nasıl sakız olup çiğneniyor, görüyor ve duyuyoruz. Fakat beynini kişiselleştirenler, yani kendileri olanlar sığ şeylerde asla boğulmuyorlar.

Aynı profesör şunu eklemektedir: “Şarap, kadın ve şarkı; seks, uyuşturucu ve rock aklımızı bir nevi feshetmek için kullandığımız örneklerdir. Bazen bunu uyuşturucu ve alkolle değil, ama bize bu hissi veren hızlı ve heyecan verici bir ortamda bulunarak gerçekleştiririz. Mesela rafting (sal yarışı). Bunu yapmak istememizin sebebi kontrolsüz olma isteğimizdir. Her zaman kendimizi kaybetmek isteriz. Yunancadan gelen “ekstazi” kelimesi de kendinde olmamak, kendinin dışına çıkmak anlamına gelir. Bu da ham duygularla ve anı yaşayarak gerçekleşir. Rafting yapan insanların geçmişi ve geleceği hakkında endişe ettiklerini sanmıyorum. Anı yaşıyorlar.”

Teknolojik bağımlılığın en bariz özelliği bize anı yaşatmasıdır. Bizi sürekli haz ve heyecan ortamına çekmektedir. Yani şu anki zaman ve mekân algısı, olabilecek olan sonuçları düşünmeyi önlemektedir. Bu durum uyuşturucu bağımlığı gibi sonuçlar doğurmaktadır. Eylemlerinin sonucunu düşünemeyen bir nesil, bugün bütün dünyayı tehdit eder hale gelmiştir.

Geçmişi çalınmış, geleceği düşünemeyen ve gününü gün eden kuşaklar çoğaldıkça, tarihten getirdiğiniz ve uzun yıllar sizi ayakta tutmuş değerler çökecek ve yok olmanın eşiğine geleceksiniz. Kısa köklü bir ağacı dağın tepesine dikerseniz, fırtınalar onu söküp atar. Asıl beka sorunu da bu olsa gerek. Teknolojinin başında bulunanlar, onu kumanda edenler sizi istedikleri gibi esir alabiliyorlar. Eskiden üzerimize mermilerle geliyorlardı, şimdi ise kelimelerle, teknolojik aletlerle, robotlarla beynimizi ele geçirmeye çalışıyorlar.

Bu esaretten kurtulmanın yolu, Besmele’nin Rabbine sığınarak, Şeriat-ı Kevniye (tabiat kanunları) nın sırlarını, Şeriat-ı Fıtrıye nuruyla çözerek, teknolojiyi temiz ellerle insanlığa sunmaktır. Çok köklü bir zihniyet inkılâbına ihtiyaç vardır.

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci

YORUMLAR 18 TÜMÜ
  • Zeki parlak 10 ay önce Şikayet Et
    S Aleyküm Muhterem hocam Allah kaleminize ve kelamınıza kuvvet versin geçmişlerinize rahmet eylesin saygılarımla
    Cevapla
  • Tarık 10 ay önce Şikayet Et
    An'ı yaşamak elbette doğru olandır iman tevekkül ve kulluk bilinci dahilinde. O zaman sorumluluklarının bilincinde bir farkındalık ile zamanını deĝerlendirebilmiş olur. Amellerin an'da elde edildiği şuuru olmayınca ise işte o an'lar eliyle birey birey toplumu asimile eder ve diledikleri yönde güderler. Şeytanın askerleri elbette suçlu ama, panzehirini üretemeyen de biz değil miyiz?
    Cevapla
  • Zor 10 ay önce Şikayet Et
    Cok cok dogru gu,el bir yazi ama malesef tespitlerle analizlerle kaliyoruz. Cozum ocin hsrekete gecmek o kadar cok konfor alanindan cikmayi ve ana cazibe merkezinden vazgecmeyi gerektiriyor ki hsrekete gecme ihtimali zor gorunuyor.ancak kismi cozumler bulabiliyoruz malesef. Kitlesel onlemler ve cozumler belki ise yarar.
    Cevapla
  • ahmet k. 10 ay önce Şikayet Et
    düşüncelerimizi ve hayat tarzımızı yönlendirmede, bilinçli olmak adına aydınlatıcı bir makale ve uyarı olmuş.teşekkürler
    Cevapla
  • Adem 10 ay önce Şikayet Et
    Demek ki gençlere ÖTV siz telefon vermek ile iyilik yapmıyormuşuz. Gençlerin midesini doyurduğumuz kadar kalp ve ruhunu da doyurmazsak sonumuz iyi gözükmüyor vesselam .
    Cevapla