Asrın Seçiminde “Asıl”ın Seçimi
Türkiye,14 Mayıs 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel seçimleri için sandık başına gidecektir.
Seçimlerde; Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olacak kişiler, bir başka ifadeyle “asıl” olan millet adına vekaleten yönetecekler belirlenecektir. Seçimlerdeki rekabette; ülkeyi 21 yıl kesintisiz idare eden Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Cumhur İttifakı ile oldukça farklı sosyolojik ve ideolojik zeminde siyaset yapan muhalefet partilerini birlikte hareket etmeye ikna eden Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki Millet İttifakı yarışmaktadır.
14 Mayıs 2023 seçimlerinde “Asıl” olan millet, kendisini yönetecekleri seçecek
Seçim sathında her iki ittifakın; seçimlerin ülkemizin gelecek yüz yılında izleyeceği rota açısından son derece hayati öneme sahip olduğu çok kuvvetli bir şekilde vurgulanmaktadır. Bu vurgu; Cumhur İttifakı tarafından “Türkiye Yüzyılı” ve Millet İttifakı tarafından “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılı” sloganlarıyla simgeleştirilmiştir. 14 Mayıs tarihi yaklaştıkça yükselen rekabetin dozu ve meydanlardaki söylemlerin keskinleşmesi “asrın seçimi” tanımına tam olarak uygun düşmektedir.
Türkiye’de yapılan bir seçime, milletin ve tarafların yüksek düzeyde ilgi göstermesi, iddianın ve rekabetin artması, demokrasinin ruhuna, seçimlerin özüne ve hayatın olağan akışına uygundur.
İddialı taraflar seçimi “Asrın Seçimi” olarak tanımlıyor
Ancak; demokrasinin ruhuna, seçimlerin özüne ve hayatın olağan akışına aykırı, global ölçekte pek rastlanmayan özel bir durumla karşı karşıyayız. Seçimlere, dünya kamuoyunun aşırı ilgi göstermesi, analizleri aşan yönlendirme çabaları, taraf olma motivasyonlarının yükselmesi ve manipülasyonlar dikkat çekmektedir.
Dünya kamuoyunu; 1) İslam ve Türk coğrafyası başta olmak üzere ağırlıklı mazlum ve yoksul ülkelerden gelen dua, destek ve dayanışma mesajları ile 2) Dünya ekonomisi ve siyasetindeki etkili ülkelerden gelen analiz, yorum, uyarı, tehdit vb. mesajlar olarak ikiye ayırmak gerekir. Bu gruplara ülkemiz için açık ve aleni tehdit oluşturan terör örgütlerini de ilave etmeliyiz.
Seçim yaklaştıkça ikinci grupta yer alan unsurlardan gelen mesajlar artmaya ve içeriklerindeki dozaj sertleşmeye başladı. Bu grup içerisindeki iktidar mensupları, siyasetçiler, bankalar, gazeteler, dergiler, sivil toplum kuruluşları, hükümet cenahından isimler çok sık açıklama yapmaya başladı. ABD Başkanı Biden başta olmak üzere, bazı AB ülkelerinin başbakanları ve bakanları, AB temsilcileri, JP Morgan, Citi, Associated Press (AP), Bloomberg, CNN International, Voice of America (VOA/Amerika'nın sesi), The Economist, Financial Times, BBC, New York Times, Le Point, L’Express, Der Spiegel ve Bild bu grupta yer alanlardan sadece bir bölümünü teşkil etmektedir.
Türkiye’de yapılacak bir seçime, yabancıların bu kadar ilgi göstermeleri üzerinde dikkatlice düşünmek gerekir. Yabancıların hakaretler ve tehditler içeren çok sert bir üslup ile Cumhur İttifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan karşısında pozisyon almalarına karşın Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu lehine net pozisyon almalarının nedenleri üzerinde daha fazla düşünmek gerekiyor. Bir başka ifadeyle yabancılar “asrın seçiminde” seçimlerini yapmıştır. Recep Tayyip Erdoğan aleyhine ve Kemal Kılıçdaroğlu lehine alınan bu aleni pozisyon, demokrasi standardımızın yükselmesi, ekonomik gelişmişlik düzeyinin artması, insanımızın refah ve mutluluk seviyesinin gelişmiş ülke normlarına yaklaştırılmasını mı hedeflemektedir? Ya da demokrasi, insan hakları, hür dünya ve gelişmiş ülke standartları vb. itiraz edilemeyecek söylemler ile ifade edilen; içe kapanmış, ekonomik ve siyasi istikrarını yeniden tesis etmeye çalışan, iç ve dış güvenlik tehdidi artan bir Türkiye’ mi arzulanmaktadır? Bu soruların cevaplarını okurlarımıza bırakalım, seçimlerde oy kullanacak milletimizin “asıl” unsuru olan bizlerin oy verme kriterleri konusunda zihin egzersizleri yapalım.
Yabancı kuruluşların seçimlerde Recep Tayip Erdoğan aleyhine ve Kemal Kılıçdaroğlu lehine aleni pozisyon almalarının asıl amacı ne?
Ülkenin asıl sahibi seçmenin, Türkiye’yi millet adına yönetecek vekillerini (Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri) seçerken, kararlarını etkileyecek ve ülke gündeminde öne çıkabilecek konulardan sadece dördü aşağıdaki gibidir:
1- Döviz, gıda, kira ve enerji fiyatlarının tetiklediği enflasyon geniş kitlelerin satın alma gücünde yıpratıcı etkiler üretmiştir.
2- Dünya Sağlık Örgütünün resmî açıklaması ile sona erdiği açıklanan Covid 19 ve Rusya-Ukrayna savaşı, global ekonomik ve politik konjonktürü olumsuz etkilemiş ve kötümser beklentiler artmıştır. Devam eden Rusya-Ukrayna savaşı kötümserlik seviyesini azalmış olsa da belirsizlik tamamen ortadan kalkmamıştır.
3- FED ve ECB başta olmak üzere gelişmiş ülke bankalarının öncülüğünde hızlanan düşük faiz ve bol likidite esasına dayanan genişletici para politikalarının yerini, yüksek faiz ve sınırlı likiditeye dayanan daraltıcı politikalar almıştır. FED politika faizi son 20 yılın en yüksek düzeyine yükselmiştir.
Ülkemizin güneyindeki komşularımız Suriye ve Irak’ın kuzeyinde konuşlanan ve müttefiklerin desteğiyle gün geçtikçe palazlanan terör tehdidi hem sınırlarımızı hem de iç güvenliğimizi tehdit etmektedir.
Rusya-Ukrayna savaşı ile global finansal piyasalardaki yüksek faiz ve sıkı para politikaları ülkemiz için olumsuz etkiler üretmektedir.
Döviz, gıda, kira ve enerji fiyatları geniş kitlelerin satın alma gücünü tahrip etmiştir.
İşyerlerimize yönetici seçerken belirli kriterler ve öncelikler belirlenmekte, sürecin yönetimi ve adayların değerlendirilmesi bu esaslara göre yürütülmektedir. Ülkemizi yönetecek kişilerin seçiminde de benzer kriterler dikkate alınmalıdır. Bu kriterlerin büyük bir bölümü objektif ve bir bölümü subjektiftir.
Yukarıda sadece dördü sayılan faktörlerin etkisinde yapılacak seçimlerde oy vermeyi etkileyen kriterler “Türkiye’yi kim daha iyi yönetir” sorusunun cevabını aramaya yöneliktir. Seçmen kararında ana ekseni oluşturan bu soru kendi içinde alt başlıklara ayrılmaktadır. Seçimin iddialı iki adayının bu kriterleri karşılama düzeyleri aşağıda tabloda olarak ele alınmaktadır.
Türkiye’yi yönetecek Cumhurbaşkanı seçiminde adayları; teknik yeterlilik, bilanço değerlendirmesi, liderlik, vizyon, sözünü tutma, güven verme, tutarlılık ve samimiyet kriterleri ışığında değerlendirmek gerekir.
Bu kriterler ışığında 14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Türkiye’yi daha iyi yöneteceğine inandığım Cumhur İttifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan’a oy vereceğim.
Bununla birlikte; her iki tarafın ortak ifadesiyle “asrın seçimi”ne dönüşen 14 Mayıs 2023 seçimleri Türkiye’nin geleceği açısından bir yol ayırımını ifade etmektedir:
1- Birinci Yol: Tarihi, jeopolitik, ekonomik ve kültürel geçmişi üzerinde büyümek ve yeni başladığı bölgesel güç olma yolunda ilerlemek. Ancak bu yolda ilerlemek, son on yılda olduğu gibi oldukça zorlu ve sıkıntılı bir sürece maruz kalmak anlamına gelmektedir. Çok yönlü sıkıntıların olduğu bu sürecin devamına hazır olmak gerekir.
2- İkinci Yol: Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na açık desteğini ifade eden Batı Dünyasının ekonomik ve politik çıkarları ile aynı dalga boyunda ilerlemek. İkinci tercihin doğal olarak ekonomik ve politik sonuçları olacaktır. Bu sonuçların kısa ve uzun vade de hem politik hem de ekonomik sonuçları olacaktır. Bu sonuçların ülkemizin ekonomik ve politik çıkarlarına hangi düzeyde olumlu veya olumsuz etki edeceğini, yakın coğrafyamızda benzer süreçleri yaşayan ülkeleri hatırlatarak değerlendirmelerimizi okurlarımıza bırakalım.
Ülke ve millet menfaatleri doğrultusunda çıkarlarını korumak için kararlarını kendi verebilen, bağımsız, büyük ve güçlü Türkiye ideali uğruna oyumu Recep Tayyip Erdoğan’a vereceğim. Bu yolda kısa vade de maruz kalacağım ekonomik ve politik sıkıntılara göğüs germeye hazırım. Yeter ki çocuklarımız ve torunlarımız idealimiz olan Büyük ve Güçlü Türkiye’de yaşasın
Bütün bu kriterlerin dışında Recep Tayyip Erdoğan ile aynı dünya görüşünü paylaşmak ve siyaseten aynı dalga boyunda olmak kendisini desteklemek şahsım için ilave bir motivasyon ve gurur kaynağıdır.
14 Mayıs 2023 seçimleri ülkemiz, İslam ve Türk Dünyası ile insanlık alemi için hayırlı neticeler üretir inşallah
-
Salim Kuzyurt 1 yıl önce Şikayet EtOldukça aydınlatıcı görüşleriniz iiçin teşekkür ederim. Son yüzyılda Abdülhamit Hana yapılanlarla şimdiki muhalif grup ve dış mihrakların çabaları örtüşüyor Özellikle celladına aşık ne yazıkki mağdur olmuş horlanmış, hakir görülmüş, hiçe sayılmış insanlar topluluğu ve Erdoğan döneminde, sınıf atlayan, 1. sınıf insan yerine konan, makam mevki sahibi olan ama Tayyip gitsin korosuna katBeğen Toplam 5 beğeni
-
Mehmet 1 yıl önce Şikayet EtBu aydinlatici bilginiz icin size tesekkur ederim umarim bu seslenisiniz kitlelere ulasmistir islam ve turk dunyasina tabiki boyle tilavetli baskan lazimBeğen Toplam 5 beğeni
-
Murat Şahin 1 yıl önce Şikayet EtAğzına sağlık olsun abemBeğen Toplam 4 beğeni
-
Bahar Tuba 1 yıl önce Şikayet EtGüzel bir yazı kalemize kuvvet yüreğinize sağlıkBeğen Toplam 6 beğeni
-
Adnan Tan 1 yıl önce Şikayet EtBen de bu dönemi Cennet mekân Sultan Abdülhamid'in son dönemine çok benzetiyorum. Malum o zaman dışarıda Fransa, İngiltere'nin koordinesi ile Selanik ve kısmen Makedonya'da temeli atılan şer ittifakı İttihat ve Terakki'nin icerdeki mel'un hareketleriyle Sultan halledilmişti. Bu gün de benzer iç ve dış mihraklar Tayyip gitsin de ne olursa olsun anlayışıyla hareket etmektedir. Yedirmeyiz.Beğen Toplam 4 beğeni