EKRAN TİMİ
EKRAN TİMİ
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

'İçelim mi, bırakalım mı?' Sayın Kırca

GİRİŞ 09.10.2009 GÜNCELLEME 09.10.2009 YAZARLAR

Hamama giren terler diye bir söz var. Kanal 24, terlemeden hamam sefası yapmaya kalkınca, ‘Rezervuar Köpekleri’ yerine buzlu bir ekran izledik.
 
Sigara görüntüleri yüzünden ‘Rezervuar Köpekleri’nin yarısını bulanık halde izlerken ‘Olacak O Kadar’da sigara yasağı eleştiriliyordu. Eleştiri maksadını biraz da aşmıştı açıkçası. Biz de Fox’u ve Olacak O Kadar’ı eleştirdik. Bu arada Ekran Timi’nin iki üyesi uzun yıllar içtikten sonra sigarayı bırakmış, diğer üyeleri de içmiyor. Ne güzel...
 
Bir dönemin modası ‘Kötüler mutlaka belasını bulur’ temalı filmlere yönelik bir değerlendirme ve Kanal 7’nin yeni yapımı Feth-i Alem’e ilişkin notlar.
 
Spikerler gözümüzün içine baka baka nasıl haber okuyorlar? Üşenmedik sizin için araştırdık. Şaka şaka araştırmadık. Zaten biliyorduk, yazalım dedik.
 
Organ nakli konusunda Hakkı Devrim’in fetvası ve Ekran Timi’nin değerlendirmesi.
 
Ayrıca Derya Baykal’la Martha Stewart karşılaştırması. İkisi de aynı işi yapıyor. Peki, fark ne?
 
Ekran Timi tavsiye ediyor; Yumurcak TV’de ‘Cailou’yu takip edin.
Bir de Ezel'den iki sahne takıldı gözümüze. Kumarhanede güvenlik kamerası yok ama 5 haftalık bebeğin kalp atışını duşacak teknoloji var. Ekran Timi'nden kaçmazzzzz...
 
Ekran Timi' kendine geldi. İşte Ekran Timi’nin bu hafta yakaladıkları:
 
“Olacak O Kadar” demeyin!
 
Ekranda izlemedim doğrusu. Facebook’ta bir arkadaşım paylaşmış, oradan izledim Levent Kırca’nın skecini. Sigara yasağı üzerinden hükümete işsizlik ve düşük ücret vs. konularında eleştiri getirmiş. Ancak bu eleştiri skecin sonunda akan yazı üzerine ses bindirilerek yapılmış. Oysa o ana kadar olay tamamen sigara yasağı üzerine.

Sonunu izlemeyen bir kişinin asıl maksadı anlaması mümkün değil. Tabi asıl maksat oysa? Sigaranın yasaklanmasından sonra agresif tavırlar sergileyen adamın çevresine verdiği zarar anlatılmış. Sonuna kadar saçma, komedisi olmayan ve verdiği mesajla da kötü olan bu skeci yayınlayan FOX TV’ye sitem ediyorum öncelikle.

Eski filmlerdeki sigara görüntülerini bile kapattıran RTÜK’ün de böyle bir skeci gözünden kaçırmaması gerektiğini düşünüyorum.
 
Kötüler mutlaka belasını bulur!
 
Bir dönem Sırlar Dünyası, Kalp Gözü gibi dizi filmler çok modaydı. Küçük bütçeleriyle, şimdinin reyting rekorları kıran dizilerinden bile daha çok seyredildiler. STV ve Kanal 7 bu konuda o kadar başarılı oldular ki, SHOW TV gibi kanallar da benzer diziler yapmaya çalıştılar. Ancak burada “iş erbabına bırakılmalı” deyimi çok yerinde olur.

Ben de birkaç kez bunlardan bazı bölümler seyrettim. Dikkatimi çeken bir konu üzerine STV’nin dizilerini fırsat buldukça daha dikkatle izledim. Hikayeler farklı olsa da hepsinin ana fikri ortak. “Kötüler mutlaka belasını bulur”. Evet doğru hiçbir kötülük karşılıksız kalmaz. Ancak bu bela her defasında ölüm olmaz. Ya da mutlaka bu dünyada ceza çekilmez. Ve doğru yolu bulup tövbe edenler de mutlaka ölmek zorunda değildir!..
 
Feth-i Alem
 
Geçtiğimiz günlerde Kanal 7’de yeni bir program başladı. Tanıtımlarından ilginç bir program olabileceğini düşündüm biraz göz attım. Enteresan olayların yerinde tespit edilip aktarıldığı bir tür gezi programı.

İlk programdan edindiğim izlenimler ışığında naçizane birkaç önerim olacak:
  1. Programın çekimleri ve görüntüleri oldukça iyi. Ancak program sunucusunun tekrarları önlenmeli ya da kurguda atılmalı.
  2. Anadolu Efsaneleri bölümünde yapılan canlandırmada, muhtemelen bütçe yeterli olmadığından amatör oyuncular kullanılmış. Yine çekimleri oldukça iyi olan bu bölümde hikaye anlatıcı ile desteklenmiş. Ancak aralarda oyuncuların kendi sesleri de kullanılmış. Bence hikayenin tamamı anlatıcı tarafından verilse, oyuncuların amatörlüğü de göze batmamış olurdu.
 
ES-ES bulundu!
 
Geçen yazımızda dile getirdiğimiz ATV’nin dizisi ES-ES meğer bitmemiş. Bilmediğimiz bir sebepten ara verilmiş. Ancak buradan ATV’ye sesleniyoruz. Eğer bir dizi devam edecekse ve ara verildiyse ya tekrarları konularak ya da sık sık tanıtımları girilerek seyircisinin diziyi unutması engellenmeli!
 
 
Tarantino filmi izleyen bulanık ekrana katlanır
 
Hamama giren terler diye bir söz var. Ama 24 terlemeden hamam sefası yapmaya kalkınca ortaya ilginç görüntüler çıktı.

24’ün ‘Tematik Film’ kuşağı var. Mustafa Hoş döneminden kalan bir hoşluk. Dünya sinemasından önemli filmler bu kuşakta yayınlanıyor. Tutkunları dikkatle bu kuşağı takip ediyor. Geçen gün ‘Rezervuar Köpekleri’nin yayınlanacağını görünce bir Tarantino hayranı olarak heyecanlandım.
 
Filmi izlediyseniz bilirsiniz oldukça sert bir filmdir. Şiddet, küfür ve bolca sigara görüntülerinin yer aldığı bu filmin nasıl yayınlanacağı da aklıma takılmadı değil. Ekran karşısına kurulup filmi izlemeye başladım. Tabi aklıma gelen başıma geldi.

Filmin yarısında hemen hemen ekranın yarısı kapatılıyordu. Sürekli sigara sahneleri, şiddet görüntüleri ki Quentin Tarantino’nun şiddet görüntüleri biraz daha şiddet içerir, blurlanmış. Film mi izliyoruz, bulanık ekran mı belli değil. Küfür sorunu ise pratik bir yöntemle çözülmüş. Küfürler İngilizce olduğu için ortalama küfürler ‘Lanet olsun’ diye çevrilirken sinkaflı küfürler yok sayılmış. Tarantino filmi 24’te izlese, filmi o hale getirenleri filmlerine malzeme yapar. O derece yani.
 
24’e Tematik Film kuşağı için bir teşekkür. Rezervuar Köpekleri’ni gösterecek cesaretleri olduğu için bir teşekkür daha. Ama haberleri olsun film oynadığı sırada ekranın yarısını göremedik.
 
Gözümüzün içine bakarak haber okuyorlar
 
Hafta haber kanalları açısından hareketli başladı. Bu hareketlilik içinde küçük bir iş kazası dikkatimi çekti. Bu iş kazasından bahsetmeden önce size bir sır vermek istiyorum. Belki birçoğunuz biliyorsunuzdur ama bilmeyenler için yazayım… Hani o televizyonda haber okuyan spikerer var ya…

Gözümüzün içine baka baka tüm haberi ezberlemişler gibi okuyorlar ya… Aslında kendilerini çeken kameraya yerleştirilmiş bir düzenekten haberi okuyor onlar. Promter denilen bu cihaz sayesinde gözümüzün içine baka baka haberi sunuyorlarmış gibi görünüyor.
 
İşte hafta başında Habertürk’te haber sunan genç bir spiker arkadaşımız promterdan metni okurken biraz heyecanlanıp kendisisini ilgilendiren kısmı da okudu. ‘DSF … ‘ diyerek habere başladı  spiker. DSF diye okuduğu, görüntüler ekrana verildiği anda spikerin okuması gereken metni ifade ediyor.

Yani spikere diyorlar ki, görüntüler yayına girdiği anda sen bu metni okuyacaksın. Heyecanlı arkadaş ne varsa hepsini okumaya kalkınca ilginç bir durum ortaya çıktı. Önemli bir şey değil ama promter ve DSF’yi bilmeyenler için belki bir işe yarar.
 
Organ nakline fetva, Hakkı Devrim’den
 
Çarşamba akşamı NTV’de Mirgün Cabas ve Hakkı Devrim’i gördüm. Birlikte yeni bir programa başlamışlar; Günlerin Getirdiği…

İsim güzel, format çekici. En azından birbirinin kopyası olan programlar arasında dikkat çekiyor. Ele aldıkları konular gündemden ama ele alış biçimleri haber ciddiyetinden daha ziyade biraz daha insani, biraz daha samimi… Ancak izlediğim bölümde son günlerin gündemden inmeyen konusu olan organ mafyası hakkında konuşuyorlardı. Ancak ben Hakkı Devrim’in organ bağışı hakkında Maide suresinden ayet okurken ve ayeti tefsir ederken görünce epey bir dumura uğradım.

Elbette din kimsenin tekelinde değil, Kur’an’ın hitabeti evrensel, yani herkes onu okuyup kendine dersler, hakikatler çıkartabilir. Ancak kitleleri ilgilendiren organ nakli hakkındaHakkı Devrim’den önce çok kişiye söz düşüyor diye düşünüyorum. En azından programa çıkarttıkları organ bağışı bekleyen ailenin içinde bulunduğu çıkmazı düşününce, Hakkı Devrim’den önce tıp doktorlarına ve ilahiyatçılara söz vermek daha doğru ve inandırıcı olmaz mıydı?

Bu arada Ekran Timi de Hakkı Devrim’e kafayı taktı dediğinizi duyar gibi oldum. Alakası yok, zira kendileri bu kadar çok ekranda olunca ister istemez gözümüz ona da kayıyor.
 
Ekran Timi'nden bir öneri: Cailou paylaşmayı öğretiyor
 
Çocuk kanallarına göz atan var mı bilemiyorum ama benim izlemekten en büyük keyif aldığım yayınlar arasında her zaman çizgi filmler gelir. Son zamanlarda da Yumurcak TV’de Cailou isminde bir çocuğun maceralarının anlatıldığı bir çizgi film dikkatimi çekiyor. Tabi son dönemlerin atlamalı, zıplamalı, bol atraksiyonlu çizgi filmleriyle kıyasladığımızda oldukça yalın ve basit bir anlatım biçimi söz konusu.

Yani öyle büyük beklentiler taşımanızı istemem. Ama eğer söz konusu kanallardaki yayınlar çocuklara hitap ediyorsa, kullanonlara ne kadar sade anlatımla, doğru mesajları verebilirsek o kadar iyidir diye düşünüyorum. Sözünü ettiğim çizgi filmde de anne babası, dedesi ve kız kardeşiyle birlikte yaşayan Kailou son derece iyi niyetli, akıllı, söz dinleyen, terbiyeli bir çocuk, bununla birlikte kendine has seçimleri, zevkleri ve hayatı algılayış biçimi de söz konusu.

Çizgi filmde Kailou’nun büyürken ailesiyle ve çevresiyle yaşadığı her şey doğru yerde verilen doğru mesajlarla izleyiciye aktarılıyor.

Aile bağlarına vurgu yapılan çizgi filmde, Cailou örneğin evlerinde kalması için ikna ettiği ve ailesinden izin aldıkları arkadaşı onlarda kalmak istediğinde kendi pijamalarını giydiği için arkadaşını önce kıskanıp ardından da bundan utanabiliyor, ya da düğüne giderken kendi canının istediği kıyafetleri giydikten sonra babasının ve dedesinin resmi kıyafet giydiğini görünce hemen kararını değiştirip gidip kendisine çok yakıştırdığı takım elbisesini giyebiliyor. Hayatı hayatın içinde yaşadıklarıyla öğrenen bir çocuk Cailou.

Paylaşmayı, vazgeçmeyi, hatadan geri dönmeyi, sevmeyi, fedakarlığı her şeyi bizzat yaşayarak öğreniyor ve eş zamanlı olarak da izleyiciye hatırlatıyor. Ekranda çocuklarına izletecek bir şey bulamayan anne babalara Kailou’yu şiddetle tavsiye ediyorum…
 
Bizim Martha’mız daha güler yüzlü…
 
kullanTiyatro oyuncusu ve tabiri caizse hobi canavarı Derya Baykal’ın uzun yıllardır ekranlarda sürdürdüğü Deryalı Günler adlı programını bilmeyen, rastlamayan yoktur. Gün içindeki yayınıyla neredeyse Primetime’daki programlarla yarışan, saçına taktığı ilginç tokalar, hatta sebzelerle ekranda bir fenomen haline gelen Derya Baykal giydiği envai çeşitten müteşekkil elbiseleri ve aksesuarlarıyla da bizleri her daim hayretlerden hayretlere sürüklüyor duruyor.

Gün boyu ekranda süre giden akıllara zarar tasarımcılık örnekleriyle, programın dinmek bilmeyen temposuna yetişmenin zaman zaman imkansız hale geldiği Deryalı Günler’de Derya Hanım sağlık ve güzellik reçetelerinden, yemek tariflerine, örgüden geri dönüşüm çalışmalarına, İngilizcede craft olarak tanımlanan hobi çalışmalarından dikişe kadar kadınsal bütün hobilerin en uç noktalara taşındığı programını sürdürmeye devam ediyor.

Aynı formatta Amerika’da program yapan Martha Stewart’la şaşırtıcı fiziksel benzerlikleri dışında programdaki tarzları ve hobi kavramına yaklaşımlarıyla da benzeşen iki programcı arasında şahsen bir tercihe gidecek olsam, her ne kadar ünü sınırları aşan hatta bu sıralar e2 kullankanalında da programı yayınlanan Martha Stewart’ın suratındaki memnuniyetsiz ve donuk ifadeyi Derya hanımın enerji ve mutluluk fışkıran yüzüyle kıyas bile edemem.

Elbette program formatının  orijinali Martha Stewart’a ait fakat Derya Baykal’ın programının bu kadar uzun soluklu olmasında Derya hanım faktörünü es geçmek olmaz. Birisi ne kadar asık suratlı ise öteki o kadar sevecen ve sıcak. Hal böyleyken gündüz kuşağının büyük bir kısmında her saniyesini dolu dolu geçirdiği, nefes nefese kalarak sürdürdüğü programında Derya Baykal yardımcıları sayesinde daldan dala atlayarak yemek tarifi de veriyor gün boyu, taşlarla pullarla ayakkabı süslemeyi de, Türkiye’nin Martha Stewart’ı tartışılmaz olarak bence Derya Baykal ama bir farkla bizim Martha Stewart’ımız daha sevimli, daha güler yüzlü…

Ezel güzel bir de teknolojiyi tuttursa

Başrollerini Kenan İmirzalioğlu ve Cansu Dere’nin paylaştığı Uluç Bayraktar’ın yönetmenliğinde çekilen, Show TV’nin yeni yayın döneminde ne çok ses getirecek dizisi olan Ezel’den iki sahne takıldı gözümüze…

Yıl 1997… Müthiş bir planla casino soygunu yapılıyor. Kumarhanede çalışan eleman, gece geç saatte kapıdaki bekçiyi kafaya alıp, ‘cüzdanımı dolapta unuttum’ diye beraber içeriye giriyorlar… İkinci kişi de arkalarından içeriye sızıyor. Ana kapıdan geçiyor. Elektronik olarak kilitlenip açılan kapıdan giriyor. Dolaphanede olan arkadaşını ve bekçiyi buluyor… Sonra da gözlerinin içine baka baka “Ağabey ne olur öldürmeyin, çoluk çocuğum var benim” diye yalvaran bekçiyi oracıkta öldürüyor.

Fakat plana göre bu cinayeti birinin üzerine yıkılması gerekiyor.

Bu kişide soygunu planlayan kızın sevgilisi, kumarhanede çalışan elemanın kankası ve dolaphanede bekçiyi öldüren üçüncü kişinin çırağı…  Ağabeyi. O nerede askerden yeni geldi. Müthiş bir ihanet çetesi aynı zamanda…

Bu müthiş soygun ve işlenen cinayetin yıkılması sahnesi ise süper olmuştu. Özetle kan kardeş olan kumarhane çalışanı çakır keyf kafa ile önce siyah eldivenini takıyor… Sonra da cinayette kullanılan silahı belinden çıkarıp sağa sola hedef alıyor. Üzerinde de esas oğlanın kot montu var. Plan süper işliyor. Diğerleri tedirgin. Bizimki de tedirgin oluyor. Çakırkeyif gangster tetiğe dokunuyor. Klik. Silah boş. Ömer yani sonradan Ezel olacak kahraman silahı elinden çekip alıyor.

Sonra…

Soygunda kullanılan silah ve mont kotundaki kan izlerinden dolayı dizinin bizim esas oğlan hapishaneyi boyluyor…

İyi de…

Yıl 1997. Kıbrıs’ın en ünlü kumarhanelerinden birisi soyuluyor ve ortada bir tane güvenlik kamerası yok. O adam koskoca otele elini kolunu sallayarak girip elektronik kapıdan geçiyor. Ortada ne kamera var ne de alarm. Her şey bir tane aylak bekçiye emanet... Diyeceksiniz film icabı. İyi de bu kadar da film icabı olmaz ki… Sırf o müthiş planla izleyiciyi hayrete düşürüp esas oğlanı hapishaneye düşürmek için güvenlik kameraları es geçilmiş biline…

Bir de anne karnındaki 5 haftalık bebeğin kalp sesinin duyulması sahnesi var. Evlere şenlik. Yani dizide verilen tarihten 12 yıl sonrasında olmamıza rağmen anne karnındaki bebeklerin kalp atışları günümüz teknolojisi ile ultrasonla en erken 6,5 haftada  en geç de 8. Hafta içinde görünür… Ama Ezel'de 12 yıl öncesinde bu teknoloji 2 hafta geriye alınmış durumda…

İki sahnenin teknolojik anlamda birbirine ters düşmesi dikkatinizi çekmiştir. Birinde o dönem var olan imkanlar es geçiliyor diğerinde ise şimdi bile olmayan bir teknolojiden çatır çatır faydalanıyor. 


Not: Ekran Timi yazı gününü değiştirdi. Cuma ve Salı günleri yeni yazılar yayınlanacak.
Bu da Ekran Timi'ne not: Arkadaşlar yazıları lütfen geciktirmeyelim.

EKRAN TİMİ - Haber 7
ekrantimi@haber7.com

YORUMLAR 10 TÜMÜ
  • samet karabulut 16 yıl önce Şikayet Et
    calliou. yumurcak tv deki bu çocuk programı gerçekten sade ama etkili, biz de çocukların sayesinde izler olduk,ekran timi iyi yakalamış,levent kırca oya başar ve bunun gibilerin zihniyeti bellidir,yıllarca bizi uyutan güruhtan sadece bir kısmıdır.diğerlerini düşünürseniz bulursunuz
    Cevapla
  • Esad Beşir Özsoy 16 yıl önce Şikayet Et
    Parasıyla.... bazı insanlar hedef seçiyor Akp gibi istediği programı seçiyor parasınıda veriyor ondan sonra bak bakalım neler vizyonda.... Kırca neden diğer oyunculardan 20 kat zengin sanıyorsunuz...
    Cevapla
  • mikail 16 yıl önce Şikayet Et
    Sigara yasağı tamam da. Alkoller gırla, bira muhabbetleri gırla, sarhoşluğu hoş gösteren parodiler mide bulandırıcı. Sigaraya gösterilen hassasiyet maalesef bu konuda gösterilmiyor. Cinayet, tecavüz,hırsızlık gibi onlarca suçun sebeplerinde ağırlık bu zıkkıma aitken sigaraya takılıp kaldık. Bir de çağdaşlık alameti diye savunanlar var ya ben daha ne diyeyim. ALLAH (c.c.) affetsin, hidayet versin.
    Cevapla
  • ThE_DoCToR 16 yıl önce Şikayet Et
    Tiksinti. Resmen tiksiniyorum o programdan artık çocukluğumdan beri seyrederim ama bu sezon resmen siyasete dökmüş malum kişi artık adından bile bahsetmek istemiyorum utanmasalar muhalefetin bayrağını sallıyacaklar programlarında ...
    Cevapla
  • selim bahadır 16 yıl önce Şikayet Et
    Kırcaya dair;. Senelerce Kırca, Hamdi Alkan gibi tipleri komedyen diye yedik. Gülmemiz için Cem Yılmazın, Çok Güzel Hareketler ekibinin doğması gerekiyormuş. Şimdi Kırcayı bir yerde görsem anında zaplıyorum. Zira kendisine tahamülüm sıfır..
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle