Ekrem Kızıltaş
Ekrem Kızıltaş
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Nihayet otobüsü yakaladık…

GİRİŞ 27.03.2013 GÜNCELLEME 27.03.2013 YAZARLAR

Bir zamanlar hakikaten otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğu gibi olduğumuz, su götürmez bir gerçek. Köprülerin altından onca sular aktıktan sonra da hala aynı durumda olduğumuzu düşünenler olduğu, ayrı bir gerçek.

‘Sırtına vur ağzından lokmasını al' vaziyetlerinde idik, malum. Varsa yoksa ‘Batı' vardı. Sağa ya da sola dönmeye yeltenmeden, gidilebilecek tek ve mecburi yöndü batı!

Gidilmesi gereken yön batı olduğu gibi; nasıl gidileceğine de o yönden gelen prensipler ışık tutuyordu. Ve işin garibi, batıya doğru gittikçe kalkınacağımızı, gelişeceğimizi, insanca bir hayata kavuşacağımızı hayal edip dursak da, gittikçe batıyorduk.

Ekonomi, eğitim, sağlık, aklınıza gelebilecek her konuda bir mihenk taşı idi batı. Söylenenlerin hepsini yapıyor, buna rağmen başarılı olmayınca da, doğru anlamadığımızı düşündüğümüz için, tekrar baştan alıyorduk her şeyi.

İkinci Dünya Savaşı sırasında yerle bir olmuş Avrupa, gelişme konusunda bize tur bindirirken; hala doğru yolda olduğumuzu, ancak gerekenleri gerektiği gibi yapamadığımız için işlerin böyle olduğunu zannediyorduk.

Battıkça batıya doğru gidiyor, batıya doğru gittikçe batıyorduk yani.

Derken, birşeyler oldu... ‘Surda bir gedik açıldı' deyin, ‘eksen kayması oldu' deyin, ‘dev uyandı' deyin... Ne derseniz deyin, ama birşeyler oldu ve bize çare olarak gösterilen ilaçların aslında zehir olduğunun farkına vardık...

IMF, Dünya Bankası, BM, Güvenlik konseyi ve daha başkaları... İlk bakışta güven telkin eden ve süslü isimlere sahip olan kuruluşların, aslında başka fonksiyonlar ifa ettikleri anlaşıldı.

Kopenhag Kriterleri yerine ‘Ankara Kriterleri'nden bahsedilmesi önemli bir gelişmeydi mesela.

Dışarıdakilerin uzantısı içerdekilerin sıklıkla dillendirdikleri, ‘Sen hastasın, Dr. IMF'nin reçetelerini uygula' gibisinden tavsiyeler kulak ardı edilince, sağlığımızı kazanabildiğimizi gördük hep beraber.

Niyet ‘halka hizmet' olduğu zaman, ‘bereket' kavramının anında devreye girdiğini fark ettik...

Otobüsün direksiyonunu ele geçirip istediğimiz yönlere doğru gidebileceğimiz anlaşıldı...

Nihayet ‘otobüsü yakalamış olduğumuzun' farkında olmayanlar tabii ki var. Böyle düşünenler mazur. Ama, sürekli olarak otobüsü kaçırmış gibi davranmamız gerektiğini düşünenler var ki, onlar üzerine biraz kafa yormak gerek.

İsrail'in özür dilemesi, tazminat talebini kabul etmesi, Gazze'ye yönelik ambargoyu kaldırması gibi gelişmelerin, Türkiye'nin takındığı tavır sebebiyle sağlanan bir kazanç olduğunu düşünerek sevinmek yerine; bunun da İsrail'in bir oyunu olduğundan bahisle kötümser yorumlarda bulunmak, olabileceklere karşı uyarı niyeti ile yapılıyorsa, mesele yok.

 ‘Biz neyiz ki; İsrail, bizim istediğimizi yapıyorken bile, bizi suya götürüp susuz getirir' manasına gelen yorumlar, iflah olmaz bir kompleksin eseridir. Ancak bu zamanla düzelebilecek bir durumdur.

‘Bize batı tarafından çizilen bir yol haritası var, ondan kesinlikle ayrılmamalıyız, yoksa hapı yutarız' şeklinde meselelere bakanlar var ki, işte onların durumu vahim.

75 milyonun ne düşündüğü ve ne istediği konusuna zerre kadar önem vermeyip, işlerin eskiden olduğu gibi yürümesi gerektiğini düşünen bu kesimin; babaları ‘otobüsü kaçırmış' olsa da, evlatlarının onu yakaladığını fark etmeleri, daha ne kadar sürecek acaba?..

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL