Biraz zor olacak, ama alışacaklar…
İstanbul Anadolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi N. F. Ç., davacı avukatı başörtülü olduğu için duruşmayı ertelemiş ve gerekçe olarak da ‘iç hukuk ile milletlerarası hukukta çelişki olduğunda milletlerarası hukukun tercih edileceği' şeklindeki Anayasa'nın 90. Maddesini göstermiş...
Bazıları açısından inanılacak gibi bir durum değil aslında… Tam da bütün kamu kuruluşlarında ve okullarda, meseleyi ‘kökünden hallettiklerini' düşünüyorlar ve ‘kurumsal alan' bahanesi ile hafif hafif sokaklara da nüfuz etmeye çalışıyorlardı ki, devran değişti.
Oysa ne güzeldi eskiden… Kafalarına göre yorumlayabiliyorlardı Anayasa ve kanun maddelerini. Kimse de ses çıkaramıyordu onlara… Güç onlardaydı ve dolayısıyla hüküm de onların hükmüydü… Hukuka aykırıymış, ne gam!
Doğru olduğunu bildikleri ama kendilerinin yap(a)madıkları birtakım şeyleri, tahsil görüp kariyer yapan başka kadınların yapıyor olmasının ne demek olduğunun farkındaydılar.
Kariyer yapmış olsalar da, inançlarının gerekleri hususunda dikkatli olan kadınların, kendilerine yönelik herhangi bir baskısı olmayacağını, olamayacağını en iyi kendileri biliyor olsalar da, onlara yönelik baskılar tertiplemekten hiç geri durmadılar.
Bildik hikayedir, hademelik yapan haydi neyse ama; hakimlik ya da avukatlık yapacak başörtülü bir kadın, bazıları için ciddi bir travmadır.
Kimisi kendi hayat tarzını korumak adına yapıyordu yaptıklarını; başkalarının hayat tarzına müdahale etmeyi her nasıl içlerine sindirebiliyorlarsa… Ama yaptıklarını toplumdan gizledikleri ‘kimlikleri' sebebiyle ve esasında toplum kesimleri arasında nifak sokmak için yapanlar da az değildi.
Bütün bunlara rağmen, devran değişti; belki zulmün had safhalara varmış olması ya da artık zamanının nihayet gelmiş olması sebebiyle… Ama devran değişti…
Önce okullar normalleşti. Anayasa, kanun diye ortalığı velveleye verenler, bunlarda arzu ettikleri gibi hükümlerin olmadığını fark edince, -daha doğrusu herkesin bu durumun farkına vardığını anladıklarında-, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına atıflar yapmaya başladılar ve yönetmelikleri hatırlattılar ümitsizce.
Yasakçılar için kötü gelişmeler bir biri ardına yaşanmaya başlandı: Kurumlar da normalleşmeye başlamıştı bu arada. Adına karar verdikleri Milletin değerleri ile savaş edilmeyeceğini nihayet anlamışlar ve kendileri ile ilgili metinlerde her ne yazıyorsa onlara uymaya başlamışlardı.
Avukatların mahkemelere başörtü ile girebileceği yönündeki Danıştay onaylı gelişme, birileri açısından bardağı taşıran son damla gibi oldu.
Başörtülü hanımların, mesela hakimlik başta olmak üzere kesinlikle devlet görevleri yapamayacaklarını, çünkü bir şekilde karşılarına çıkacak başörtüsüz hanımlara objektif davranamayacaklarını öne sürenler; bu söz yalan olsa da, tam tersinin doğru olduğunu ispatlamakla meşguller şimdi.
Anayasa, kanunlar, AYM kararları, Danıştay kararları, yönetmelikler… diyemiyorlar artık. Yasak meraklılarının ellerinde sadece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları var şimdi.
AİHM kararları derken; bu kararların da kıyısından köşesinden çekiştirilerek kendi emelleri doğrultusunda yorumlanması, yani. Tıpkı vaktiyle Anayasa ve kanun hükümlerine yaptıkları gibi, AİHM kararlarını da kendi kafalarına göre yorumluyor ve bunlardan hareketle, mesela avukat hanımların başörtüsü ile mahkemelere giremeyeceği hükmüne varıyorlar: Girmemeleri gerektiğini düşünüyorlar çünkü…
İşin garibi, bu tür davranışlar gösterenler; kendilerini ilerici, çağdaş, modern… zannediyorlar bir de…
Her nasıl olacaksa, alışacaklar; bu kesin…
Ekrem kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com