28 Şubat bir finans darbesi miydi?
Öğrenmenin yaşı olmadığı gibi sınırları da yok anlaşılan.
Türkiye'den Fatih Vural'ın Dinç Bilgin'le yaptığı röportaj da, (8-9 Mayıs) iyi bilindiği zannedilen 28 Şubat Süreci ve arka planında olup bitenler açısından yeni bazı bilgiler içeriyordu.
Sürecin önemli aktörlerinden birisi iken, sonuna doğru mağdurlarından birisi haline gelen ve önce sahip olduğu bankayı ve sonrasında da medya kuruluşlarını kaybedip bu arada hapse de giren Dinç Bilgin'in anlattıkları; bazı şeylerin nasıl olup da olabildiğini anlayabilmek açısından, tabir caizse bir şifre çözücü görevi görecek nitelikte.
Askerlerle ilgili iddianamesi hazırlandığı ve yakında mahkemeye sunulacağı biliniyor. 28 Şubat Süreci'nin sivil sorumluları ile ilgili adımlar atılıp atılmayacağı; özellikle de dönemin aktörlerinin, merak ve galiba biraz da tedirginlikle bekledikleri bir husus.
Olup bitenlerin görünüşte ideolojik sebeplerden kaynaklandığı gibisinden bir algı olsa da, hortumlanıp-batırılan bankalar, el değiştiren servetler ve benzeri bazı hususlar sebebiyle yüz milyarlarca doları bulduğu söylenen maddi kayıplar, parayı takip etmek ve böylelikle gerçek suçlulara ulaşmak gerektiğini hatırlatıyor…
Dinç Bilgin'in sürecin askerler tarafından mı yürütüldüğü, yoksa işin arkasında -mesela finans gibi- başka şeyler mi olduğu hususunda açılım getiren yeni açıklamaları, tam da bu açıdan ilgi çekici işte.
“Ne zaman gazete olmaktan çıktınız?” sorusuna, şöyle cevap vermiş Dinç Bilgin: “ Bankacılık işi yapmaya başladığımızda, gazetecilik imkânımız kalmamıştı, 1998'de.”
Bilgin, gazetecilik yapma imkanının kalmadığı yıl olarak banka sahibi olduğu 1998 yılını gösterse de, röportajın bundan öncesindeki bazı sözlerinden, 1995-1996'da nasıl gazetecilik yaptıklarını öğreniyoruz:
“- Refah Partisi'nin iktidara gelmesi rahatsız etti mi sizi?
- Tabii. Sadece bizi değil, askeri de. İktidar olmasından da hoşlanmadım. O dönemde Mesut Yılmaz ile Tansu Çiller'i bir araya getirme gayreti vardı. Özdemir Sabancı rahmetli olmadan bir hafta önce, onun odasında toplantı yaptılar. Orada ben de vardım. Mesut'un kardeşi Turgut çağırıldı. “Refah Partili bir koalisyona hoş bakmıyoruz. Tansu'yla siz koalisyon yapın” denildi, işadamlarına has diplomatik bir tonda. Bir hafta sonra da Özdemir öldürüldü.
- Refah Partisi'yle koalisyon yapınca, Çiller'e verdiğiniz desteği çektiniz mi?
- Evet. Korkunç bir basın rekabeti vardı: “Bizim tenceremiz-onların tenceresi.” İş tiraj rekabetine döndü. Sonunda da siyasi rekabete döndü: “Onların başbakan adayı-bizim başbakan adayımız.”
Evet, anlaşılacağı gibi, ülkeyi kimin yöneteceğine karar verme yetkisinin kendilerinde olduğunu zanneden bir ekiple beraber yapılıyormuş gazetecilik…
Konuşmanın, askerlerin olup bitenlerdeki rolleri ile alakalı ciddi bilgiler edinebileceğimiz bölümlerinden birisi şöyle:
“28 Şubat'ta yönetim kurullarına asker almak zorunluluk haline mi gelmişti?
- Aşağılıkça bir davranıştı. Savunulacak hiçbir yanı yok.
- Ekonomiden anlıyorlar mıydı?
- Hayır, hayır.
- Ne yaparlardı yönetim kurullarında?
- Öyle dururlardı.
- İyi para verir miydiniz?
- Bizim üyemiz para meraklısı değildi.
- 28 Şubat'ın bir finans darbesi olduğunu düşünür müsünüz?
- Bir garip ortam. Aydın Doğan'ın paşası var. Dinç Bilgin'in paşası var. Cavit Çağlar'ın paşası var.
- Sizin paşalarınız kimdi?
- Yönetim kuruluna aldığımız Vural Beyazıt.
- İşlerinizi kolaylaştırdı mı?
- Yoo, hiçbir iş yapmadı. Hiçbir işte de kullanmadık adamcağızı.”
‘Ekonomiden anlamayan', yönetim kurulu toplantılarında ‘öyle duran', ‘çok para meraklısı olmayan' ve ‘hiçbir iş yapmayan' emekli paşaların neden banka yönetim kurulu üyeliklerine alınmış olduğunu, Dinç Bilgin'in birkaç sonraki röportajında anlama imkanına sahip olabiliriz belki. Kim bilir!..
Ama esas önemlisi, “28 Şubat'ın bir finans darbesi olduğunu düşünür müsünüz?” sorusuna Dinç Bilgin'in o zaman ne cevap vereceği…
ekremkiziltas@gmail.com
-
mustafa akgül 12 yıl önce Şikayet Etya ekrem abi bunu türkiyede en iyi bilen kişi sensin.ne yapacaksın dinç bilgin ne dedi. şunumu dedi bunumu dedi?28 şubat evet rant darbesiydi,ancak asıl amacı bu değildi.asıl amaç,rahmetli savunan adamı yoketmekti ve ALLAH belalarını versin başardılarda.ama en acısıda abd ve israilin telkinleriyle şimdiki yüce şahsiyetlerinde bu yoketme operasyonuna sonradan katılmalarıydı.Beğen