Reyhanlı: Hatay meselesi olabilir mi?..
1517'den I. Dünya Savaşı'na kadar Osmanlı ve 1920'den 1946'ya kadar da Fransa yönetiminde kaldıktan sonra 1946'da bağımsızlığına kavuşan Suriye'nin Hatay'a yönelik ilgisinin yakın zamana kadar sürdüğü ve haritalarında bu ilimizi kendisine aitmiş gibi gösterme konusunda uzunca bir süre inat ettiği, malum.
Meselenin geçmişi I. Dünya Savaşı'na dayanır. 20 Ekim 1921 tarihinde Fransa ile Türkiye arasında imzalanan Ankara Anlaşması'nın "İskenderun Bölgesi için özel bir idare usulü tesis olunacaktır. Bu mıntıkanın Türk ırkından olan ahalisi kültürlerinin inkişafı için her türlü teşkilattan faydalanacaklardır. Türk lisanı orada resmî dil olacaktır" şeklindeki maddesine istinaden Hatay, İskenderun Sancağı ismiyle özerk bir bölge olarak kurulmuştu.
1923 yılında Halep Devleti'ne bağlı olan İskenderun Sancağı, 1925'de Fransa'nın Suriye manda yönetimine bağlanır. 1930'lu yılların başında, Milletler Cemiyeti'ne başvuran Türkiye, Sancağın kendisine bağlanmasını ister. Türkiye'yi haklı bulan Milletler Cemiyeti, bölgeyi "ayrı bir birim" olarak kabul eder.
2 Eylül 1938'de Fransız hakimiyetindeki Suriye mandasından ayrılan İskenderun Sancağı, Hatay Devleti adını alır. Hatay Devlet Meclisi'nin 30 Haziran 1939 tarihinde aldığı Türkiye'ye iltihak kararı üzerine de Hatay vilayeti olarak Türkiye'ye katılır.
Bağımsızlığına 1946'da ancak kavuşabilmiş bir ülke olan Suriye'nin, Türkiye'nin çok daha önce, 1939'de Fransa ile karşı karşıya gelerek kendisine bağladığı Hatay'la alakalı tavrı, başlı başına üzerinde düşünülmeye değer bir konu.
Türkiye ile Suriye arasındaki münasebetlerin düzelmeye yüz tuttuğu 2000'li yıllara kadar, Suriye'nin Hatay'da yaşayan insanlara özel bir önem atfettiği; ticari faaliyetlerinde kolaylıklar sağladığı ve Hataylı gençlerin tahsili konusunda yardımcı olduğu gibi birtakım hususlar, doğru ya da yanlış, yıllardan beridir konuşulur.
28 Şubat sonrası günlerde, Milli Güvenlik Kurulu gündemine kadar getirildiği söylenen, ‘Suriye'nin Hatay'da yaşayan kendisine yakın insanlara bol para vererek arsa satın almalarını teşvik etmekte olduğu' şeklindeki iddia da, bu neviden bir şey belki.
Konunun MGK'da görüşülmesi sırasında, dönemin generallerinden birkaçının: “bu konunun MGK'da ne işi var?” dedikleri ve bunun üzerine dönemin Genelkurmay Başkanı'nın: “memleketin bir parçasını koparmaya yönelik bir konu burada konuşulmayacak da, nerede konuşulacak?” şeklinde tavır koymak mecburiyetinde kaldığı da, rivayetler arasındadır.
Bu rivayette geçtiği rivayet edilen konuşmanın yapıldığı günler, Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun: ‘Türkiye İran ya da Cezayir olmayacak; ama Türkiye Suriye de olmayacak!” açıklamasını yaptığı günlerdi…
Geçtiğimiz yıllarda, güya gizli bir anlaşmaya istinaden, 2038'de Hatay'da bir referandum yapılacağı ve orada yaşayanların Türkiye'de mi kalacakları yoksa Suriye'ye mi bağlanacakları şeklindeki bir soruya cevap verecekleri şeklindeki birtakım söylentilerin ortalıkta dolaştığı da hatırlardadır.
Reyhanlı'daki patlamaların arkasında, Hatay meselesini kaşımak isteyenler olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak gelen haberlere bakılırsa, Türkiye vatandaşı oldukları halde, Hatay üzerindeki Suriye iddialarını destekleyen ve bu ilin bir gün Suriye'ye bağlanabileceğini hayal edenler, hala var gibi.
İnsanların hayal kurma hakları tabii ki vardır; ama saçma şeylerle uğraşma hakkının olsun bir sınırı olsa gerek…
Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com
-
Murat GÜRKAN 12 yıl önce Şikayet EtKadim Kardeşlik. Hani bir zamanlar vatanından uzaklarda vefat eden bir Osmanlı Sultanı bir İslam Halifesi vardı ya Sultan Vahteddin vefatından sonra vatanına kabul edilmeyen naaşını Suriyedeki kardeşlerimiz alıp Şam'a defnettiler.Utanın siz kendinizden sizin insanlık onurunuza güvenip vatan tıoraklarına sığınan misafirlere düşman gibi bakan zalimlerBeğen Toplam 1 beğeni