Olmamış, Der Spiegel!
Der Spiegel'in bu ‘çok özel' sayısının pdf kopyasını bana göndermek nezaketinde bulunan bir tanıdık, not olarak kısa değerlendirmesini ve bu arada kendi özel merakını ilave etmeyi de unutmamış ve şunlara değinmiş:
“Der Spiegel, 66 yıllık tarihinde ilk defa Türkçe bir kapakla ve yazılarla çıkıyor.
Yapılan analizler, bildik yüzeysel değerlendirmelere (İslam-seküler, şehirli-köylü, batılı-muhafazakar vs...) ve tek taraflı bilgilere dayanıyor. Pek çok kavramsal hata da var.
Türkler Almanya'da 50 yıldır yaşıyor. Der Spiegel, Türkleri ilk defa fark etmişe benziyor. Günaydın!
50 yıldır Almanya'da yaşayan Türklerin maruz kaldığı ırkçılığı, ayrımcılığı, Nazi cinayetlerini bir defa bile konu yapmayan Der Spiegel'in hedefi bellidir.
Bu yayın, Der Spiegel'in hangi standartlara göre gazetecilik yaptığını ortaya koymuştur: Gazetecilik değil, yönlendirme yapıyorlar.
Der Spiegel, bundan sonra Türklerin maruz kaldığı ırkçılığı, ayrımcılığı, kundaklamaları, saldırıları da kapak yapacak mı?
Merak ediyorum...”
Eh, günlerdir duyurulan bir dergi elinize geçince ne yaparsınız? Okursunuz tabii. Bu kadar şişirildiğine göre ‘ne inciler yumurtlamış' merakıyla derginin Türkçe sahifelerini okuyunca, doğrusu hayal kırıklığına uğradım. Der Spiegel gibi bir dergiden, özel niyetlerle hareket etmiş de olsa, daha kaliteli bir yayın beklenirdi.
Yani mesela en azından bariz hataların yapılmadığı, biraz daha derli toplu ve derin birtakım makalelerin yer aldığı bir Türkçe bölüm, fena gitmezdi.
“İlk kez Spiegel'in bir kapak konusu aynı zamanda Türkçe yayınlanıyor. Üç milyona yakın Türkiye kökenli Almanyalı'nın Almanca bilgisinden kuşku duyduğumuz için değil, bir sinyal verebilmek için. Çünkü Türkiye'de olup bitenler herkesi ilgilendiriyor. Almanları, Türkleri, Avrupalıları” sunuşuyla başlayan Türkçe bölümün giriş yazısı şöyle başlıyor:” İstanbul havalimanında pasaport kontrolünden geçen her turist, kendisini, dünya yurttaşlığının, tüketimin ve içki keyfinin bir abidesi karşısında bulur: 25 metre uzunluğunda, tavana kadar yükselen, cin, votka ve viski şişeleriyle, Fransız, İtalyan ve Yeni Dünya şaraplarıyla donatılmış devasa bir raftır gördüğü. (…)
Havalimanının isim babası görse, herhalde sevinirdi. Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran ve daha sonra Atatürk ünvanını alan Mustafa Kemal Paşa dînî bayramlarda dahi rakı keyfi yapardı.”
Giriş, mübalağalarıyla beraber bir tür duty free reklamı kokuyor. Ama esas mesele galiba ikinci paragrafta. Bakalım Spiegel'e Atatürkçüler ne diyecek…
Dergi, Almanca bilgilerinden kuşku duymadığı(!) Almanyalı Türklere ‘sinyal vermeye' devam ediyor: “Türkiye'nin bugünkü başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a göre içki içmek günah. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemlerde bar sahiplerine yaka silktirir, belediyeye ait alanlarda alkol satışlarını yasaklatırdı. Yaklaşık dört hafta önce kabul ettirdiği alkol yasasıyla, bira ve şarap reklamı yapmak ve saat 22'den itibaren alkol satmak yasaklandı.”
Spiegel, içki konusundaki uygulamaların batı seviyesine doğru çekilmeye çalışıldığı ve mesela Avrupa'nın Fransa, Belçika, İspanya gibi ülkelerine yakın bir uygulamanın getirilmeye çalışıldığını hatırlatma gereği duymamış, nedense. Maksat ‘sinyal vermek', malum.
Bundan sonrası da, aşağı yukarı aynı. Son derecede sığ, belirli bir maksada yönelik olarak hazırlandığı belli olan ve muhtemelen derginin Türkiye ile ilgili bilgi vermeyi amaçladığı her kesimden ‘Almancı'yı bıyık altından güldürecek metinler…
Sinyal verme işlevi gereği birtakım tuhaf iddialar sıkıştırılmış aralara: “Fatih ve Sultanbeyli gibi semtlerde dini değerlere uyma konusunda mahalle baskısı artıyor. “Aniden bütün yuva öğretmenleri başörtüsü takmaya başladı“, diyor, çocuklarını İstanbul'da bir yuvaya bırakan bir anne. “Kısa kollu ve kısa etek giydiğimiz için bize pis orospular diye hakaret ediyorlar“, diyordu geçtiğimiz hafta İstanbul'un kenar semtlerinden biri olan Pendik'ten iki kız öğrenci.”
Almanya doğumlu AKP milletvekili Akif Çağatay Kılıç'la yapılan bir görüşmeye de yer vermiş Spiegel. Kılıç'ın daha önce Stuttgart'ta meydana gelen olayları hatırlatması bir kenara bırakılıp, Başbakan Erdoğan'ın kullandığı dil ve üslup meselesine takılmış, görüşmeyi yapan.Aldığı her cevabın sonrasında biraz daha zorlamış meseleyi.
Kendisiyle konuşulanlardan birisi de bir yayıncı. “Hükümetin intikam almak için yayınevini kapatabileceğinden(!)” korkan arkadaşlarına rağmen ‘demeç(!) vermiş' bu yayıncı; tabii ki Twitter üzerinden…
Mülakatı yapanın arkadaşı olduğu anlaşılan bu ‘çok önemli yayıncı' ile ilgili bölüm şöyle devam ediyor: “Dost sohbetlerinin yapıldığı ortamlarda uzun zamandan beri Erdoğan hükümetini eleştiriyordu. Ancak endişelerini hiçbir zaman alenen ifade etmemişti. Ailesi ve yayınevi için endişeleniyordu. Zira Erdoğan, daha önce de birçok hükümet karşıtı aydını ve gazeteciyi tutuklattırmıştı…”
Bu saçmalık kafi gelmemiş olacak ki, durumun ne kadar vahim olduğunu arkadaşına aktarmaya devam etmiş yayıncı:
“Hükümetin bundan sonra kendisine karşı yaptırımlar uygulamasına hazır olduğunu söylüyor. Meslektaşlarında bunu daha önce de gördü. Örneğin hükümet karşıtı “Hürriyet Gazetesi”nin sahibi Aydın Doğan gibi. 2009 yılında patlak veren bir vergi ihtilafı az kalsın Doğan'ın büsbütün batmasına neden olacaktı…”
Sözün Aydın Doğan'a gelmesi belki bir tesadüf. Ancak ne yayıncı ne de arkadaşı, vergi ihtilafının detaylarına girmemişler, ne olur ne olmaz diye.
Ne diyorduk? Yapmaya çalıştığı mutlaka daha iyi bir şeydi mutlaka. Ama yaptığı kadarı, Der Spiegel'e yakışmamış bence…
Almanya'daki Türklerin Almancaları çok iyi olmayabilir, ama Türkçeleri oldukça iyidir bildiğimiz kadarıyla ve Türkçe bölümde yazılanların doğrularını, belli ki alelacele hazırlamış olanlardan daha iyi biliyorlardır…
Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com
-
Sabit Kal 12 yıl önce Şikayet EtAlmanların bile ''sahibi yahudidir'' diye okumaktan imtina ettiği ve özellikle Başbakan Helmut Kohl'un zamanında bu dergiden nefret edip, okumadığını, hiç bir röportaj vermediğini ve ona karşı . Focus dergisini çıkardığını biliyoruz. Bildiğimiz içinde, özellikle Almanya'da Yahudilerin elinde olan bir çok basın kuruluşu, dergi, TV kanalları, gazeteler vs.den uzak durmaya çalışıyoruz. Türkiye'ye karşı Yahudi basının bütün dünyada ''Top-yekün hücum''a geçtiği bugünlerde, Erdoğan ve hükümetine karşı bu anti propagandalar ve kötüleme kampanyaları aslında İsrail'e çekilen 'One Minute' nin intikamı ve Türkiye'yi yeniden itaatkar idarecilerin, askerin, Ergenekon'un eline teslim etme gayretleridir. Bütün Dünya'ya yön verme ve ipleri ellerinde bulundurmaya yeminli, kararlı ve alışık Siyonizm, Türkiye'nin kendi kontrolünde olmadan ve müslümanlarıda kucaklayan gelişme ve zenginleşmesinin önüne bir şekilde mutlaka geçmeğe çalışacaktır. Bunun için her koldan ve ülkeden atağa geçmesi şaşırtıcı değildir.Beğen Toplam 1 beğeni