Ekrem Kızıltaş
Ekrem Kızıltaş
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Darbenin sebebi, ‘temel hak ve özgürlüklere saygı' eksikliği(!) imiş

GİRİŞ 07.07.2013 GÜNCELLEME 07.07.2013 YAZARLAR

Tamam, olup bitenler bir darbedir; ama darbeye muhatap olan kişinin ve onunla beraber olanların da bu işte hataları vardı(r) gibisinden ahkam kesmeler ise işin bir başka vechesi.

Kimi aklıevvelere göre, Mısır'da Şeriatı hakim kılmaya çalışmak bu hatalardan birisi ve hatta en başta geleni. Bu görüşü ısrarla savunan zevat, Mısır'ın zaten İslam Şeriatı ile yönetilen bir ülke olduğunun farkında olmadıkları için, çam üstüne çam deviriyorlar.

Birilerine göre de problem, Mursi'nin katılımın az olduğu (%52) bir seçimle işbaşına gelmesi. Herhangi bir sebeple seçime katılmayanların tamamının Mursi karşıtı olduğu kanaatini hakim kılmaya çalışıyor bunlar ve seçime katılmayanlar Mursi karşıtı olsalardı mutlaka seçime katılırlardı gerçeğini es geçiyorlar nedense.

Mısır'da olup bitenlerin gerçek arka planı konusunda bilgi sahibi olmayan, ya da daha vahimi, bilgi sahibi oldukları halde bunları dile getirmeyip, yaşanan darbenin tek suçlusunun Mursi (ve Müslüman Kardeşler) olduğu kanaatini hakim kılmaya çalışan epey kalem var. İşin doğrusu, bu kalemlerin özellikle de bazılarından çıkan yazılar, ciddi şekilde can sıkıcı…

Şahin Alpay'ın ‘Mısır'da asker niçin müdahale etti?' başlıklı yazısı bunlardan birisi mesela.

Darbe demeyip, ‘müdahale' demeyi tercih eden Alpay, Mursi ve Müslüman Kardeşler'le alakalı şu değerlendirmelerde bulunmuş öncelikle:

" Göreve geldiği gün, "Bütün Mısırlıların Başkanı" olacağını vaad eden Mursi, ne yazık ki giderek halkı (kendisinden yana ve karşı olanlar şeklinde) ikiye bölen, kutuplaştıran bir tavır içine girdi. Halkın şikayetçi olduğu temel, ekonomik sorunlara, işsizliğe ve yoksulluğa çare aramak yerine, dindar ama inancını kendi seçtiği gibi yaşamak isteyen bir halka kendi din anlayışını dayatmaya öncelik verdi. (…) Kendisine yeni anayasa kabul edilene kadar, yargı denetimini etkisiz kılacak ölçüde olağanüstü yetkiler tanımaya girişti. (…) Halkın sadece yüzde 32'sinin katıldığı bir referandumla kabul edilen anayasa(da), ifade özgürlüğünü, kadınların ve azınlıkların haklarını kısıtlayıcı maddelere yer verdi. Bunlar, toplumdaki kutuplaşmayı tırmandırdı. (…) Mursi kendini "milli irade"yi temsil ettiğine, bunun için her dilediğini, kimseye danışmadan, hesap vermeden yapabileceğine inandırdı. (…) İktidarı sadece çeyreklik bir azınlığa dayanıyordu. Üstelik ona oy veren bu azınlık içinde, eski rejimin adayına oy vermek istemeyen özgürlük yanlılarının hatırı sayılır payı vardı. 13 milyon oyla seçilmişti, istifası için 22 milyon seçmen imza verdi. Sonunda kendi atadığı genelkurmay başkanı onu azletti, seçimlere kadar yönetimi yine onun atadığı anayasa mahkemesi başkanına verdi."

Birtakım teknik tabirler dışında tek bir doğrusu bile olmayan sözler bunlar.

Seçilme süreci başlı başına bir maceraydı Mursi'nin. Kazandığı seçimin sonuçlarının açıklanması mümkün olduğu kadar geciktirildi… Görevine başlarken parlamento fesh edilmişti: Tam bir kast sistemi arz eden Mısır Yargısı, seneler içerisinde ele geçirdiği gücü kaybetmek istemiyor ve bunun için Mursi'nin elini kolunu bağlamaya çalışıyordu sürekli…

Ekonomik meselelerin çözümü, ülke ekonomisinin yarısına yakınını kontrol eden Mısır Ordusu ile karşı karşıya gelmeyi gerekli kılıyordu. Mursi, acil adımlar dışında temkinle yaklaştı. Petrol şirketleri başta olmak üzere, ülkenin zenginliklerini dışarıya kaçıran şirketlere karşı mücadele başlattı.

Mursi şu ya da bu sebeple değil; kast sistemi içerisinde sürdürdükleri hükümranlığın yıkılacağını anlayan yargı, ülke ekonomisindeki hakimiyetlerini kaybedecekleri kesin olan generaller, Mısır'ın zenginliklerini eskisi gibi sömüremeyeceklerini bilen uluslar arası şirketler ve benzer başka sebeplerle yapılan bir askeri darbeyle işbaşından uzaklaştırıldı.

13 milyon oyla seçilen Mursi'nin gitmesi için toplandığı rivayet edilen 22 milyon imza meselesine gelince: Önemi olmaması bir yana, böyle bir şeye kim inanır?..

Mursi'nin kendi atadığı genelkurmay başkanı tarafından ‘azledilmesi'  ne demek sonra?.. Genelkurmay başkanlarının cumhurbaşkanlarını azil yetkisi ile donatıldığı herhangi bir yer var mı dünyada? Eğer böyle bir yetkisi varsa genelkurmay başkanının, anayasa mahkemesi başkanına yönetimi verme yetkisi(!) de olabilir tabii!..

Yazı şöyle bitiyor: "Çıkarılacak temel ders muhakkak ki şu: Eğer seçimle gelen hükümete saygıyı tesis etmek istiyorsanız, demokrasinin seçimden ibaret olmadığı, temel hak ve özgürlüklere saygıyı da kapsadığı gerçeğini içselleştireceksiniz."

Parlak ve tabii ki aslında doğru bir söz!.. Ancak Mısır söz konusu olduğu zaman iş değişiyor ve o zaman bu cümleden hareketle şunu anlamak gerekiyor: Eğer seçimle gelen hükümete saygıyı tesis etmek istiyorsak, demokrasinin seçimden ibaret olmadığını bileceğiz öncelikle.  Ve anayasa ya da kanunlara göre değil kendi menfaatlerine göre çalışan yargıya dokunmayacak; keyiflerini zinhar kaçırmayacağız…

Sırada, ticarete fazla daldığı için askerliği unutmuş generallerin yönetimindeki orduyla iyi geçinmek ve imtiyazlarına kesinlikle dokunmamak da var…

Yetti mi peki?..  Hayır!

Özellikle de, ülkenizin zenginliklerini tepe tepe kullanan uluslararası şirketleri kesinlikle kızdırmayacaksınız…

Demokrasi seçimlerden ibaret olmayıp, bu türden ‘temel hak ve özgürlüklere'(!) saygıyı da kapsıyormuş çünkü…

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com

YORUMLAR 2
  • İdris Aziz 12 yıl önce Şikayet Et
    CAMP DAVİT ANTLAŞMASINA GÖRE. 1979 da yapılan Amerika-Mısır-İsrail arasında yapılan antlaşmaya göre Mısır'ın seksen milyar dolarlık petrolünü Amerika bedava alacak,karşılığında 1,3milyar dolarlık askeri malzeme verecek,yani seksen milyar dolarlık petrolü ABD 1,3milyar dolarlık askeri malzeme ile kapatacak?!.iküç yüz bin dolar da askeri yetkililere ve medya sahiplerine de verdi mi bu soygunu kapatırlar.Muhammed Mursi-Recep Tayyip Erdoğan..vb. gibi bir vicdan sahibi yiğit Müslüman çıkıp böyle antlaşma ve alışveriş olmaz deyince de uydurulacak bahane çok...Yaşam tarzına karışmak,inancını dayatmak...vb.Oysa Müslümanların yaşam tarzına da karışan,kendi kafir inançlarını da Müslümanlara kendi vatanında dayatanlar kendileri değil miş de?Mısır'daki darbeyi kutlayan ülkelerin de ABD ile buna benzer gizli antlaşmaları çok.Müslümanları sömürmeseler ülkelerindeki bu azgınlıkları nasıl yaşayabilecekler..?
    Cevapla
  • EYLÜL SONBAHAR 12 yıl önce Şikayet Et
    darbe...müdahale...demokrasi ne farkeder?. bunlar her zaman olacaktır.insana korkunç, anlaşılmaz, akılsızlık gibi gelese de...secdenin Allah a değil de kula olması,, kul kanunlarına yapılması..!insan kendi fıtratına tezat elbette yaşayacaktır..zira Hak ile batılın mücadelesi kıyamate kadarbilinmesi gereken şu ki;.hak yanlıları asla kaybetmezler...onlar bu dünyanın baki olmadığını bir gölge, biryansıma,bir nokta misali olduğunu bilirler.ve onlar büyük yaşayıp büyük ölürler.the end
    Cevapla