Ya anlatılamıyor, ya da anlayamıyorlar!
İnsanlar, kayıpların, eninde sonunda kendi ceplerinden çıkacağının ya da buraya aktarılan kaynakların kendilerine yol, su, elektrik olarak gelecek hizmetlerden kesileceğinin farkında mıdırlar acaba?
Taksim Gezi olaylarının faturalarından birisi de, nerdeyse negatif seviyeye düştüğü söylenen faiz oranlarının tekrar yükselmesi oldu… Birkaç ağacı kurtarmak(!) niyetiyle harekete geçtiği söylenenlerin hesaplarında bu ayrıntı yer alıyor muydu acaba?.. Ya da şöyle soralım: Neye olduğunu bilmeseler de, karşı çıkmanın dayanılmaz çekiciliği sebebiyle sokaklara dökülenler, en azından bu neticenin farkına varabildiler mi?..
Ya da Mısır'da yaşayan ve özellikle de Cumhurbaşkanı Mursi karşıtlığı bahanesiyle sahaya sürülüp, askeri darbeye dekor olarak kullanılan insanlar, işin heyecanı biraz geçtikten sonra, aslında nelere alet edildiklerini anlayabildiler mi?.. Ya da toplumsal algıların geç çalışacağını varsayarak şöyle de sorabiliriz: Bundan sonra anlayabilecekler mi?..
Mısır'da ordunun ekonomi üzerindeki hakimiyetinin biraz daha sağlamlaşması; yargının, özellikle de demokratik adımları engelleyecek şekilde oluşturulmuş yapısının, takviye edilerek sürdürülmesi; enerji kaynakları ve limanlar üzerindeki yabancı hakimiyetinin pekişmesi; özellikle de kendisini meydanlara atabilecek kadar özgüven sahibi insanların isteyebileceği son şey olmalı değil midir?..
Ama öyle olmadı. Dahası, Mısır'da ideolojileri ve kimlikleri sebebiyle bu işlerin içinde bulunmaları normal sayılabilecek kesimlerin yanı sıra, ezan okunduğunda cemaatle namaza duran bazı kesimler de 2. Tahrir'e çıkarak, ‘Mursi istifa' diye bağırabildiler…
Tekrar ülkemize dönersek; Taksim Gezi gösterileri sırasında da benzer bir durum vardı. Olayların en azından ilk günlerinde, göstericiler arasında iyi niyetliler de bulunurken; yazan,çizen ve konuşan kişiler arasında da, ‘aslında masum niyetlerle başlatılan eylemlerin sonradan yön değiştirdiğine' vurgu yapmaya dikkat edenler, ağırlığı teşkil ediyordu. Gezi meselesinin aslında başka şeyler hedefleyen derin bir aklın eseri olduğu ve günlerce öncesinden hazırlıklarının yapıldığının ortaya çıkması bile ‘iyi niyet' algısına pek halel getirmedi. Olayların başlaması ve sonra şekil değiştirmesinde katkısı olanlar, Taksim Gezi Parkı ile ilgili hukuki sürecin farkında idiler ve bu sürecin herhangi bir gürültü çıkarılmasını gerekli kılmadığını da biliyorlardı halbuki…
Türkiye ve Mısır... Birbirine çok benzemiyor olsalar da, yakın zamanda yaşananlar açısından, bu iki ülke arasında ciddi bazı paralellikler var: Toplumun yaşananlara ve gelişmelere karşı hassas kesimlerinin kendi menfaatleri aleyhine mobilize edilebilmesi, tuhaf bir durum. Ya işbaşında bulunan ve aslında toplumun menfaatleri için çalışanların kendilerini anlatabilmelerinde bir eksiklik, ya da insanların anlayışlarında bir problem var gibi gözüküyor.
Mısır'da süreç tabii ki daha farklı yürüyecektir. Ama Türkiye'de yaşayan insanların, aslında kendi menfaatlerine olan bazı gelişmeleri, kendileri aleyhine imiş gibi algılamalarının ve birilerinin verdiği işaret üzerine harekete geçmelerini önleyebilmenin yolları bulunmalıdır ve bulunabilir de…
ekremkiziltas@gmail.com