Ekrem Kızıltaş
Ekrem Kızıltaş
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

‘Beyaz Türkler'i anladık da…

GİRİŞ 11.09.2013 GÜNCELLEME 11.09.2013 YAZARLAR

Konuya, eğer olimpiyatlar İstanbul'da yapılsaydı maddi olarak kazanç ve kayıp ne olurdu penceresinden bakmaya ve tavırlarını buna göre belirlemeye çalışanlar, buldukları neticeye göre, sevindiler ya da üzüldüler…

Olimpiyatların 2020'de ülkemizde yapılacak olmasının her halükarda bir şans olduğunu düşünenlerde ise üzüntü hakimdi. Kimileri de konuya nötr yaklaştıkları için, onlar açısından mesele yoktu.

Ancak, tuhaf bir şey oldu ve belki aslında olimpiyatların İstanbul'da yapılacak olmasının en fazla mutlu etmesi beklenebilecek bir kesimden bazıları, olimpiyatların Japonya'da yapılacak olması sebebiyle, adeta zil takıp oynayacak bir hale geldiler.

Yaşanan olağanüstü sevinç halleri, bu kesimin Japonya muhibbi filan olduğundan değildi tabii. Onlar, olimpiyatların ülkemizde yapılmayacak olduğu için sevinçliydiler.

Normal insanlar için anlaşılması güç olan bu hali açmak gerekirse; onlar Japonya kazandığı için değil, Türkiye kaybettiği için seviniyorlardı. Olimpiyatlar ülkemizde yapılsaydı eğer, bu durumun mevcut iktidarın başarı hanesine yazılacağı düşüncesi, hepsinin aklını başından almaya yetmişti çünkü.

Kelimenin tam manasıyla hastalıklı bir durumla karşı karşıyayız, yani…

Gülay Göktürk'ün, 9 Eylül tarihli Bugün'deki ‘Artık tasada ve kıvançta ortak değiliz' başlıklı yazısı, başlıktaki kötümser tespite itirazımız olsa da, konu ile alakalı yazılabilecek en güzel yazılardan birisi idi herhalde.

“… Cumartesi gecesi İstanbul olimpiyatları kaybedince sevinç naraları atanlar, dolar yükselince de, büyüme rakamları düşüş gösterince de, ihracat düşünce de sevince gark oluyorlar. İşsizlik rakamlarındaki düşüş, okullaşma oranında artış, kredi notumuzdaki bir yükseliş, yurtdışından gelen herhangi bir övücü söz, iyiye giden her şey onları kahrediyor.


Çözüm süreci çöksün, savaş yeniden başlasın, Reyhanlı'da bombalar patlasın, ekonomik kriz çıksın, sağlık sistemi işlemesin, hastalar hastane kapılarında ölsün; insanlar iş bulamasın istiyorlar.


"Benim yönetmediğim ülke batsın!"


Dedikleri işte bu. (…)


Kürtlük-Türklük, Alevilik-Sünnilik, bizi bölemedi.


Ama Beyaz Türkler'in iktidar hırsı bölüyor işte...”

Göktürk'ün bizi bölebileceğini düşündüğü ‘Beyaz Türkler'in iktidar hırsı' ile ilgili rahatlatıcı taraf, ‘Beyaz Türk' olduğu düşüncesinde olanların hepi-topu bir avuç bile teşkil etmiyor oluşları…

Ancak, 75 milyonu kendi kafalarına göre yönetme arzusunda bulunan bu kesimin, ürküten tarafları da yok değil; bir avuç bile olmadıkları halde!..

Hemen her meseleye kendi menfaatleri penceresinden baktıkları ve her olayı buna göre değerlendirdikleri yetmiyormuş gibi; normal şartlar altında kendilerine karşı olması gereken kesimleri de yedeklerine alabilmeleri, işin en dikkat çekici tarafı.

Ülke çoğunluğu gibi düşünmeyen, onlar gibi hissetmeyen; dahası onların sevindiğine üzülen, üzüldüklerine sevinen bir kesimin; varlıklarından ciddi derecede rahatsızlık duydukları insanları, gerektiği yer ve zamanda kendi menfaatleri doğrultusunda kanalize edebiliyor olmaları, üzerinde ciddi bir şekilde durulması gereken bir husus.

Bir avuç bile olsalar; Beyaz Türkler'in, ülkenin kafalarına uygun birileri tarafından ve dahi menfaatlerine uygun bir şekilde yönetilmesi gerektiğini düşünmeleri ve sahip oldukları her türlü imkanı bu uğurda seferber etmeleri, anlaşılabilir bir şey…

Ancak, bu kesim tarafından kendi amaçları için hoyratça kullanılan kesimlerin bu işin farkına varamayıp, her ihtiyaç duyduklarında da onların arzu ettikleri şekilde davranıyor oluşları… İşte bu, gerçekten çok garip bir durum…

Yani, ‘Beyaz Türkler'i anladık anlamasına da; diğerlerine ne oluyor?..

Türkiye'nin en önemli meselelerinden birisi, tam da bu galiba…

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL