‘Satıcı' değil, ‘içici'ymiş!..
Polisin, aldığı bir ihbar üzerine yaptığı baskında, satılmak üzere hazırlandığı belli olan 25 paket esrarla yakalanan bir adam, çıkarıldığı mahkemede: ‘Ben satıcı filan değil, içiciyim. Bu 25 paket esrarın her birisi bir içimlik olup, aylık ihtiyacımı karşılamak üzere aldığım 30 paketten kalanlardır ve bundan sonraki 25 günde içmek için yanımda bulunduruyordum' derse, ne olur?..
Mahkeme sonucunu aktarmadan önce, hikayeyi biraz daha genişletelim: Polise evlerinin yakınlarında esrar satıldığı ihbarında bulunanlar, o mahallede yaşamakta olan insanlardır. Uyuşturucu kullanma yaşının gün geçtikçe düştüğünden ve hatta artık ilkokul çağındaki çocuklara kadar indiğinden haberdardırlar. Kendi çocuklarının da bir gün uyuşturucu müptelası olabilme ihtimalinden de ciddi şekilde korktukları için, esrar sattığını tespit ettikleri kişiyi polise haber vermişlerdir.
Hikayenin arka planı ile ilgili olarak şunu da aktaralım: Uyuşturucu kullanmak 1 yıl civarında cezayı gerektiren bir suç olsa da, uygulamada genellikle tedaviye sevk ve denetimli serbestlikle karşılaşılmaktadır. Uyuşturucu madde satmak ise 4-5 yıldan başlayan cezaları gerektirmektedir.
Konumuz olan örnek olaya dönersek; üzerinde 25 paket esrarla yakalanan ve bunları satmak için değil, kullanmak için yanında bulundurduğunu söyleyen kişi, mahkeme tarafından ‘tutuksuz yargılanmak üzere' serbest bırakılır.
Serbest bırakılan kişi, aynı yerde, sadece biraz daha dikkatli olmaya çalışmak kaydıyla icraatına devam etmeye başlar. Esrar sattığını bildikleri ve çocuklarını korumak için polise haber vererek yakalattıkları kişinin, ertesi gün tekrar mesaiye başladığını(!) gören mahallelilerin ne düşüneceği, ne yapacağı gibi konuları hayal gücünüze bırakıyorum.
İşte bu olayları yaşayan insanlar, karşılaştıkları bir ilçe emniyet müdürüne, bir yandan uyuşturucu ile ciddi bir mücadele veriliyorken, diğer yandan bu işin ticaretini yaptığı ve çocuklar da dahil olmak üzere isteyene esrar sattığı belli olan bir kişinin, polis tarafından yakalandıktan bir gün sonra tekrar aynı işi yapmasından duydukları şaşkınlığı aktarıyor ve ‘bu işe mutlaka bir çözüm bulunmasını' istiyorlar.
Emniyet Müdürü de: ‘Bizler emniyet mensupları olarak, gerekirse gecemizi gündüzümüze katarak üzerimize düşeni yapıyor, suç işlediğini tespit ettiğimiz insanları, usulüne uygun bir şekilde yakalayıp, mahkemeye sevk ediyoruz. Bizim yapabileceğimiz bundan ibaret... Bundan sonrası adli mekanizmanın ve onun yetmeyeceği yerlerde de kanun yapıcıların işi' diyor…
Evet, vatandaş haber veriyor ve polis de yakalayıp mahkemeye teslim ediyorsa, bundan sonrası adli mekanizmanın işi… Savcıların, hakimlerin işi yani. Savcılar, kişilerin durumuna uygun ceza talep edecek, hakimler de, TBMM tarafından çıkarılan kanunlara göre ve tabii ki kendi kanaatlerini, takdir haklarını kullanarak karar verecekler.
Uyuşturucu ile ilgili karşı karşıya olunan durum, meselenin bir yönü sadece. Emniyet Müdürü'nün rakamlarla verdiği başka bazı örnekler, suç addedilen hususlarla mücadele konusunda, mutlaka yeni bazı hukuki düzenlemeler yapılması gerektiğini ortaya koyar nitelikte…
Uyuşturucu ile mücadele konusunda özellikle de son yıllarda ciddi bir artış olduğu kesin ve işin bu yönü sevindirici… Ancak artık ilk ve ortaokulların önlerinde bile satış yaptıkları anlaşılan uyuşturucu tacirleri konusunda da, yeni ve netice alıcı birtakım adımlar atılması gerek…
Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com