Ekrem Kızıltaş
Ekrem Kızıltaş
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

‘Araç' mı, ‘amaç' mı?..

GİRİŞ 11.12.2013 GÜNCELLEME 11.12.2013 YAZARLAR

Ortak amaca doğru yolculuk yapanlardan birinin, araçlardan birisi ile ilgili birtakım değişiklikler öngörüldüğünde aşırı derecede şikayet etmeye başlaması, kafaları karıştırır. Kaçınılmaz soru ise şudur: Bir dakika, biz o konuyu araç biliyorduk, yoksa amaç mıydı?

Makul akıl, hiçbir araç için amaç değerlendirmesinde bulunamayacağına göre, o zaman ortada başka bir mesele vardır. Aslında araç olduğu açık olan bir hususu amaçtan bile önemli görmek, pek normal bir hal değildir.

Bir zamanlar, Türkiye'nin önde gelen 500 şirketinin karlarının yüzde 85'inin ‘faaliyet dışı alanlardan olduğu' şeklindeki bilgi basında yer aldığında, önce ne manaya geldiğini anlamamıştık. ‘Faaliyet dışı alan', literatüre yabancı olanlar için teknik bir terimdi sadece. Ancak bunun, söz konusu şirketlerin karlarının yüzde 85'inin asıl iştigal alanları olan işlerden, yani üretim ya da ticaretten değil; faizden olduğu manasına geldiğini öğrenince de, tam tabiriyle ‘şok olmuştuk'…

Hikayenin devamı malum. Bu büyük şirketler bir yolunu bularak devletin paralarını düşük faizlerle kendi özel bankalarına aktartıyor, sonra da ağırlıklı olarak bu sebepten parasız kalan devlete yüksek faizlerle borç vererek sanayicilik ve tüccarlık yapıyorlardı(!). Daha da ilginç olan bir başka marifetleri ise, yurtdışına aktardıkları paralarını güya borçlanarak Türkiye'ye getirmeleri (bıyıklı yabancılar) ve bu paralardan kazanılan faizlerle ilgili vergi muafiyeti dolayısıyla, paralarına daha çok para katmalarıydı. 

Bu gidişe dur demek için tedbirler alan Erbakan Hoca'yı devredişi bırakmak için başlatılan ve bazılarının ideolojik gerekçelerle yapıldığını zannettiği 28 Şubat Sürecini takip eden günlerde de talan sürdürüldü ve ekonomi 2001'de karaya oturdu. 

Şimdi bütçesinin yarısına yakın bir bölümünü faize ödeyen bir ülke değiliz artık. Sanayici üretmek, tüccar ticaretini yapmak durumunda. Ülkenin zenginlikleri hizmet ve yatırımlara yöneldiği gibi; gerçek yatırımcılar da, geleceği parlak projelerde yer alabilmek için birbirleriyle yarışıyorlar.

Dünün içe kapanık ve bırakın dünyayı, bölgemizde neler olup bittiği ile ilgilenmeye bile üşenen kadroları yerine, şimdi dünyayı iyi tanıyan, ülkemizin sahip olduğu konumu dolayısıyla önemini bilen ve bunun karşılığını mutlaka almamız gerektiğine inanan insanlar işbaşında.

‘Siz sakin sakin oturun. Ekonomiyi IMF ve Dünya Bankası halleder; dış işlerinizi ABD ya da olmadı AB'nin çizgisine göre yürütüyormuş gibi yapar, yuvarlanır gidersiniz' gibisinden hikayelere karnı tok artık ülkenin.
İçerde meydana gelen gelişmelerin yanında, yakınımızdan başlamak üzere etrafımızda ve dünyada meydana gelen olaylar hakkında söylenecek sözümüz ve dahası atılacak adımlarımız olduğunun, özellikle de konunun ilgilileri başta olmak üzere herkes farkında. Laf aramızda, bu oldukça da keyifli bir durum.

Eski günlerde hiç yorulmadan tatlı paralar kazandıkları günleri özleyenlerin yanında, mümkün olduğu kadar içe kapalı ve yakın çevresi de dahil olmak üzere etrafta neler olup bittiği ile ilgilenmeyen yöneticilerin işbaşında olduğu bir Türkiye'ye hasret duyanlar; yani ezcümle ülkemizin geldiği bugünkü durumdan memnun olmadığı anlaşılan çevreler, başlarını ellerinin arasına almış, ‘nasıl yapar da eski mutlu günlere(!) tekrar kavuşuruz' sorusunun cevaplarını araştırıyorlar. 

Bu cevapları ararken de, her nasıl becerebiliyorlarsa, normal şartlar altında beraber olmamaları gerektiği düşünülen çevrelerle işbirliği yapıp, onlar kanalıyla bazı atraksiyonlar da yapıyorlar.

Gelişmeler, son günlerde yaşanan tartışmaların arkasında da bu türden kokular olduğunu gösteriyor.
Araç ve amaç konusunda kafaları biraz karışmış gözükenlerin -olup bitenlerin hay u huyu arasında biraz zor da olsa-, akl-ı selime müracaat etmeleri ve durumun içerden nasıl gözüktüğünden daha çok etraftan nasıl gözüktüğüne kafa yormalarında fayda var…

Ekrem Kızıltaş - Haber7
Ekremkiziltas@gmail.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL