Kara kaplı kitaba bakmak!..
Kadı hiç düşünmeye gerek duymadan, 'hayvanın hayvana zarar vermesi durumunda bir şey lazım gelmez' der. Bu cevap üzerine rahatlayan adam, 'benim sığırlardan birisi senin sarı sığırı yardan aşağı iterek telefine sebep oldu' deyince; 'o zaman mesele değişti' diyen kadı, yardımcılarına bağırır: 'Getirin benim kara kaplı kitabımı'.
Olayın, adalet sisteminin sağlıklı işlemediği düşünülen zamanlarda gerçekleşmiş olduğu varsayılsa da, 'kara kaplı kitaba bakma' durumunun yakın geçmişte ve maalesef günümüzde de geçerli olduğunu hepimiz biliyoruz.
Geçtiğimiz Aralık sonlarına doğru başlatılan, görünürde rüşvet ve yolsuzluk kılıflı operasyonlar üzerine halen devam eden tartışma, ağırlıklı olarak, mevzuat ve teamüllere göre söz konusu bile edilmemesi gereken davranışların doğruluğu ya da yanlışlığı üzerinden yürüyor.
Rüşvet ya da yolsuzluk iddialarının üzerine gidilmesi ve suçlular varsa onlarla ilgili olarak gerekenin yapılması konusunda kimsenin itirazı yok. Ancak, gerek adliye ve gerekse emniyet safhasında alışılmadık usüllerle yürütülen bir soruşturma söz konusu.
Alışılmadık usüllerle ve biz yaparız olur şeklinde gerçekleştirilen girişimler sırasında, ülkemizin büyük miktarda ekonomik kayıplarla karşı karşıya kalması, 'paralel devlet' iddialarının gündeme gelmesine sebep olmanın yanında, bütün bu olup bitenlerin ardında başka saikler aranmasını da gerekli kıldı.
Ekonomik olarak şaşırtıcı bir performans gösteren Türkiye'nin, son olarak Kuzey Irak Petrolleri ve Azerbaycan doğalgazı gibi gelişmelerle daha da ileri bir düzeye çıkacağının kesinleştiği günlerde yapılan operasyonların, enerji anlaşmaları konusunda önemli roller oynayan ve daha da oynayacak olan bir kamu bankasını hedef alması, kafaları karıştıran başlıca hususlardan birisi.
Esas meselenin yolsuzluk ve rüşvet olmayıp, gelişmelerin ardında daha başka sebepler olduğu ettiği tezinin dayandığı bir başka temel de, birbiri ile alakası olmayan birkaç konunun aynı pakete konulması ve operasyon için aynı anda düğmeye basılmasıydı. Tutuklananların hangilerinin hangi sebeple tutuklu olduklarını bilmiyor oluşumuz, biraz da bundan.
Meselenin sadece yolsuzlukların açığa çıkarılması olduğunu müdaafa sadedinde yazıp çizenler, bu arada usüllerin ihlal edilmiş olmasının pek de önemli olmadığını iddia edip duruyorlar. Yani bir anlamda kara kaplı kitaba bakmayı tercih ediyorlar.
Ait oldukları ya da savundukları tarafın mutlaka haklı, suçlananların da kesinlikle suçlu olduğu kanaatinden hareket eden bu kişiler arasında ne yazık ki, meslekten hukukçular da var. Onlar bile, mevzuat ve teamüllerin bu meselede gözardı edilebileceğini beyan ederek, gerektiğinde kara kaplı kitaba bakılabileceği tezini işliyorlar, ısrarlı bir şekilde.
Yani bir savcının herkesten gizli ve yetki sınırlarını da aşan soruşturmalar yürütebileceğini; polislerin de aynı şekilde kimseye bilgi vermeden dinleme ve teknik takip yapabileceklerini ve elde edilen bilgi ve belgelerin, soruşturmayı gerekli kılıp kılmadığı kararını da kendileri vererek; uygun nöbetçi hakimlerden gözaltı, el koyma gibi kararlar alabileceğini savunuyorlar...
Süreç boşunca yaşanılacak travmaları hesaba katmadıkları için; eğer suçsuz iseler, mahkeme tarafından serbest bırakılacakları da, başlıca bahaneleri.
Bu durumun en ilgi çekici tarafı, kendileriyle ilgili olsa, kesinlikle cevaz vermeyecekleri uygulamalara, hasım kabul ettikleri kişilere yönelik olduğu için 'neden olmasın, tabii ki olabilir' şeklinde yaklaşıyor olmaları.
Belki taraf oldukları, belki de ötekilerden gereği kadar ilgi ve alaka görmediklerini düşündükleri için böyle yapıyorlar, bilemeyiz... Ancak sureta haktan yana gözükerek -ve kara kaplı kitaba bakarak- yazdıkları ve söylediklerinin, daha öncekilerle tezat teşkil ettiğini söyleyebiliriz... Tabii ki, bir süre sonra yazıp söyleyecekleri ile de...
Ekrem Kızıltaş - Haber7
Ekremkiziltas@gmail.com