Ekrem Kızıltaş
Ekrem Kızıltaş
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Engellenmek istenen siyasi tavır…

GİRİŞ 06.01.2014 GÜNCELLEME 06.01.2014 YAZARLAR

Oysa dünya üzerinde mevcut 7 milyar insanın her birinin ayrı bir dünya olduğunu, dolayısıyla her birinin ayrı yapıda olduklarını da biliriz.

17 Aralık operasyonu ile başlayan gelişmeler sürüyor ve belli ki daha da sürecek. Konuya taraf olanların yanında merak ama daha çok kaygı ile izleyenler var. Ancak gelişmeleri, sebep olacağını düşündükleri birtakım neticeleri bekledikleri için, ellerini ovuşturarak izleyenler de var.

17 Aralık sabahı rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ile yaşanan gözaltılar ve sonrasındaki gelişmelerin en sıkıntılı tarafı, sadece mevzuat ve teamüllerin göz ardı edilmesi değildi. 17 Aralık sabahı olup bitenlerin ve 25 Aralık'ta atılmaya çalışılan adımların, 7 Şubat 2012'de MİT yetkililerinin ifadeye çağrılmasıyla başlatılan sürecin devamı olduğunu düşünenler, oldukça fazla.

7 Şubat 2012'de yapılmaya çalışılan şey, içerden olmadıkları net olan birilerinin, Hükümetin barış için atmaya niyetlendiği adımları engellemeye çalışmaları idi. Barış Süreci'ni amaçlayan çabalar belli ki bunların işine gelmiyor ve engel olabilmek için içerden birilerini devreye sokuyorlardı.

İçeriden olanların barış çabalarına engel olmaya çalışmaları için makul herhangi bir sebep yoktu.  Aksine, sürecin desteklemesi için, sayılması mümkün olmayacak kadar çok sebep vardı. Buna rağmen, tam da Başbakan'ın ameliyat olmaya hazırlandığı bir anda, düğmeye basıldı. Doğru yaptıklarına inandırılmış içeriden birileri, Türkiye Cumhuriyeti'nin menfaatlerine son derecede ters bir iş yapmaya kalkışıyorlardı…

Bu günden geriye bakıldığında, 7 Şubat girişiminin, Türkiye'nin terör belasını bitirmesine ve Kuzey Irak petrolleri ile adımlar atmasına mani olmayı hedeflediği anlaşılıyor.

Gezi Olayları da Üçüncü Köprü, Yeni Havaalanı ve başka bazı büyük atılımları önleyebilmeyi hedefliyordu. 17 Aralık sonrası atılmaya çalışılan adım ise, her nasılsa, bahsi geçen büyük projelerin ihalelerini kazanan şirketleri hedef almıştı…

Mahir Kaynak, 4 Ocak tarihli Star'daki ‘Önümüzdeki Günler' başlıklı yazısında şu hususlara da değinmiş:

 “AK Parti'nin İslam'a karşı saygılı davranmasına rakip olması için Cemaati güçlendirdiler. (…) Bir yandan parasal destek sağlarken diğer yandan dünya ölçeğinde etkisini artırmak için örgütlenmesine yardımcı oldular. Sızma operasyonlarında bir örgütü kontrol etmek isteyenler başlangıçta örnek birer üye olurlar. Bu nedenle sistemi anlamak için yukarıdan aşağı bakmak, erişilmek istenen hedeflerin kimin işine yarayacağını tespit etmek gerekir. (…)

Türkiye'nin gelişmesini, dünya ölçeğinde bir güç olmasını istemeyenler önce Kürt sorununun çözülmesinden rahatsız oldular. Bu bir soy davası değildi ancak gelişmelerden rahatsız olan devletler, Türkiye'nin bu sorunu çözerek Irak'la ve özellikle Kuzey Irak'la birbirine çok yaklaşması halinde enerji problemini de çözeceğini düşünmüşler ve önümüzdeki günlerde ciddi bir güç haline gelmesini kendi çıkarlarına uygun görmemişlerdir…

Bugün mücadele bir kişiyi uzaklaştırmak için değil bir siyasi tavrı engellemek içindir.”

Engellenmek istenen bu siyasi tavır, Türkiye'nin Kuzey Irak Petrolleri'nde  söz ve pay sahibi olması, Üçüncü Köprü, Yeni Havaalanı, Marmaray ve benzeri, ülkemizi daha ileri noktalara taşıyacak projeleri kapsıyorsa; bunları engellemeye kalkışan dış güçlere hizmet etmenin nasıl bir bahanesi olabilir ki?..

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL