Malum hikayeyi bilirsiniz. Vaktiyle bir Hoca, hanımlarının ve kızlarının nasıl giyinmesi gerektiği hususunda nasihatler verdiği cemaatten birisinin, ‘kendi kızının giyiminin pek de söylediği gibi olmadığını' hatırlatması üzerine, ‘ama yakışıyor haspaya' değerlendirmesinde bulunur.

Yaşadıklarımıza bakın: Sadece bir kısım polisin ve birkaç savcının haberdar olduğu, Hükümeti hedef aldığı artık açıkça belli olan bir operasyon girişimi yapılıyor. Buna karşılık olarak atılan her adım, girişimin mutlaka hedefine ulaşması gerektiğini düşünenler tarafından yanlış olarak değerlendiriliyor.

Kendisine tanınan yetkiler arasında, canı istediğinde eksik sayıda üyeyle toplanmak ve mahkemeleri etkileyecek açıklamalar yapmak bulunmayan HSYK, ardı ardına açıklamalar yapıyor.

Vaktiyle Anayasa Mahkemesi'nin yaptığı gibi; yani konunun esasına girmemesi gerekirken girmesi ve bunu temel alarak karar alması; aslında yok hükmünde olan bu kararın herkesi bağlaması gibi bir durum bu... Ve yine vaktiyle Danıştay'ın yaptığı gibi; yani yerindelik konusuna girmemesi gerekirken girmesi ve aslında yok sayılması gereken kararlar alması ve bunun neticesi olarak o kararın ilgili kurumları bağlaması…

Aşmamaları gereken yetki sınırlarını aşan kurumlar, netice olarak yok sayılması gerekirken, uygulanmak zorunda kalınan kararlar. Sebep; müeyyide eksikliği…

Yapmaması gerekiyordu, ama yaptı… Ne yapacağız o halde?.. Uyacağız mecbur, öyle mi?..

HSYK meselesi de öyle. Böyle toplanamaz, bu türden açıklamalar yapamaz, bu Konuya müdahil olamaz… Neden? Çünkü HSYK'yı var eden kanunda bunlar öngörülmemiş… İyi ama yaptı. Ne yapacağız? Uymak ve daha doğrusu sürekli olarak bunu yapmasına göz yummak zorunda mıyız?..

Birilerine göre öyle. Çünkü bu hal, şu anda işlerine geliyor.

Hedeflerinin ne olduğu, nereye varmak istedikleri filan ayrı mesele. Ancak, yanlış yapacakları ve bu türden şeylere tevessül edebilecekleri öngörülmediği için, yani hukuk dışı işler yapmayacakları var sayıldığı için konulmamış müeyyidelerin sıkıntısını çekmek zorunda mıyız?

HSYK Kanunu'nda değişiklik girişimi üzerine koparılmaya çalışılan fırtınanın temel tezi nedir? Anayasa'ya aykırılık.

Peki ama bu değişikliğe neden gerek duyuldu? Bizzat HSYK üyelerinden bazılarının; kanunla kendilerine tanınmış sınırların dışına çıkmaları, yani kanunu ve aslında Anayasa'yı ihlal etmeleri değil mi?.. Evet, öyle…

HSYK Kanunu değiştirilmemelidir korosuna dahil olan herkes, ‘Yargı bağımsızlığı' şarkısını söylüyor. İyi ama bu şarkının bu söz öncesinde ya da hemen sonrasındaki kısmı, yani ‘yargı tarafsızlığı', o nerede?.. O bölümü neden es geçiyorsunuz?.. Mevcut durumda böyle bir şeyden bahsetmek biraz komik kaçacağı için olmasın sakın!..

Son dönemde olup biten birçok şeyin, mevzuata ve teamüllere uygun olmadığının herkes farkında. Ancak süreç işlerine geldiği için, sistemin olabileceği kadar düzgün işlemesini sağlayabilecek adımların atılmasına karşı çıkıyorlar.

Karşı çıkarken de, aslında yapılan yanlışlıkların farkında oldukları halde, netice olarak kendi işlerine yaradığını/yarayacağını düşündükleri için bu hususlara değinilmemesi gerektiğini savunuyorlar…

Oysa, doğru herkes için doğrudur ve kurallar da herkes için geçerli olduğu zaman anlamlıdır…

Birileri, yol yakınken, ‘bizden olanlar ve bize ram olanlar her ne yapıyorlarsa doğrudur; mevzuata ve teamüllere aykırı olsa bile' şeklinde düşünmekten vazgeçmek zorunda…

Çünkü, yakışmıyor!..

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com