Bu kavramların neyi ifade ettiği, mevcut durumda Mülaane ve mübahele'ye başvurulup   vurulamayacağı ve seyrettiğimiz o görüntüdeki sözlerin, bu kavramların kapsamına girip girmeyeceği, erbabının bileceği iş.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun geçtiğimiz günlerde yaptığı kahriye açıklaması ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Pazar günü yaptığı beddua ile ilgili açıklama; bundan çok daha vahim bir duruma işaret ediyor.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kendisinin de arasında bulunduğu 10 kişi için kahriye (kahhariye) okunduğunu; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, cemaat evlerinde kalan genç kızların, geceleri kaldırılarak kendisine beddua etmeye zorlandıklarını söylediğinde; çok kişi, bunların mevzi davranışlar olabileceğini ve kastedilen kesimin tümüyle böyle bir şeye kalkışmış olamayacağını düşünmüştür herhalde. Çünkü Fethullah Gülen'in konuşma ve yazılarında; kahriye ve beddua, ısrarla yasaklanan ve başvurulması kesinlikle hoş görülmeyen şeyler olarak vurgulanıyor.

Mesela, (herkul.org)'da yer alan 16 Mayıs 2011 tarihli ve " Başta güzel ülkemizin güzel insanları olmak üzere bütün ümmet-i Muhammed'in (aleyhissalâtü vesselam) her türlü musibetten kurtulup selâmete çıkması ve maddî manevî sıkıntılardan sıyrılıp inşiraha kavuşması niyetiyle..." başlığı altında yapılan Ortak Dua çağrısı altında yer alan metnin bir bölümü şöyle: "Allah'ım! Sen de biliyorsun ki bizim derdimiz onların perişaniyeti değildir; biz kimseye karşı düşmanlık beslemiyor ve hiç kimse hakkında kahriye okumayı tasvip etmiyoruz; sadece, kötülük düşüncesiyle yatıp kalkan kimselerin şerlerinden emin olmayı diliyoruz."

Dahası, kahriye ve beddua konusunda yine aynı internet sitesinde yer alan Fethullah Gülen imzalı, 27.03.2005 tarih ve 'Neo Hariciler ve Kahriye Halkaları' başlıklı makalede de şunlar yer alıyor:

"İftirak bugün cok önemli bir faktör, ve bu iftirakın hasıl ettiği taarruz ve tesakutlarda güçler birbirini tüketiyor. O onla şu bunla çarpışıyor, ve derken siz onu değersiz gösteriyorsunuz, o da sizi. Böylece karşıdan bakıp kıs kıs size gülen insanların nazarında ikiniz de değer kaybına uğruyorsunuz. Buna ne olursa olsun meydan vermemek lazım. Dövene elsiz, sövene dilsiz, size beddua ve kahriye okuyanlara ellerinizi açıp dua edeceksiniz. (...)

Size kasemle teminat veririm, kafirlerle beraber olup aleyhimize komplolar çevirene bile beddua etmedim, yaptığı şeylerden dolayı Gayretullah çarpacak diye düşman gibi, Ebu Cehil'in Efendimiz'e yapmadığını bana yaptığı halde şu odanın içinde bu haliyle böyle devrilir giderse Ya Rabbi cehennem deyince tüylerim diken diken oldu. Hayır Ya Rabbi dedim katiyyen buna razı olamam.

Genel halimiz budur, eğer yolumuz yöntemimiz buysa dua dua yalvarın ama katiyyen tel'ine, bedduaya amin demeyin."

Alıntılardan da anlaşılabileceği gibi; Fethullah Gülen, bırakın dinkardeşlerini, İslam'a şedit bir şekilde düşmanlık besleyen gayrimüslimleri, hatta kafirleri hedef alması durumunda bile, kahriye ve bedduaya 'hayır' diyor.

Ateş olmayan yerden duman çıkmayacağına; gerek Başbakan ve gerekse Dışişleri Bakanı böylesine bir konuda yalan beyanda bulunmayacaklarına göre, bu olanlar nedir o halde?.. Dindarlıkları konusunda en ufak bir şüphe bile bulunmayan insanlar, nasıl olur da, kahriye ya da beddualara hedef olarak gösterilebilir?.. Görüşler mi değişti, emir ve talimatlar mı dinlenilmiyor?..

Hemen her konuda açıklama ları birbiri ardına dizen ilgili zevat, bu konuda da acilen bir açıklama yapar, umarız...

Bunlar mevzi vakalarsa ve geneli kapsamıyorsa herhalde engellenir. Ancak bilerek böyle bir yola başvuruluyorsa, hatırlatalım: Kahriye ve bedduanın, okuyanlara geri dönmesi ihtimali de vardır...

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com