Paranın izi...
Tamam, 'bin yıl sürecek' diyenler yanıldı yanılmasına, ama hesap sorulması konusunda işin sanki ağırdan alınıyor oluşu, durumda bir gariplik olup olmadığını sorgulamayı gerekli kılıyor.
Son gelişmelerle, adli mekanizmada ciddi şekilde yerleştikleri ve mevzuat ve teamüller dışında davranmaya çok arzulu oldukları anlaşılanların; bazı konularda şahin gibi davranırken, mesela 28 Şubat konusunda neden güvercinliğe özendikleri, izahı zor bir husus.
28 Şubat'ı konu alan bir mahkeme var ve çalışmalarına devam ediyor. Ancak gelinen son aşamada, suçlanan isimlerin tamamı tahliye edilmiş durumda. Bu durumun tartışılacak tarafları olsa da; esas mesele, sürecin esas sorumlularının henüz sahneye çık(arıl)mamış olması.
'Parayı takip edin, suçluyu bulursunuz', dedektif romanlarının klişe sözlerinden birisidir ve bu tür romanların kahramanları genellikle parayı (ya da menfaati olanı) takip ederek suçluyu bulurlar...
Ülkemizin ve insanımızın uzunca bir süre ciddi şekilde canını yakan 28 Şubat Süreci, birileri tarafından halen ideolojik takıntıların eseri olarak sunuluyor. Ancak, 28 Şubat'la başlayan süreç dolayısıyla en azından bir kaç yüz milyar dolar civarında bir zarar söz konusu ve bu da, hakikaten suçlular aranıyorsa eğer, bunun ancak paranın takip edilmesi ile mümkün olabileceğini anlatıyor.
Hesabı sorulması gereken çok şey var ve hakikaten istenilecek olursa, parayı takip ederek bunların izlerinin bulunabilmesi mümkün.
Malum, 28 Şubat Sürecinde iç ve dış menfaat odaklarının yönlendirmesiyle bir araya gelmiş bir güruh, demokratik yollarla işbaşına gelen bir hükümeti istifaya zorladı ve bu arada yüz milyarlarca dolarlık rakamlar da kasa değiştirdi.
28 Şubat'ın gerçekleştirilmesine giden yolda engel teşkil edenlerden bazıları tehdit ya da şantaj yoluyla, başka bazıları da nakit ödeme, benzin istasyonu ya da tavuk çiftliği hediyeleriyle ikna edilerek, direnmeye çalışan hükümet ortağı DYP'nin altı oyuldu. Bu ilk adımdı.
1997 başından başlayıp, bir kaç ay devam eden bu ilk adımların ardından, oluşturulan ideolojik perde sayesinde finans sisteminin nerdeyse altı üstüne getirildi. Böylelikle zarar eden kamu ve özel bankalar yanında, batan bankalarla, bu fakir milletin ödemesi gereken on milyarlarca dolarlık faturalar ortaya çıktı.
Demeye çalıştığımız şu ki; müthiş bir ağ kurarak memlekette takip edilmedik ve dinlemedik kimse bırakmadığı ortaya çıkan bu yapı, nasıl olup da parayı takip ederek 28 şubat'ın gerçek sorumlularını bulma konusunda herhangi bir gelişme sağlayamadı?..
Sürecin ilk zamanlarında, kendi varlıklarını tehlikeye atmak istemedikleri için karşı tavır almadıkları düşünülmüştü. Hatta olup bitenlere belli oranda destek oluşları da, -insanların kendilerini biraz zorlaması sayesinde- aynı şekilde değerlendirilmeye çalışılmıştı. Ama geçen zaman, sahip oldukları imkanlarla neler yapabileceklerini ortaya koyduğuna göre, şu soru artık kaçınılmaz hale gelmiş durumda:
Yoksa bu arkadaşların zaten 28 Şubat'ın gerçek sorumlularını ortaya çıkarmak gibi bir dertleri yok muydu?..
Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com