'Bizden' olmadıkça 'çatı' olmaz ki...
Artan heyecan ve tedirginlikle beraber, bir yandan da orta vadede bir ümit besliyor birileri. Bu orta vadeli beklentiyi: 'Başbakan aday olursa, kesinlikle cumhurbaşkanı seçilir ve ondan sonraki gelişmeler sebebiyle partisi dağılır ve bize gün doğar' şeklinde özetleyebiliriz.
Ancak tedirginlik daha ağır basıyor. Nasıl ağır basmasın ki, kurulduğu günden beri girdiği 8 seçimin tamamında oylarını artırmayı başarmış bir yapı var karşılarında. O yapının arkasındaki kadronun, geleceğe yönelik 'AK Parti dağılır' tahminlerini berhava edecek bir formül üretebileceğini, dolayısıyla beklediklerinin olmayacağını hissediyorlar.
7 Şubat, Gezi Olayları, 17-24 Aralık, dinlemeler, tapeler, iddialar... Kendisini engellemek için onca şeyler yaptıkları kişinin, çoktan ellerinden kaçırdıkları halde her nedense 'son kale' olarak gördükleri bir makama ve de halk tarafından seçilerek gelecek olması, kesin olarak denizin bitmesi onlar için.
Denizin bitmesi; çünkü bir şekilde belki eski hale dönebilir ve o mutlu(!) günlerdeki gibi ferah-fahur yaşayabiliriz beklentisinin kesin olarak rafa kalkması bu.
Mutlu günler; yani her şeyi kendilerinin belirlediği, hükümetler kurup hükümetler yıktıkları; başbakanları, bakanları atadıkları; 'ekonomik sıkıntı var' diye bağırıp, dışarıdan borç alıp kasalarına aktardıkları; devletin parasını ucuza kapatıp, devlete daha pahalıya satarak güya ticaret-sanayi yaptıkları... günler.
Hazineyi, milletimizin varlıklarını istedikleri gibi kullanamayacaklar bir daha. Ülkemizin yerinde sayması, hatta geriye doğru gitmesi demek olan politikaların dikte edilmesine aracı olamayacak, kilit noktalarda bulunan bürokratlar eliyle işlerin arzu ettikleri gibi yürütülmesini temin edemeyecekler.
Alıştıklarını yapıp, canları istediğinde de dışarıdan imdat isteyemeyecekler; gel(e)meyeceğini biliyor olacaklar çünkü.
Hiç istemiyor olsalar da, her şey iyice şeffaflaşacak. Ve ülkenin sömürülmesinde kullanmak üzere emanet aldıkları sermayeleri kendilerinden istendiği gibi kullanamayacakları için de ; çalışacaklar, üretecekler, rekabet edecekler, koşturacaklar ve böylelikle ülkenin gelişiminde pay sahibi olmak mecburiyetinde kalacaklar...Yani ithalat ve montaja dayalı sistemleri işe yaramayacağı için; ya yerli olacak, ya da yok olacaklar...
Çare arayışlarında son durak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesini istemeyenlerin bir 'Çatı Aday' altında buluşması.
'Birisi cumhurbaşkanı olsun' diye etrafında toplanılacak bir 'Çatı Aday' değil dert; aranan 'Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olmasın' diye üzerinde ittifak edilecek bir isim.
'Çatı' sözcüğünün çağrışımları güzel olsa da, bu sözcüğün önüne konulan ve konulabilecek isimlerin çoğunun ufak bir problemi var; akıntı yapıyor olmaları...
Aidiyetleri, mensubiyetleri ve daha da önemlisi hayata bakışları sebebiyle; çatı sözcüğünün karşılığını veremeyecek isimler hepsi de.
Her şey gözlerimizin önünde yaşanıyor ve bütün olup bitenler derin bir irfanın sahibi olan insanımız tarafından dikkatle izleniyor. Atılan her adım, söylenen her söz, milyonlarca zihin tarafından kaydediliyor ve değerlendiriliyor. Kim ne düşünürse düşünsün; insanımızı bu saatten sonra kandırmalarının imkanı yok artık...
İşin özeti ise şu: Ortada dolaşıp duran ve halkımızın yüzde 65-70'inin desteğini alabilmesi(!) hedeflenen isimlerin nerdeyse tamamı 'bizden değil'...
ekremkiziltas@gmail.com
-
Murat Kara 11 yıl önce Şikayet EtDokuma Meselesi!. Prof. Mehmet Çelik hocanın bir deyişi var; "Bunların kumaşı farklı tezgahlarda dokunmuş" Elbette farklı tezgahlarda dokunmuş kumaşlar ile bizlerin doku uyuşmazlığı olacaktır.Beğen