Arada bir olsun şaşırtın bizi!..
Mahrum kaldıkları pozisyonları tekrar elde edebilmek için ne kadar girişimlerde bulundularsa da, kan uyuşmazlığı sebebiyle istedikleri olmadı. 'İdare ediyormuş gibi yapanlarla' iş tutmaları çok kolaydı oysa.
Birileri güya ülkeyi idare ediyormuş gibi yapıyor; bunlar da, 'aman ne güzel idare ediyorsunuz' ve benzeri sözlerle onları teşyi etme görevini üstleniyorlardı.
Ülkede yaşayanların çoğu için sıkıntılı idi bu durum. Ama idare ediyormuş gibi yapanlar ve onları hoş tutma görevini yerine getirenler açısından pek problem yoktu.
Ülke kaynaklarının dışarıdan ve içeriden birilerine peşkeş çekilmesine alet olanların yanında, seyirci kalan ve bu sisteme övgüler düzenler de, dünyalık açısından hoş tutuluyorlardı. Tabii rantiyeye destek olmak suretiyle kazanılan bu imkanların, bir tür kemik yalama olup olmadığının farkına varıp varmadıkları, ayrı bir mesele.
Derken devran değişti. İşleri hakikaten yönetme niyetinde olanlar ele aldılar.
Başlangıçta, hakikaten idare etme niyetiyle işleri ellerine alanları da bir şekilde etki altına alabileceklerini düşünen kesimler, sert kayaya çarptıklarını anladılar kısa bir süre sonra.
En azından bazılarının bilgileri, tecrübeleri vardı hakikaten. Ama bunlar da, var olan kapasitelerinin nasıl kullanılabileceği hususunda 'temel'i kaybetmiş oldukları için, bir vesayetten kurtulmanın yolunun başka bazı vesayetlerden geçtiğini zannediyorlardı.
Sağlıklı bir temele sahip olmadıkları için, fikir ve kanaatlerinin artık alıcısı olmadığının farkına vardıklarında da, kaçınılmaz çöküş başladı.
Şimdi savrulma dönemini yaşıyor, sahip olduklarını zannettikleri kredileri saçıp savuruyorlar. Mirasyediler gibi hem de...
İnsanların neler olup bittiğinin farkında olduğu gerçeğini unutmuşlar; pireyi deve, deveyi pire göstermek için çırpınıp duruyorlar.
Oysa biraz durup, bir durum değerlendirmesi yapmayı akıl edebilseler, çok kötü bir şekilde yol aldıklarının farkına varacaklar belki de.
Hemen her sahada bir derlenme toparlanma ve kalkınma dönemi yaşanan bir ülkede, işlerin kötüye doğru gittiğini söylemenin; katıldığı her seçimde oylarını artırarak yoluna deva eden bir ekibi kastederek, artık yolun sonuna geldiklerini iddia etmenin; akla gelmedik hakaret ve suçlamalarla dolu yayın organları bu kadar çok iken, medya üzeninde korkunç baskılar olduğu şeklinde sözler sarf etmenin hiç bir anlamı olmadığını bir düşünseler mesela...
Ve ondan sonra içlerinde kırıntısı olsun kalmış olması gereken adalet ve hakkaniyet duygularını biraz hareketlendirip, şaşırtsalar bizleri.
Şaşırtsalar, çünkü şaşırmaya da ihtiyaç duyuyor insan.
7 Şubat'ta, Gezi Olayları'nda, 17/24 Aralık'ta çeşitli sebeplerle şaşırtamadılar bizi. Ama 30 Mart'ta insanımızın kendilerine yaşattığı büyük şaşkınlık sonrasında olsun, artık şaşırtabilseler bizi...
"Barolar Birliği Başkanı'nın Danıştay töreninde yaptığı konuşma, süreyi aşması ve orada ilgisiz hususları dile getirmesi yanında, deprem sonrası yeniden inşa edilmiş Van'la alakalı söyledikleri bakımından da yanlıştı" deseler, diyebilseler mesela; hakikaten şaşırırız... Öyleydi çünkü...
Arkadaşlar, kardeşler: Lütfen serbest bırakın adalet ve hakkaniyet duygularınızı... Ve arada bir olsun, şaşırtın bizi...
ekremkiziltas@gmail.com