Birisi şayet, 'iki kere iki tabii ki dört eder' diye söze başlar ve ardından 'ama...' ile başlayan yeni bir cümle kurmaya kalkışırsa, siz siz olun o kişiden derhal uzaklaşın.

Türkiye'de, özellikle de son zamanlarda, iki kere iki dört etse de, aslında karşımıza bu işlemin neticesi olarak dörtten başka rakamların da çıkabileceği ve bunların da doğru olabileceği ihtimalini kabul etmemiz gerektiğini anlatmaya çalışanların sayısı mebzul miktarda artmış durumda.

Bunların ortak vasıfları, milletimizin kahir ekseriyetinden farklı olmaları ya da kendilerini farklı hissetmeleri. Mevcut kurallar altında, bir daha milletimizi idare etmek ya da idare edenleri yönlendirmek şansları kalmadığının farkında oldukları için de, sıra dışı yollar bulma sevdasındalar...

İki kere ikinin dörtten başka bir şey de olabileceği şeklindeki iddiaya sarılmaları, çaresizliklerinden yani.

Aslında, iki kere ikinin dörtten başka da sonuçları olabileceğine bizleri ikna etmeye çalışanlar da, boş bir işle uğraştıklarının farkındalar. Yine de, içinde bulundukları durum sebebiyle, hani bir ümit, belki bu konuda yeteri kadar ısrarlı olurlarsa, hiç değilse bazılarımızı ikna edebilecekleri ümidiyle, uğraşıp duruyorlar.

Anayasa, kanun, tüzük gibi zaruri bir sıralamanın olduğunun farkındalar. Ancak Anayasa ve kanunlarla istedikleri gibi oynama imkanları olmadığı için; geçmişten kalma bir alışkanlıkla, tüzük ya da yönetmelik oyunlarıyla hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar.

Anayasa ve kanunlara aykırı, -hatta onların hükümlerini hiçe sayan- tüzükler yazıp bunları uygulamaya kalkmanın, iki kere ikinin beş ya da yedi ettiğini iddia etmekten farkı olmadığını bal gibi biliyorlar oysa.

İşin garibi, kendilerini bir tür hukuk dehası olarak tanıdığımız ve vaktiyle 'Türkiye'de hakimler var!' diyerek, kendileriyle iftihar ettiğimiz insanlardan bazıları bile artık bu yola girmiş durumdalar.

Sosyal medyanın denetimden uzak serbestliğinin ne kadar mahzurlu olduğunu, bizden daha iyi biliyorlar mesela. Ancak, sosyal medya üzerinden işlerine gelebilecek bazı gelişmelerin sağlanacağı beklentisiyle, bütün sıkıntılarına rağmen 'sosyal medyaya sınırsız serbestlik' naraları atıyorlar.

Türkiye'de , fikirleri ya da yazıp çizdikleri dolayısıyla hapiste bulunan tek bir gazeteci bile bulunmadığını çok iyi bildikleri halde, her nasılsa basın özgürlüğü açısından dünyanın en sonda gelen ülkelerinden birisi olduğumuz yalanını çok iyi pazarlıyorlar.

Ağır yaptırımlarla karşı karşıya olduğunu iddia ettikleri medya sektörünün, birçok AB üyesi ülkeden bile çok daha iyi durumda olduğunu, son derecede marjinal fikir ve görüşleri barındırmaları ile tanınan gazete ve televizyonların bile rahatlıkla yayınlarını sürdürdüklerini, hepimizden iyi biliyorlar aslında.

İki kere ikinin dörtten başka bir sayı; mesela üç, beş, altı, yedi ya da başka olabileceği gibi iddiaların sahipleri, içinde hep beraber yolculuk yaptığımız gemide delik açmak için uğraşıyorlar aslında. Bunun sebebi ise, sanıldığı gibi suya kavuşmak filan değil; açtıkları küçük delikler sayesinde geminin yönünü değiştirebileceklerini ümit ediyorlar sadece...

Geminin yönünü değiştirme arzusu duyanların büyük bir çoğunluğu, yapmaya çalıştıkları her şeyin ülkemiz aleyhine olduğunun da farkındalar...

Ancak, yağma sırasında kendilerine atılan kemiklerin tadına doyamayanlar, kendi kısır amaçlarının varlığımızdan bile önemli olduğu kanaatine saplanıp kalanlar, eğer yönetimi ele geçirebilirlerse ülkeyi şaha kaldırabilecekleri rüyası görenler ve daha niceleri, çıktıkları yolda kararlı bir şekilde devam ediyorlar...

Şu ana kadar ciddi bir yaptırımla karşılaşmadıkları için de, bütün bunların eninde sonunda bir tür oyun olduğunu düşünüyorlar.

Oysa yapıp-ettikleri sebebiyle ülkenin maruz kaldığı haller, son derecede ciddi... Azıcık dikkat etseler, olup bitenlerin sadece ülkemiz üzerine hesabı olanları sevindirdiğini de anlayabilecekler... Ama heyhat, iki kere ikinin dörtten başka şeyler edebileceği inancından vazgeçmeye niyetleri yok...

Oysa iki kere iki, dört eder ve öyle olmaya da devam edecek...

Ekrem Kızıltaş - Haber 7

ekremkiziltas@gmail.com