Birleşemezsen bölerler...
Özellikle Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda sürüp gitmekte olan kaosun bundan sonrası yani bu coğrafyaların yakın, orta ve uzun vadede alacağı şekil üzerine yapılan hesaplar, ürkütücü.
Aslında şeklen değilse bile zihnen beraber olmaya, ortak bir gelecek planlayarak buna uygun tavırlar oluşturmaya en müsait coğrafyaların, çoğu sun'i denilebilecek ve netice olarak çatışarak ayrılmayı hedefleyen bahaneler kullanılarak kavgalı hale getirilebilmiş olmaları, oldukça ibret verici.
Haber 7'de de yer alan New York Times Gazetesi'nin Güneyimizdeki 5 ülkeden 14 ülke çıkabileceği iddiası ve bununla ilgili harita, kolaycacık 'hayır' diyebileceğimiz ama gelişmelere baktığımızda, Allah korusun, bir şekilde doğru çıkabileceğini varsayabileceğimiz bir hesap.
Bölge üzerine yapılan hesapların farkında olup olmadıklarını bilmiyoruz; ama bölge ülkelerinde yönetici konumunda bulunan kişilerin gerek durum değerlendirmesi ve gerekse şartların gerektirdiğini yapma konusunda ciddi bir aymazlık içerisinde oldukları, açık. Durum, bir derlenip toparlanma gerektiriyor olsa da, onlar inatla netice alınamayacağı kesin olan yolları takip etmeyi ve böylelikle yapılan planların netice alabilecek şekilde sürdürülmesini bir anlamda teşvik eder haldeler.
Batılı ülkelerin birleşmeye, en azından beraber hareket etmeye doğu evrildikleri bir zaman diliminde, batılıların oyunuyla, zaten iyice parçalanmış bir bölgenin çok daha fazla parçalanmasına doğru bir gidiş var.
Bütün yaşananlar gözlerimizin önünde yaşanıyor ve bütün oyunlar da; biz farkında olalım, olmayalım yine gözlerimizin önünde oynanıyor. Meselenin bam teli ise, on yıllardır süren gelişmeler sırasında bölge insanlarının lehine gözüken her türlü akış engellenirken, bölgenin sömürülmesini ve yapıların daha da parçalanmasını hedefleyen adımlar ise başarıya ulaşıyor.
Özellikle Irak, Suriye ve Mısır'da yaşananlar, ama biraz genişletilerek nerdeyse bütün İslam aleminde yaşananlar maalesef böyle bir seyir izliyor. Ülkesinin ve halkının menfaatlerini önceleyecek ve onları mümkün olduğu kadar huzur ve istikrar içerisinde yaşatabilecek aktörlerin işbaşına gelmemesi ve eğer gelirlerse de hemencecik ayaklarının kaydırılması sanki temel kural haline gelmiş durumda.
Bu amaca ulaşılırken dış güçlerle işbirliği içerisinde olan rantiye çevreleri kendiliğinden taraftar olurken, geniş halk kitleleri de kendi aleyhlerinde olan politikaları desteklemek üzere kandırılabiliyorlar, hem de kolaylıkla...
Konuyu tam da bu aşamada Türkiye'deki gelişmelere getirmek gerek. Tesbihin imamesi konumundaki Türkiye'nin, bölgedeki parçalanmanın başladığı ilk yıllardan hemen sonra bölge ülkelerinden gelen 'tekrar bir araya gelme' talepleri ile karşılaştığı ve zamanın şartları gereği bunları geleceğe havale ettiği biliniyor.
O dönemde Türkiye henüz gücünü yeni toplamaya başlamış ve talep eden ülkeler de işgal altında olduğu için, bunun böyle olması normaldi. Şimdi, işgalden kurtulup bağımsız hale gelmiş olsalar da zihni işgaller sürdüğü için istikrarsız halde bulunan bölge ülkeleri ve eskisine nazaran güçlü ve onlara yol gösterme imkanına sahip bir Türkiye var.
Bunun tam olarak böyle olmadığı ya da henüz vaktin erken olduğunu düşünenler olabilir. Ancak gecikmenin faydadan çok zarar getireceği de ortada.
Hemen belirtmek gerek ki, fiili bir birleşmeden değil, bölge üzerine yapılan hesaplara karşı ortak bir tavır oluşturabilmekten bahsediyoruz...
Bölge ülkelerinin, üzerlerine yapılan hesapları bir kenara iterek, kendi dinamikleri ile kendi yollarını çizecekleri ve geleceğe daha emin adımlarla yürüyebilecekleri bir yol mutlaka vardır. Ve bunu bulmanın yolu da, bir araya gelebilme ve bu konuda müzakere edebilme imkanları henüz kaybolmadan harekete geçebilmekle mümkündür.
Türkiye'de son zamanlarda meydana gelen olumsuz gelişmelerin, dağılan tesbihin imamesi konumundaki ülkemizin hızını kesebilmek gayretine yönelik olduğu ve çeşitli mülahazalarla bu emele hizmet edenlerin tarihi bir yanılgı içerisinde bulundukları hesaba katılırsa; eğer birleşilemezse dağılmanın, parçalanmanın yani iyice bölünmenin kaçınılmaz olduğunu hatırlatmak önem kazanır.
ekremkiziltas@gmail.com