Tokalaşma zamanı!..
'Faaliyet dışı alan' sözü ilk anda, mesela beyaz eşya üreten bir firmanın tarımla da uğraştığı gibisinden bir şeyi akla getirse de; kastedilen şey, o firmanın gelirinin büyük bölümünün faizden sağlandığı idi.
İşletmesini satıp, aldığı parayı faize yatırarak hayatını sürdürmeyi tercih eden patronlar söz konusuydu.
Faize dayalı kazançlar da fena değildi. Çünkü bu işle uğraşanlar, devletin parasını ucuz faizlerle borç alıp (mesela yüzde 50), yine devlete yüksek faizlerle borç vermenin (mesela yüzde 120) yolunu bulmuşlardı.
Bu akıl dışı mekanizma Erbakan Hoca'nın Başbakanlığını yaptığı 54. Hükümet'in başlattığı Kamu Ortak Hesabı, yani Havuz uygulamasına kadar sürmüş; uygulamanın karlarına kan doğradığı rant çevrelerinin de gayretiyle 54. Hükümet işbaşından gönderilmişti.
'Eski mutlu günlere' dönülmüştü dönülmesine ama, üretmek yerine devletin yani halkın kasasını hortumlamanın da bir sınırı vardı: Sonunda deniz bitti...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üç buçuk sene sonra TÜSİAD mensuplarıyla bir araya geldiği 2014 Yılı İkinci Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı'nda, geleceğimiz açısından oldukça ümit verici konuşmalar yapıldı.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Dinçer'in şu sözleri, Yeni Türkiye'de TÜSİAD mensuplarının da üzerlerine düşeni hakkıyla yapacakları yönünde verilen bir söz gibiydi: " Sanayimizin ekonomi içindeki payı, son on beş yılda olağanüstü gerilemiştir. Bu son derece tehlikeli bir gelişmedir. Sanayisi güçlü olmayan hiç bir ekonomide sürdürülebilir büyümeyi yakalamak mümkün değildir.1920’lerde hiçbir sanayi kurumu olmayan bir ülkeden, bugün dünyanın en büyük ilk 20 ekonomisi içine girdik. Bundan gurur duymak elbette hakkımız, ama ileriye doğru bakınca, Türkiye sanayi sektörünün çok daha ileri bir mertebede, dünya ile rekabet ediyor olması gerektiğinin altını çizmek istiyorum... Büyümenin yegâne itici gücü, imalat sanayidir."
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Yücaoğlu'nun konuşmasındaki 'paralel' vurgusu ise dikkat çekiciydi: "Bir hukuk devletinin, kendi içinde yaygın deyiş ile bir 'paralel devletin' oluşmasına ve böylesi bir yapının hukuku kendi gündemi doğrultusunda eğip bükmesine izin vermesi mümkün değildir."
'Açık konuşmayı seven' Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Türkiye'nin yakın geçmişinin ve halihazırdaki durumunun geniş bir özetini yaptığı 'samimi' konuşma, tam da 'kitabın ortasından'dı:
"Merhum Menderes'in başındaki hükümet, ekonomiyi büyütüyor ve refahın toplumun tüm kesimlerine yaygınlaşmasını sağlıyor ve böyle bir dönemde sokaklar karıştırılıyor, manşetlerle kaos pompalanıyor... En sonunda da askeri darbe yapıp hükümeti uzaklaştırdılar... 70'lerde aynı şekilde Türkiye belli bir ivme yakalayınca önce anarşi geldi, okullarımıza gidemez olduk... Sokaklar karıştı ardından askeri darbe geldi. Merhum Özal'ın başlattığı kalkınma süreci aynı şekilde akamete uğratıldı. Merhum Erbakan'ın 54. Hükümetle başlattığı reform süreci 28 Şubat müdahalesiyle kesintiye uğratıldı. Açık söylüyorum içeride ve dışarıda birileri 'sadece biz kazanalım millete ne olursa olsun' dediler. Yüksek faizle 'kazanalım' dediler. Ucuz kamu kredileriyle, kamu kaynakları ve teşvikleriyle 'sadece biz kazanalım' dediler. O kadar ki bizim olmadığımız yerde hiç kimse olmasın dediler. Anadolu'da palazlanan yatırımlardan dahi rahatsızlık duydular. Bunların da önünü kesmeye çalıştılar."
"Zaman, yumrukları sıkma zamanı değil, tokalaşma zamanıdır" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın TÜSİAD mensuplarına yaptığı çağrı da çok anlamlıydı: "Yeter ki yatırım yapın, yeter ki yatırım yapalım. Bizler de bunun hizmetkarı oluruz."
Ekrem Kızıltaş - Haber 7
ekremkiziltas@gmail.com