Halife yok; ‘Gerçek İslam’ı kim, nasıl anlatacak?.
Konu ile alakaları basit malumat düzeyinden öteye geçmeyen isimler; aksi yönde ne kadar uğraşılsa da Paris saldırısı ve benzer olayların İslam’ın cihadist yüzünü gösterdiğini, dolayısıyla İslam’ın kendisiyle yüzleşmesi, dahası içindeki aşırıların sorumluluğunu üstlenmesi gerektiği gibisinden argümanlarla sahnedeki yerlerini almış durumdalar.
Oysa meselenin İslam açısından değerlendirilmesi, birilerinin zannettiği kadar karmaşık değil. İslam, Hz. Peygamber’le ve diğer kutsalları ile ilgili Müslümanları rencide edici davranışlara tabii ki cevaz vermiyor ve bunu yapanlarla aynı yerde bulunmamayı öğütlüyor, temel olarak.
Dolayısıyla Charlie Hebdo isimli derginin sahifelerinde bundan çok zaman önce yer alan karikatürler, birilerinin ellerine silah alıp o dergiye baskın yapmaları ve 12 kişiyi öldürmeleri açısından sebep olmaktan çok, belki başka sebeplerle yapılan bu saldırı için bulunabilmiş bahanelerden birisi olarak değerlendirilebilir ancak.
Azmettirenler, saldırıyı yapanları karikatürleri öne sürerek motive etmiş olabilirler mi sorusu, önemli bir soru ve cevabı karmaşık. Çünkü bu sebeple motive olduğunu varsayacağımız kişi ya da kişilerin, ‘Suçsuz yere bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir’ hükmünü bilen Müslümanlar olarak, en azından söz konusu fiilin doğrudan mesul ya da mesulleri dışında kimseye zarar vermemeyi esas almaları gerekirdi. Oysa öyle olmadı.
Dünya üzerindeki iki milyara yakın Müslümanın belli başlı meselelerde benzer şekilde hareket etmelerini sağlayabilecek bir mekanizma, ne yazık ki yok. Dolayısıyla, medya imparatorlarından Rupert Murdoch’un "Belki Müslümanların büyük bir kısmı barışçıl ancak onlar içlerinde büyüyen cihatçı kanseri teşhis edip yok edene kadar bu yaşananlardan sorumlu tutulmalılar" şeklindeki ilk ve "Elbette Paris saldırısından tüm Müslümanların sorumlu olduğunu kastetmedim. Ama Müslüman topluluğu, aşırıcılıkla yüzleşip tartışmalıdır" şeklindeki özrü kabahatinden büyük ikinci mesajı, anlamsız… Ve anlamsız olduğu için de, düşmanca.
Paris olayı üzerine yapılan yorum ve değerlendirmeler, kim tarafından yapılmış olursa olsun, açık ya da gizli bir şekilde Müslümanların bir Halife’den mahrum oluşlarının ortaya çıkardığı garip duruma vurgu yapmak zorunda kalıyor aslında. İslam’ın hangi durumda ne gibi davranışlar öngördüğü ve nelere cevaz verip vermediği, önemli bir mesele. Ama söyledikleri referans kabul edilecek bir merci olmadan İslam’ın gerçeklerinin insanlara nasıl aktarılacağı ve onların bunu niçin kabul edecekleri, ciddi bir mesele.
20. Asrın başlarında, sınır tanımaz hırsları ve çıkarlarına dayalı hesapları sebebiyle Hilafetin kaldırılmasını dayatan Batılılar, şimdi başsız bıraktıkları iki milyar arasından devşirilen teröristler gerçeği ile yüzleşmek durumundalar. Halen bütün bir İslam coğrafyasını kan deryasında yaşamaya mahkum etmiş olmaları da, cabası.
Dışarıdan esen eleştiri elbisesi giydirilmiş hakaret rüzgarlarına içeriden destek olanlara gelince: Onların da, özellikle ülkemizdeki din eğitimi konusundaki tavırlarını ciddi manada gözden geçirmeleri gerek. Hem insanların dinlerini gereği gibi öğrenmelerine engel olmak ve hem de: ‘Gerçek İslam’ın ne olduğu, açıkça ortaya konulmalı’ demek, yaman bir çelişki.
Halifesiz, yani başsız bir İslam Dünyası’nın aşırılarına sahip çıkmasını beklemek, züğürt tesellisi kabilinden bir şey. Aynı şekilde, Müslümanları karşılaştıkları her türlü adaletsizlik ve haksızlık karşısında susabilecek insanlar olarak kabul etmek de…
Başlangıç olarak, ‘Gerçek İslam’ın ne olduğu; Müslümanların hangi durumda nasıl davranmaları ve davranmamaları gerektiğini iyi bilenlerin seslerini duyurmalarına destek olunmasında fayda var…
Batılıların da; biz her istediğimizi yapalım; vuralım, kıralım, zulmedelim, sömürelim… Müslümanlar ise maruz kaldıkları her türlü kötülüğe katlansın, ağızlarını bile açmasınlar; içlerinden çıkacak birileri de onları bu konuda ikna etsinler… gibisinden hayallerinin karşılığı olmadığına göre, şapkalarını önlerine koyup düşünmeye başlamaları gerek…
Ekrem Kızıltaş – Haber 7
ekremkiziltas@gmail.com
-
Ahmet Çayıroğlu 10 yıl önce Şikayet EtSayın Ekrem Hoca,Türkiye Cumhuriyetinin bir Diyanet işleri Başkanı var,KOnusunun Mesleğinin Profesörü,Üzerine düşen görevi layiki ile yerine getiriyor,Sizin gibi bilgin bir kişinin Halife aramasına üzülüyorum.Beğen
-
Sanki 10 yıl önce Şikayet EtSanki halife varken İslamla alakası olmayan davranışlar,düşünceler,yaşantılar,vahşet yoktu.Bakın bakalım Emeviler ve Abbasiler dönemine.Bu söylediğim,sapıklıklar,vahşetler,sapkın düşünceler Halife varken de var.Kaldı ki 20.yy başında kaldırılan halifelikten bahsediliyor ama kaldırılmadan önce halifeliğin hükmü mü kalmıştı sanki?Aynı Osmanlı İmparatorluğunun hükmünün kalmadığı gibi.Beğen
-
faruk 10 yıl önce Şikayet Ethalife nasıl yok halifeye haksızlık etmeyinBeğen Toplam 2 beğeni
-
Semih 10 yıl önce Şikayet EtMüslümanların tekrardan tarih sahnesine çıkabilmeleri için Farz olan Halifeye ihtiyaç vardır. Elinize sağlık Ekrem Bey.Beğen Toplam 1 beğeni