Nakil meselesi üzerinde ileri-geri konuşanlar ‘bir saldırı olmasını ve Türkiye’nin mecburen müdahale etmesini mi istiyorlardı ki; bu kadar gürültü çıkarıyorlar’ sorusu, anlamlı bir soru.

Türbe ve Karakolun nakli, karşı çıkanların beklemedikleri, düşünemedikleri ve dolayısıyla ezberlerini bozan bir olay oldu anlaşılan.

Hamasi olmasına çalıştıkları nutuklar atanlar, nakile karşı çıktıklarını söyleseler de, bunun dışında neler yapılabileceği hususunda tek kelime bile etmemeye çalışıyorlar. Yani ‘siz olsaydınız ne yapardınız’ gibisinden bir soru karşısında verebilecek cevapları yok.

Bu durum, Şah-Fırat Operasyonuna has bir durum da değil. Çünkü varlığını yapılan her şeye karşı çıkmak olarak tanımlamış olan muhalefet, iktidarda olmayı aklının ucundan bile geçiremediği için, ‘biz olsaydık ne yapardık’ konusuna da kafa yormuyor.

Karakola yapılabilecek bir saldırı, bunun karşısında Türkiye’nin atmak zorunda kalabileceği adımlar ve tabii bunun doğurabileceği neticeler, onların üzerinde düşünebilmeleri açısından birkaç numara büyük.

Vaktiyle Marmaray’a binmeyecekleri ve Yeni Boğaziçi Köprüsü’nden geçmeyeceklerini söyleyerek muhalefet yaptıklarını zannedenler, sadece Şah-Fırat Operasyonu değil, İç Güvenlik Paketi  konusundaki muhalefetlerini de, kendilerinden başka kimsenin anlam veremeyeceği bir şekilde sürdürüyorlar.

İç Güvenlik Paketi’nin kanunlaşmasını önlemek için yürüttükleri faaliyetler, esas vazifesi kanun yapmak olan TBMM’yi çalıştırmamaya çalışmak şeklinde devam ediyor. Bu arada paketin maddeleri, istendiği kadar hızla olmasa da, kanunlaşıyor. Kabul edilen maddeler konusunda muhalefetin ne gibi itirazları olduğunu ise öğrenemiyoruz bir türlü.

Belli ki paketin kanunlaşmaması konusuna odaklananlar, hangi maddenin hangi bölümlerinde değişiklik yapılması gerektiği konusuna pek çalışmamışlar. Bu durumda muhalefetin de, aslında paketin tümüyle kabulünden yana olduğu, ancak güya karşı çıkıyormuş gibi yaparak zevahiri kurtarmaya çalıştığını söylemek gerek.

Sakin davranıp, paketin hakikaten mahzurlu olduğunu düşündükleri maddeleri üzerinde değişiklik önergeleri verseler ve bunları makul bir şekilde savunsalardı, çok daha iyi olurdu mutlaka. Ama anlaşılan engelleme konusunda yeni yol ve usuller bulma işiyle çok uğraşmaktan, tasarıda nelerin değiştirilmesi gerektiğine çalışmak için vakit bulamamışlar.

Oysa muhalefetten, görüşmeleri sürdürülen paketin içeriği hakkında ciddi bir şekilde çalışması ve bunlar arasında insanımız için mahzurlu birtakım hususlar varsa bunlar hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi beklenirdi.

Şah-Fırat Operasyonu konusundaki açıklamalar ise tam bir fecaat. Nasıl olup da aynı konu etrafında birbirine benzer açıklamalar yapabildiklerine şaşırmaktan başka bir şey yapamadığımız ‘Üç Benzemezler’in Şah-Fırat Operasyonu ile alakalı sözlerine gülmek mi yoksa ağlamak mı gerek; karar vermek güç. 

Bütün gelişmeleri dikkatli bir şekilde izleyen insanımız, ekranlara çıkıp büyük büyük laflar edenlerden, hiçbir şey ifade etmeyen sloganlar değil, ‘biz olsaydık, şunu şunu yapardık’ gibisinden ayağı yere basan sözler bekliyor.

Ekrem Kızıltaş – Haber 7

ekremkiziltas@gmail.com