Dedim; dedi…
Dedi: Ama adalet karşısında herkesin eşit olması ve savcılar tarafından davet edildiğinde gitmeleri gerekir. Unutmayalım ki, Fatih Sultan Mehmed bile Kadı Hızır çağırdığında huzuruna gitmekten çekinmemişti.
Dedim: Tamam, Kadı Hızır’ı getirin, Fatih Sultan Mehmed yine gider. Ama tam da Başbakan Erdoğan’ın hastanede ve ameliyat için narkoz altında olacağı düşünülen bir saatte yapılan bu çağrının normal olmadığı ve eğer çağrılanlar gitmiş olsaydı, belki de Başbakan’ın hastanede gözaltına alınma girişimi yaşanacağı açık. Unutmayın, MİT Müsteşar’ı Başbakan’a bağlı olarak çalışır ve onun istediklerini yerine getirir.
Dedi: ….
Dedim: Mayıs 2013’ün son günlerinde başlayıp Haziran ortalarına kadar devam eden Taksim Gezi Olayları ile ilgili tavırlarınız başlangıçta makul gibi idi. Ancak üzerinden zaman geçtikten sonra, olayları değerlendiren mensuplarınız yüz seksen derece ters tavırlar takındılar. Bu normal mi sizce?
Dedi: Ama o eylemler ağaçların kesilmesini ve bölgeye AVM yapılmasını istemeyenlerin başlattığı masum eylemlerdi. Polislerin sert davranması sebebiyle olaylar tırmandı.
Dedim: İyi de Taksim’de meselenin üç-beş ağaç olmadığını eylemciler kendileri açıkladılar. Ve sizin AVM dediğiniz Taksim Kışlası ile ilgili planları mahkemenin iptal ettiği de biliniyordu. Kaldı ki sert davrandığını söylediğiniz polislerin çoğunun size bağlı olmaları ve bu işi kasıtlı yapmış olmaları ihtimali de var…
Dedi: …
Dedim: Kabataş’ta meydana gelen üzücü olay başlangıçta sahiplenilmişken sonra ne olduysa böyle bir olayı olmadığının iddia edilmesi, garip değil mi? Aynı şekilde Dolmabahçe camii meselesi de öyle…
Dedi: İyi ama o zaman o olayların olduğunu gösteren görüntüler yok ortada. Dolmabahçe Camii ile ilgili iddialar da doğrulanmadı.
Dedim: Görüntülerin olmaması, olayın olmadığını söyleyenlerin problemi. Kaldı ki sizden, o görüntüleri seyrettiklerini ve çok vahim olduğunu söyleyenler de vardı. Dolmabahçe Camii ile ilgili en büyük gürültüyü de sizin gazete ve televizyonunuz çıkarmıştı, hatırlarsanız.
Dedi: …
Dedim: Şu dershaneler meselesi… Bu kadar gürültü koparmaya değer bir husus muydu?
Dedi: Meselenin bam teli dershaneler zaten. Demokrasi ile idare edilen bir ülkede, dershanelere dokunulmaması gerekirdi.
Dedim: İyi ama okullar varken, dershanelere ihtiyaç duyulmasının yanlış olduğu ve eğitim sisteminin kendi doğasına ters bir şekilde, öğrenen değil, sadece yarışan öğrenciler yetiştirdiği, üzerinde herkesin ittifak ettiği bir husus. Asıl önemlisi ise, 28 Şubat cuntacıları okullarınızı hedef aldıklarında ‘devlete teslim etmeye hazırız’ denilmişken, size yakın olanların iktidarında, dershaneleri okula dönüştürelim teklifine bu kadar şiddetli karşı koymanız...
Dedi: …
Dedim: Şu 17 Aralık… Polislerin teknik takip ve dinlemelerini POL-NET’e girmemeleri, Savcıların dosyaları UYAP’a kaydettirmemeleri konusunda ne düşünüyorsunuz?
Dedi: Büyük bir yolsuzlukla karşılaşan arkadaşlarımız, böyle bir şeyi başkalarıyla paylaşırlarsa sonuç alınamayacağını düşünmüşler. Dolayısıyla bu normal.
Dedim: İyi de, bu polisler ve savcılar mevcut mevzuatı yok sayma hakkını nereden alıyor ve dönemin Başsavcısı’nın dediği gibi, ‘gerektiğinde çöpe atılabilecek ve gerektiğinde işlem yapılabilecek dosyalar’ı nasıl hazırlayabiliyorlar?
Dedi: …
Dedim: Gelelim 25 Aralık’a… Nasıl oldu da, Türkiye’yi çok daha ileri taşıyacak projeleri yüklenen müteahhitler rüşvet bahanesiyle hedef alınabildi?
Dedi: Bahsi geçenler herhangi bir şekilde akçeli işlere bulaşmamış olsalardı, böyle şeyler olmazdı. Mutlaka yaptıkları bir şeyler vardı.
Dedim: Rüşvet verdikleri iddia edilen işadamlarının malvarlıklarına tedbir kararları konulması gibi hukuk dışılıklar dikkatinizi çekmedi, diyelim. Ama 25 Aralık’ta hedef alınan isimlerin tamamının, Gezi Olayları sırasında ‘durdurulması’ talep edilen projelerin müteahhitleri olması bir tesadüf müydü?.. O projelerin hemen tamamı da Yap-İşlet-Devret usulü ile ihale edilmişti. Nasıl bir insan, on milyarlarca dolarlık kredisini kendisinin bularak yapacağı ve işletmeye başladıktan sonra ancak para kazanabileceği bir iş için bir de rüşvet vermeyi göze alır?.. Her şey bir yana, ama Türkiye’yi ileri taşıyacak bu projeleri devletin bizzat borçlanarak yapmasını isteyenlerin oyununa gelmiş olma ihtimali olsun sizi rahatsız etmedi mi?..
Dedi: …
Dedim: Yasadışı dinlemeler, kayıtlar, montajlar, dublajlar; Dışişleri Bakanlığı’nın dinlenilip sosyal medyayla servis edilmesi, devletin en üst düzey yöneticilerinin kriptolu telefonlarının bile dinlenmesi, MİT TIR’larına yönelik operasyon, bir bahane ile Kozmik Oda’ya girenlerin oradaki devlet sırlarını bir yerlere aktarmış olmaları… Hani vatanseverlik, devlete bağlılık, bütün faaliyetlerin ülkemiz için yürütüldüğü şeklindeki iddialar?..
Dedi: Bana müsaade…
Ekrem Kızıltaş – Haber 7
ekremkiziltas@gmail.com
-
doğrucu 10 yıl önce Şikayet Etfuat avnisi olan bir yapılanmanın hiçbir meşruiyeti olamaz..fuat avnisi olan bir yapı hiçbir ülkede saygı görmez, hiçbir devlet fuat avnisi olan bir yapılanmaya müsamaha göstermez..fuat avni olmanın ağırlığı cemaatin üzerine çökmediyse bunun nedeni kullanılmak istendikleri içindir..Beğen
-
mehmet 10 yıl önce Şikayet Etsorularınızı cevaplayan kimse bildiğiniz cahilmiş.çünkü o sorular biraz gündemi takip edene sorulsa sonuç sizin için büyük mağlubiyet olurdu :)Beğen Toplam 1 beğeni