Ekrem Kızıltaş
Ekrem Kızıltaş
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

İmtiyazlı azınlık ve yok etme hakkı!

GİRİŞ 08.06.2012 GÜNCELLEME 08.06.2012 YAZARLAR

Tabir caizse marjinal ölçüde kalan bu türden tepkilerin ‘çığ gibi büyüdüğünü’ ileri sürenler bile var. Muhtemelen ‘çığ’ın ne olduğunu bilmedikleri için böyle söyleseler de, bildik ‘imtiyazlı azınlık’ tavrı ile karşı karşıyayız yine.

İmtiyazlı azınlık, yani herkesten daha eşit olduklarını zannedenler.

Bunlar, 12 Eylül döneminde çıkarılan ‘Nüfus Planlaması Kanunu’nun, ‘hamileliğin sona erdirilmesi’ ile ilgili 5. Maddesi’nden memnunlar ve kesinlikle değiştirilmemesi gerektiğini düşünüyorlar.

Meseleyi tartışırken, Başbakan Erdoğan’ın ‘kürtaj cinayettir’ şeklindeki sözüne vurgu yapıyorlar sık sık. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in açıklaması da, canlarını epeyce sıkmış belli ki.

Diyanet’in bu işlere karışmaması gerektiğini söylüyorlar. Malum, laiklik…

İyi de, genellikle çağdaş, modern, ilerici oldukları iddia eden ‘imtiyazlı azınlık’ mensupların, Diyanet İşleri Başkanı’nın açıklamaları sebebiyle söylemeleri gereken başka şeyler vardı.

Başkan Görmez’in söylediklerine bir bakalım:

“Bilim adamları, biyologlar, embriyologlar, jinekologlar, genetik uzmanları bize kesin, bilimsel verilere dayanarak döllenmiş yumurta hücresinin anneden bağımsız bir insan olduğunu, (…) anneye bağlılığın sadece beslenme, oksijen ve vücut gücüyle olduğunu söyledikleri müddetçe sadece Diyanet ve Müslüman din bilginleri değil, bütün ilahi dinler, bütün ahlaki sistemler, kürtajın bir insan yaşamına son vermek olduğunu, anne rahminde varlığını tamamlamış insanoğlunun yaşam hakkının da dokunulmaz olduğunu haykırmaya devam edecektir.(…)

Hukuk diliyle hayat hakkı devredilebilen, vazgeçilebilen bir hak değildir. Anne karnındaki ceninin, bebeğin de kendisine ait hayat hakkı vardır. Ne annesinin ne de babasının, onun üzerinde mülkiyet hakkı olmadığı gibi, onun hayatı üzerinde vazgeçme, sonlandırma yetkisi de yoktur. ''

Diyanet İşleri Başkanı, bilim adamlarından ve onların dile getirdiklerinden bahsediyor. Netice olarak söylediği: “Meşru bir mazeret olmadıkça kürtaj haram ve cinayettir” hükmüne de, belli ki bu bilimsel gerçeklerden hareketle varıyor.

Bedenlerinin kendilerine ait olduğunu ve istedikleri gibi davranabileceklerini… söyleyip, buradan hareketle ‘kürtajın bir hak olduğunu’ ileri sürenler, öncelikle bu bilimsel veriler konusunda ne düşündüklerini açıklamak mecburiyetindedirler.

Diyanet İşleri Başkanı’nın dile getirdiği bilimsel hususlar doğu ise, kürtaj bal gibi bir cinayettir. O zaman ölçüsüz bir şekilde kürtajı savunmanın, bir canlıyı katletme hakkını savunmak olduğunu söylemek gerekiyor.

Hayvan haklarının bile zirve düzeyde savunulduğu bir zaman diliminde birilerinin ortaya çıkıp, canlı olduğu bilimsel verilerle kesin olarak ortaya konulan ceninleri yok etme hakkı savunmaları durumu ile karşı karşıyayız yani.

Başkalarından daha eşit oldukları şeklinde düşünenlere söylenebilecek fazla bir sözümüz yok. Ancak anne karnındaki ceninin başka bir hayat olduğu hususunda herhangi bir itirazları yoksa; kürtaj hakkını savunmanın, başkalarının hayatlarını sona erdirme hakkını savunmak olduğunu iyice anlamaları gerekiyor.

Buna rağmen kürtajın bir hak olduğunu iddia etmeleri durumunda ise, ‘doktorlarının bu duruma ne dediğini’ sormamız gerekecek herhalde.

Ekrem Kızıltaş - Haber 7

ekremkiziltas@gmail.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL