Ekrem Kızıltaş
Ekrem Kızıltaş
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

‘Ecel gelmiş cihane, baş ağrısı bahane’, ancak…

GİRİŞ 15.06.2012 GÜNCELLEME 15.06.2012 YAZARLAR

‘Ecel gelmiş cihane, baş ağrısı bahane’ şeklindeki söz, elhak doğrudur. Ancak eceli gelmiş olsa da, kişi eğer baş ağrısından ölmüşse etrafta en azından bir ağrı kesici bulunup bulunmadığına bakar; hastanın yakın çevresinde bulunanların bu konuda bir takım gayretler gösterip göstermediklerini araştırırız. Bu daha çok insan olarak üzerimize düşeni yapıp yapmadığımızla alakalı bir meseledir.

Konuyu müşahhasa doğru taşıyalım: 17 Nisan 1993 tarihinde vefat eden, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın bir suikaste kurban gidip gitmediğinin yanında, rahatsızlanması ile vefatı arasındaki zaman diliminde tıbbi müdahalenin gerektiği biçimde yapılıp yapılmadığı, yıllardan beridir tartışılmakta.

Bu konuyla alakalı olarak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün emriyle harekete geçen Devlet Denetleme Kurulu’nun hazırladığı rapor kamuoyuna açıklandı.

DDK’nın raporu, Özal’ın vefatı hakkında söylenti şeklinde yayılan birçok hususa açıklık getirir ve kulaktan kulağa yayılan bazı söylentilerin aslını esasını açıklar nitelikte.

Ancak aynı rapor, belki de bütün söylentilerden daha vahim olmak üzere, Rahmetli Özal’ın vefatı sürecinde yaşanan ihmalleri, duyarsızlıkları ve dahası tuhaflıkları, bütün boyutları ile ortaya koyuyor. 

DDK Raporu’nun özeti şu; Turgut Özal’ın ölümü şüphelidir!

Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 17 Nisan 1993 Cumartesi sabahı köşkte rahatsızlanmış, orada herhangi bir tıbbi girişimde bulunulamadan, ambulans bile denilemeyecek bir araçla önce GATA’ya götürülmek üzere yola çıkarılmış, ancak yolda karar değiştirilerek Cerrahpaşa’ya götürülmüş. Hastaneye varmadan vefat ettiği anlaşılan Özal’a, Cerrahpaşa Acil’de yine de birtakım tıbbi müdahaleler yapılmış, ancak günün ilerleyen saatlerinde vefatı açıklanmış.  

Kuş uçmaz kervan geçmez bir köyde herhangi bir sebeple rahatsızlanan ve yakınlarının çektikleri bir kızakla hastaneye götürülmeye çalışılan bir vatandaştan değil; başkent Ankara’nın Çankaya semtindeki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde yaşayan, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’ndan bahsediyoruz.

Merhum Özal’ın rahatsızlıkları bilindiği ve her an her şeyin olabileceği kolayca tahmin edilebileceği halde, koskoca Çankaya Köşkü’nde ve müştemilatında bununla ilgili herhangi bir tedbir alınmamış olması, ‘biz böyleyiz’ diyerek geçiştirebileceğimiz bir durum değildir herhalde.

DDK raporunda bu hususa ve diğer yaşananlara ‘akıl tutulması’ denilmiş. O kadar çok akıl tutulması yaşanmış ki…

Cumhurbaşkanlığı köşkünde niçin bir ilk müdahale ekibi ya da en azından bir hekim bulunmadığı, neden tam donanımlı bir ambulans tahsis edilmediği; alabildiğine geniş bir kadronun görev yaptığı o mekanda acil durumlarla ilgili esasların hangi sebeple belirlenmediği… Sorular ve tabii bunlarla beraber doğan şüpheler, uzayıp gidiyor…

DDK raporu da ortaya koyuyor ki, çeşitli rahatsızlıkları olduğu bilinen ve hakikaten yoğun bir tempo ile çalışan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın yaşadığı cumhurbaşkanlığı köşkünde, herhangi bir sağlık problemi sırasında ilk müdahale olsun yapılabilmek için en ufak bir hazırlık bile yokmuş…

Cumhurbaşkanlığı’nın internet sitesinde yayınlanan Devlet Denetleme Kurulu’nun raporu, ‘bu kadarı da olmaz!’ denilebilecek bir sürü hadiseyi içeriyor.

Özal’ın rahatsızlanması, hastaneye kaldırılması, ilk müdahalenin yapılması, vefatının açıklanması, otopsi ya da ölü muayenesi işleminin yapılmaması, birtakım şüpheler sebebiyle alınan kan örneğinin ortadan kaybolması, özel doktorunun zehirlenme şüphesi ile aldığı söylenen bir tutam saçın akıbeti… Bütün bu süreçlerle ilgili ihmaller, kayıtsızlıklar, tuhaflıklar birbirini izliyor.

Evet, ‘ecel gelmiş cihane, baş ağrısı bahane’ sözü doğrudur ve bu kural rahmetli Turgut Özal için de geçerlidir. Ancak anlaşılıyor ki, üzerinden 19 yıl geçmiş olsa da, bu olayda açığa kavuşturulması gereken çok şey var. Ölüm ecelledir tabii ki.  Ancak bu, sebep olanlar suçsuzdur ve onlara hesap sorulmasına gerek yoktur manasına gelmez.

Bu arada, unutmadan; umarız Çankaya Köşkü artık o günlerdeki gibi değildir…

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL