Unutkanlık Kemal Gürüz’ü kurtarır mı?..
Anadolu İmam-Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra da okuma arzusunda olan kızım, başörtülü olarak okunabilen bir iki tane özel üniversiteden bütçemiz açısından daha uygun olabileceğini düşündüğümüz birisini tercih etti ve kazandı da.
Kayıt zamanı üniversiteye giderek, biraz da indirim alırız ümidiyle arkadaşım olan rektör yardımcısına çıktık. Hoş-beşten sonra maksadımızı açıkladığımda rektör yardımcısı ‘indirim kolay’ dedi ancak üzgün bir şekilde, ‘maalesef’ diye söze başladıktan sonra şunları söyledi:
“Biliyorsun bu üniversite Türkiye’de halen başörtüsü ile okunabilen bir iki üniversiteden birisiydi. ‘Birisiydi’ diyorum, çünkü artık böyle bir şey olamayacak.”
Rektör yardımcısı, ısrarlarımız üzerine biraz daha detay verdi. Anlaşılan, zamanın YÖK Başkanı, okul yetkililerini ‘uyararak’, başörtülü öğrencileri okutmaya devam ettikleri takdirde kendileri ile özel olarak ilgileneceğini ve bunun ilk adımı olarak da, bütçeden okula yapılması planlanan külliyetli miktarda bir yardımın verilmesini engelleyeceğini söylemişti.
28 Şubat gözaltılarının 5. dalgası dolayısıyla aranan isimlerden birisi olan dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz, yurt dışında olduğu için ifadesine başvurulamamıştı.
Gürüz artık Türkiye’de ve muhtemelen bugün ifade vermek üzere savcılığa gidecek.
Türkiye’ye dönüşünde kendisini bekleyen gazetecilere söylediklerine bakarsak, Gürüz’de unutkanlık alametleri -belki de bir hafta süren gemi seyahatinin etkisidir- belirmiş durumda. İfadesini alacak savcı ve hakimlerin işi biraz zor yani.
Gürüz gazetecilere, ‘hayatında kanun dışı hiçbir şey yapmadığını, kanuni yetkilerinin dışında hiçbir yetki kullanmadığını’ söylemiş ve sözlerini şöyle sürdürmüş: "Sayın savcının soruları var, onlara cevap vereceğim. Ondan sonrası adaletin takdiridir. Alnım açık, başım dik. Türk milletine hizmetten şaşmadım. Türk devletinin yücelmesi, Türk milletinin mutluluk ve refahının artması, Türk milletinin uluslararası camianın saygın ve seçkin üyesi olması için gururla çalıştım.”
Kemal Gürüz’ün YÖK Başkanlığı yaptığı 6 Aralık 1995 ila 5 Aralık 2003 arası, tamamen kanunsuz başörtüsü yasağı yanında ucube katsayı kararının da uygulandığı dönem.
‘Kanun dışı bir şey yapmamış olduğu’ iddiasında bulunan Gürüz’e, YÖK Kanunu Ek 17. Maddedeki açık hükme rağmen, üniversitelerdeki başörtüsü yasağını hangi kanuna göre uygulattığı sorulacaktır herhalde. Devlet tarafından özel üniversitelere tahsis edilen yardımları vermek için başörtüsünün mutlaka yasaklanması şartını koşmasının, kanuni dayanağını da keza…
Üniversitelerin tamamında, başarının tek kriteri başörtülü öğrencileri okula sokmamaktı o zamanlar. İmam-Hatiplerin ve meslek okullarının üniversitelere girişinin engellenebilmesi için katsayı kararının devreye sokulması, operasyonun diğer önemli adımı oldu.
On binlerce öğrenciyi, aileleri ve çevreleri ile birlikte yok sayan zihniyetin sebep olduğu maddi ve manevi kayıpların hesabını çıkarmak imkansız.
Kanunsuz bir şekilde hakları ellerinden alınan gençlerin ve ailelerinin yaşadığı travmalar, işin bir yönü. Her birimizin yaşadığı ya da şahit olduğu bu türden olaylar arasında, üzüntü sebebiyle hastalanan ve hayatını kaybeden gençler bile vardı.
Meslek eğitimini altüst eden kararın ekonomiye verdiği kayıplar da cabası. Görünüşte sadece İmam-Hatipleri hedef alan sinsi bir planla meslek eğitimine vurulan darbenin gerçek bilançosunu, vaktiyle konuş/a/mayan işadamları biliyordur herhalde.
Gazetecilere: “28 Şubat neyse onu da bilmiyorum. Üniversite kendi işlevini yaptı, kanunların verdiği yetkiler çerçevesinde. Ben askeri kanattan da bize şunu şöyle yapın, bunu şöyle yapın diye bir direktif geldiğini hatırlamıyorum” da demiş Gürüz…
Dedik ya, unutkanlık…
İyi ki arşivler unutkanlıkla malul değil…
Ekrem Kızıltaş - Haber 7
ekremkiziltas@gmail.com