Arnavutluk: Bardağın yarısı dolu ama…
1912’de diğer Balkan ülkeleri ile birlikte Osmanlı’dan ayrılan Arnavutluk’un bundan sonraki tarihi talihsizliklerle dolu adeta. Osmanlı’dan ayrılır ayrılmaz bölge ülkelerinin işgaline maruz kalan ülke, 1925’te cumhuriyetle idare edilmeye başlansa da, 1939’da İtalyanlar tarafından işgal edildi ve 1944’te işgalin sona ermesinin ardından Enver Hoca’nın komünist diktatörlük idaresi altına girdi.
Önceleri SSCB’ye ardından Çin’e yaklaşan Enver Hoca, 70’li yıllardan itibaren ülkeyi tamamen kapalı bir rejimle yönetti. Enver Hoca’nın 1985’deki vefatı sonrası çeşitli çalkantılar yaşayan Arnavutluk, bölgedeki değişim rüzgarlarından en son etkilenen ülke oldu.
Yaklaşık 4 milyon insanın yaşamakta olduğu ülkenin yüzde 75’i Müslüman. Osmanlı idaresinden ayrıldıktan sonra gerek işgal ve gerekse komünizm döneminde korkunç zulümlerle karşı karşıya kalan Müslümanlar, ülkenin diğer vatandaşları gibi artık nispeten rahat bir durumdalar.
Komünist dönemin bölge ülkelerinin tamamında yapmış olduğu tahribatın en yoğun olanına sahne olmuş ülkede, Müslümanlar kaybettikleri zamanı telafi edebilmenin gayreti içerisindeler.
Türkiye’den gelen birisi mevcut duruma bakıp pek iç açıcı olmadığını söyleyebilecek olsa da, Arnavutluk Müslümanları ‘bardağın yarısının dolu’ olduğunu söylüyor ve giderek doluluk oranının artacağını belirtiyorlar.
Özellikle başkent Tiran’da dolaşırken Ramazan’ın bu ülkeye gelip gelmediği konusunda soru işaretleri akla geliyor. Ancak Elbasan ve Berat gibi şehirlere ve özellikle de köylerine gittiğinizde, Ramazan’ın Arnavutluk’a da gelmiş olduğunu ve iyi bir şekilde ağırlandığını anlıyorsunuz.
Ülke kendini toparlama aşamasında ve bu arada Müslümanlara da bu toparlanmada epey vazife düşüyor. Ancak yıllar sürmüş baskının ve terörün zihinlerde bıraktığı tortulardan kurtulup daha sağlıklı bir yapıya ulaşılması için, bu coğrafya ile ilgilenen kuruluşlarımızın da daha çok çalışmaları gerek.
Arnavutluk Müslümanlarına yalnız olmadıklarını ve öncelikle Türkiye’de olmak üzere dünyanın hemen her tarafında kardeşlerinin bulunduğunu hissettirmek çok önemli. Böylelikle belki yüzde 75’i Müslüman olan bu ülkenin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayabilecek kadroların yetişmesi sağlanabilir.
Ziyaret ettiğimiz yaz Kur’an kurslarındaki çocuklara isimlerini sorduğumuzda aldığımız cevaplar, bir zamanlar baskıyla sağlanan bazı şeylerin bugünlerde başka şekillerde sağlanmak istediğini gösteriyor.
Kız çocuğunun ismi Amanda, babasının adı Emin… Çocuklardan bir başkasının ismi İndrid, babasının adı Baskim, dedesininki ise Recep’miş. Bir başkasının ismi Dorian, babası Hasan, dedesi ise Hilmi ismini taşıyormuş.
İsimlerin kanun zoruyla değiştirildiği dönemlerde bile taviz vermeyen yapı, bugünlerde başka sebeplerle çözülme emareleri gösteriyor gibi yani. Ve bunun ağırlıklı sebebi de, Hıristiyan aleminin bu ülkedeki yoğun misyonerlik faaliyetleri.
Tek bir Hıristiyanın bile yaşamadığı köylere kilise inşa etmekten tutun da, aklınıza gelebilecek hemen her yolu deneyen misyonerler, ortamın müsait olmasından bilistifade Arnavutluk’u Müslümanlıktan uzaklaştırma gayretinde.
Konu uzun ve anlatılacak çok şey var ama özeti şu: Arnavutluk, özellikle Türkiye’den kendisine yönelecek çok daha fazla ilgiye muhtaç.
ekremkiziltas@gmail.com