Ekrem Kızıltaş
Ekrem Kızıltaş
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Birleşmiş Milletler Yaz tatilinde mi?..

GİRİŞ 30.07.2012 GÜNCELLEME 30.07.2012 YAZARLAR

Myanmar Devlet Başkanı’nın "Müslüman Ruhingalılar için tek çözüm, mülteci kamplarında toplanmaları veya ülkeden sınır dışı edilmeleri" şeklindeki açıklaması, konunun ne kadar ciddi olduğunu açıkça anlatıyor.

Peki kendisini, “Adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluş" olarak tanıtan Birleşmiş Milletler, o ne yapıyor?

Bu kuruluş halen faaliyette olup, yaz dolayısıyla tatilde de değilse, Myanmar’da Müslümanlara yönelik baskı ve katliamlar karşısında ne yapmaktadır?

Gelen haberlere bakılırsa, aslında herhangi bir şey yapmamakta olduğuna göre, soruyu şöyle sormak gerek: Birleşmiş Milletler Müslümanlara yönelik baskı ve katliamlar karşısında neden bir şey yapmamaktadır?.. Ve bu neden hep böyledir?

Myanmar’da Müslümanlara karşı olmadık zulümleri yapmakta olan Budist MAG keşişlerine ve onlara seyirci kalan, dahası teşvik de eden Myanmar hükümet yetkililerine karşı, içerden veya dışarıdan hadlerini bildirecek bir şeyler yapılsa, BM bugünkü kadar sessiz kalır mıydı, yoksa hemen harekete mi geçerdi?

Yıllardan beridir ileri sürülen, BM’nin Müslümanlara yönelik olarak kesinlikle çifte standart uyguladığı şeklindeki iddiaların ne kadar yerinde olduğunun sürekli olarak ispatlanmasından gına geldi artık.

Sadece BM mi? Dünya üzerinde var olan nerdeyse bütün uluslararası güçler, Müslümanlar söz konusu olduğunda çifte standart moduna geçiveriyorlar, nedense.

Bosna’da 1992 Nisan Ayı’nda başlayan Sırp saldırılarına sessiz kalanların, 1994’ten sonra Boşnaklar gidişatı kontrol etmeye başladıklarında hemen harekete geçmelerini hatırlayın mesela.

Yakın tarihteki bütün uluslararası meselelerde, muhatap Müslüman bir ülke ise eğer, BM aslan kesilmiş ve hemen harekete geçilmesi için düğmeye basmıştır. Ancak, mağdur konumda olan Müslümanlar ise, işi genellikle ağırdan almış ve netice olarak bir karar alınsa bile uygulama konusunda ısrarcı olmamıştır.

1991 senesinde Irak’a yönelik uygulamalar ve buna karşılık 1948’den beri, hakkında alınan onlarca aleyhte karara rağmen İsrail’e karşı en ufak bir müdahale yapılmamış olması, bu işin en açık delilidir.

Yakın dönemde Afganistan ve Irak’ın işgalleri konusunda bu kuruluşun takındığı tavır, BM’nin aslında sadece şeklen var olduğunu ortaya koymuş oldu.

Üye olan her ülkenin eşit oy hakkı olduğu söylenen BM’nin, icra organı olarak görev alan Güvenlik Konseyi kararları rağmına bir şey yapamıyor oluşu, GK’nin de 5 daimi üyeden (ABD, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya) birinin vetosuyla kilitlenebilmesi, artık hemen her meselede karşımıza çıkan önemli bir problem.

Son zamanlarda Suriye’de yaşananlar gözlerimizin önünde cereyan ediyor. Çin ve Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’nde dile getirilen bazı talepleri veto etmesi yanında; Suriye’deki yönetim mensupları, en kötü durumda bile Çin ve Rusya’nın kendilerini koruyacağı inancıyla, kendi insanlarına karşı en ağır silahları kullanmaktan bile kaçınmıyorlar.

Oysa kendi halkına karşı uçak, tank ve toplar dahil en ağır silahları kullanmaktan çekinmeyen bir yönetimin, bir şekilde hesap sorulacağından korkması gerekmez miydi?

 Birleşmiş Milletler’in Myanmar’da zulme ve katliama maruz kalan Müslümanlar konusunda harekete geçmesinin netice olarak ne getireceğini tahmin edebilmek de mümkün değil. Çünkü Budist katilleri ve onlara ses çıkarmayan Myanmar Hükümet yetkililerini ürkütecek bir güce sahip değil BM.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın sistem ve yapı olarak gözden geçirilmesi gereken zaman gelmiş ve geçiyor olsa da, bunun kısa hatta orta vadede gerçekleşmesinin mümkün olmadığı, açık.

Şimdi yapılması gereken, Myanmar başta olmak üzere, sıkıntılar çekilen coğrafyalardaki problemlerin halledilebilmesi için atılması gereken adımların bir an evvel atılması.

Müslümanlara yönelik zulümleri pervasız bir şekilde işleyen ve onlara göz yumanların, ‘öfkesinden çekinecekleri ve dostluğundan fayda umacakları’ bir bölge ülkesi yoksa da, İslam Alemi’nin böylesi durumlarda yekvücut olabileceği bir formül üzerinde çalışmak herhalde İslam Konferansı Teşkilatı’nın görevi olsa gerek…

Ekrem Kızıltaş - Haber 7

ekremkiziltas@gmail.com

YORUMLAR 2
  • Külkadir Han 13 yıl önce Şikayet Et
    ıssabır. eger kendi savunma birligimizi olusturamaz isek ,bu hep böyle oldu,oluyor, gelecegi allah bilir.allah bizi yeiesten kurtarsin.amin!
    Cevapla
  • engin temiz 13 yıl önce Şikayet Et
    bm-nato-ab hepsi haçlı örgütü. hiçbirine inancımız güvenimiz kalmadı, petrol yoksa money yoksa müdahale yok, bu müslüman ülkeler için hep böyle...
    Cevapla