Ekrem Kızıltaş
Ekrem Kızıltaş
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

‘Hama unutuldu, bunlar da unutulur’ mu?..

GİRİŞ 08.08.2012 GÜNCELLEME 08.08.2012 YAZARLAR

Suriye’de kan gövdeyi götürüyor…  Sadece dünkü kayıplar 200’ün üzerinde.

Suriye’de işlerin nasıl bu hale geldiği hususunda değişik görüşler olsa da, halkına yönelik olarak -uçaklar ve tanklar da dahil olmak üzere-, hemen her türlü ağır silahları kullanan bir yönetimin, bütün bunlara ve belki daha beterlerine rağmen haklı olduğu, olabileceği kanaatinde olanlar var.

Ordusu, Şebbihası  ve kimbilir başka hangi güçleri ile kendi halkına kan kusturan Suriye yönetiminin, ‘bölgeyi kendi arzuları doğrultusunda yapılandırmak isteyen dış güçlerin kışkırttığı hainlere(!) karşı bu türden operasyonlar yaptığı’ ve dolayısıyla ‘aslında emperyalizme karşı savaş verdiğini’ söyleyenler bile mevcut.

Hemen her gün şahit olduğumuz katliam görüntülerinin de, muhalefetten yana olanlarca oluşturulmuş kurgular olduğunu söyleyebilecek kadar rahat davrananlar, keza…

Suriye ve dahi bölge üzerine emperyalistlerin yaptıkları hesaplar mutlaka vardır ve sanırız hiçbir zaman eksik olmayacaktır. Ancak sadece muhtemel bir emperyalist etki mülahazasıyla; Rusya, Çin ve maalesef İran desteği ile yürütülen bir katliama haklılık payesi vermek, doğrusu anlaşılması son derece güç bir şey.

İşin Türkiye bağlantısı sebebiyle unutulmaması gereken temel  faktör ise, Suriye’de değişimin kansız gerçekleşmesi amacıyla geçmiş dönemde yürütülen faaliyetler ve iyi niyetle yürütülen bu faaliyetlere karşı takınılan kayıtsız tavırdır.

Türkiye ve Suriye arasında, bu ülkede olayların başladığı Mart 2011 tarihine kadar sürdürülen görüşmeler temel alındığında; kendi konumlarını da makul bir ölçüde koruyabilecekleri kansız bir değişim ihtimaline kapıyı kapattıkları için, belki Baas Yönetimini suçlamak gerekirken; Suriye’de yaşanabilecekleri öngörüp, buna meydan vermemek için yürütülen samimi çabaları suçlama vesilesi olarak kullanmak, anlaşılması güç bir tavırdır.

‘Suriye’de yaşananlar Suriye’nin ve Suriyelilerin problemidir, bize ne’ diyenler bir tarafa, orada kanı akan her Müslüman için canı yanıp ta, bu kanı akıtanların belli ölçüde haklılıkları olabileceğini düşünenlerin yakın tarihi hatırlamalarında fayda var.

1982’de Hama’da yaşananlar ve buna seyirci kalmaması ümit edilen, o zamanlar daha yeni İslam Devrimi yapmış İran konusunu unutmak isteyebiliriz belki, ama tarihin -maalesef- tekerrür ettiğinin de farkındayız herhalde.

Hama olaylarında on binlerce insanı katleden ve bunun hesabını vermemiş bir yapının devamı niteliğindeki Suriye Rejimi, bugünkü gözü dönmüşlüğünün de arada kaynatılabileceğinin hesabını yapıyor olabilir elbette.

Yani, Hama arada unutulup gitti, nasıl olsa bugün olup bitenler de bir şekilde unutulur şeklinde bir ham hayale sahip olabilirler…

Suriye’nin yapısını bilenler, yönetimi ellerinde tutanların değişime neden razı olmadıklarını anlamakta güçlük çekmezler. ‘Küçük olsun benim olsun’ zihniyetinden bile daha vahim olmak üzere, ‘burası (Suriye) benimdir ve istediğim her şeyi, ama her şeyi yapabilirim’ düşüncesinde olanların hakim olduğu bir sistemle karşı karşıyayız ve zaten şu anda yapmakta oldukları da bunun göstergesi.

Yönetime mensup önemli isimlerin, ciddi riskleri göz önüne alarak Suriye’yi terk ediyor olduklarına dair haberlerde ciddi bir artış söz konusu.

Ülkemizde hala Baasçıların emperyalizme karşı mücadele verdiğine inananlar olsa da, belli ki yönetimin merkezindeki kişilerin bazıları böyle bir inanç taşımıyor ve kendi halkına karşı savaş açmış bir yönetime hizmet etmemek için, fırsatını bulduklarında ülkeyi terk ediyor, ya da muhalefet saflarına geçiyorlar.

Esed ailesinin mensupları ya da çok yakın akrabaları dışında desteği kalmayacak gibi gözüken zalimlerin katliamları daha ne kadar devam eder, bilmiyoruz. Ama inşallah uzun sürmez.

ekremkiziltas@gmail.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL