Teorik olarak; CHP de Türkiye’deki partilerden bir partidir. Bu teorik esasın devamı olarak, mesela şu söylenebilir: Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun özellikle son zamanlarda ısrarla vurguladığı gibi, CHP’nin mütedeyyin insanlarla barışabilmesi, hatta teveccühlerini kazanacak birtakım politikalar üreterek, onların oylarını alabilmesi mümkündür…

Söylenmesine söylenebilir de, böyle bir söz söylendiğinde, Türkiye’de teori ve pratiğin uyuşmazlığı konusunda en rahat kullanılabilecek örneklerden birisi ile karşı karşıya olduğumuz için, yanlış bir önermede bulunmuş oluruz.

Çünkü CHP partilerden bir parti değildir ve teorik olarak ne kadar mümkün olursa olsun, bu partinin özellikle de mütedeyyin insanlarla barışabilmesi pek mümkün olmadığı gibi, onların oylarını alabilecek politikalar üretebilmesi, dolayısıyla oylarını alabilmesi mümkün değildir.

CHP’nin Genel Başkanı’nın meseleyi ortaya koyuş şekli bile böyle bir şeyin neden olmayacağının açık açık itirafı gibi zaten.

Kılıçdaroğlu, “Yıllar yılı CHP'nin dine karşı bir parti olduğu algısı yaratılmak isteniyor. Bu algıyı kırmak için çalışıyoruz.” diyor. Oysa mesele bir ‘algı’dan ibaret değil. Halen yaşanmakta olan gerçekleri, ‘bunlar aslında birer algıdan ibarettir’ diyerek gözlerden saklamak mümkün değil.

Her nereden aklına geldiyse, bir mütedeyyin kesim-muhafazakar kesim ayrımından medet umuyor, Kılıçdaroğlu. ‘Aydın, okuyan, hayatı sorgulayan, olaylara sağlıklı bakan ve inançlı insanlardan’ oluştuğunu ifade ettiği mütedeyyin kesimi, ‘CHP'ye mesafeyle bakan, zaman zaman söylemlerinden tedirginlik duyan ve CHP'nin kendisini iyi anlatamadığı kesim olarak değerlendirdiğini’ vurguluyor.

Kılıçdaroğlu’nun farkında olmadığı ya da belki olmak istemediği şey,  öncelikle mütedeyyin kesimle CHP arasındaki mesafenin uzaklığı. Bu kesime ‘CHP’nin kendisini iyi anlatamadığı’ şeklindeki yorum ise açıkçası, haksızlık. Çünkü özellikle de mütedeyyin kesim CHP’yi çok iyi tanır, hatta bazı CHP’lilerden bile…

CHP Liderinin, ‘Artık kılık kıyafet üzerinden insanları damgalamak çağdışı bir anlayış. İnsanların düşüncelerine bakacaksınız. Farklı düşünmekten de korkmamak gerekir’ sözünün muhatabının kim olduğu belirsiz. ‘Kılık kıyafet üzerinden insanları damgalama’ ve ‘farklı düşünmekten korkma’ halinin daha çok kendi partisini anlattığını bilmiyor olamaz çünkü.

‘Mütedeyyin kesimle’ bir araya geldikleri iftarda, ahlak ve kul hakkına vurguda bulunmuş Kılıçdaroğlu. ‘Siyasal düşüncesi ne olursa olsun toplumun ortak paydasının ahlak üzerinde yürümesi gerekir... Bu kavramı, toplumun ortak paydası yaptığımız zaman toplumda önemli ortak zemini yakalamış oluyoruz’ diyor; eyvallah. Ama hangi ‘ahlak’?..

Toplumun ortak paydası yapılacak ahlak için dini değerleri referans almak gerektiğinde, CHP’nin tutumunun ne olacağını düşünmek bile zor.

Kılıçdaroğlu’nun Peygamber Efendimiz’le(sav) alakalı sözleri de dikkat çekici: “İftardaki konuşmamda Hz. Muhammed'in devrimci kişiliğine vurgu yaptım. Bence Hz. Muhammed en büyük devrimcidir. Milyarlarca kişiyi etkileyen bir insana siz devrimci demeyip kime diyeceksiniz. Mütedeyyin insan Hz. Muhammed'e inanıyorsa artık o da devrimcidir.”

İlk bakışta güzel gibi gelen sözler bunlar; ancak söyleyen mesela batılı bir bilim adamı filan olsaydı.

Bu sözler, Türkiye’de siyaset yapan ve mütedeyyin insanların teveccühünü kazanmak isteyen bir siyasetçi, hele de bir CHP’li tarafından söylendiğinde, işler biraz karışıyor: Hz. Muhammed (sav) her şeyden evvel bir ‘Peygamber’dir ve O’na inanan insanlar, öncelikle Müslümandır.

Son zamanlarda mütedeyyin ve muhafazakar insanlar babında söylediği sözlerin tamamı tartışmaya açık olan Kılıçdaroğlu’nun daha çok çalışması gerek, çok…

Ekrem Kızıltaş - Haber 7
ekremkiziltas@gmail.com