Ekrem Kızıltaş
Ekrem Kızıltaş
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Karabilgin'in anlatmadıkları daha da önemli…

GİRİŞ 15.10.2012 GÜNCELLEME 15.10.2012 YAZARLAR

Dönemin Valisi'nin söyledikleri arasında en çarpıcı olanı, ‘olayların arkasında bir örgütün olduğu' iddiası. Ancak Karabilgin, 'örgütü bilmediği için isim veremeyeceğini' belirtmiş.

Yani olay birilerinin ısrarla dillendirmeye çalıştıkları gibi, Sivaslı Sünnilerin, Alevi aydınları yakması filan değil…

 ‘Olayları önlemek için her türlü çabayı sarf ettiğini ancak başarılı olamadığını' söylemiş Karabilgin ve eklemiş: "Elbette olaylardan ben sorumluyum. Bir ilde olan olaylardan ilin valisi yasal olarak da vicdani olarak da sorumludur. Aklıma geldikçe hala içim kanıyor."

Komisyon karşısında ‘sorumlu olduğunu' beyan eden Karabilgin, olayların yaşandığı günlerde da aynı şekilde mi konuşuyordu acaba?..  Dahası, konu ile alakalı olarak yargılanırken de benzer sözler mi söylemiş, yoksa suçsuz olduğunu mu ileri sürmüştü?..

SHP Genel Başkanı ve dönemin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'nün danışmanı iken Sivas Valiliğine getirilen Ahmet Karabilgin'in Komisyona anlattıkları arasında; sürekli olarak Banaz'da yapılan şenliklerin o yıl neden Sivas'a alındığı, özellikle o günler açısından netameli bir isim olan Aziz Nesin'in neden davet edildiği konusunda açıklık var mı bilmiyoruz.

Yine mesela, dönemin Sivas Emniyet Müdürü Doğuhan Öner'in ‘kalabalığı dağıtma' teklifine gerçekte ne cevap verdiğini de anlatmıştır belki.

Suçladığı isimlerden birisi olan Dönemin Sivas Tugay komutanı E. Tuğgeneral  Ahmet Yücetürk'ün kendisi ile ilgili olarak neden Sivas gibi yere gelecek en son valiydi” deme ihtiyacı hissettiğini de…

Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu kendisini arayıp ‘Emniyet Müdürü ve Belediye Başkanı ile görüş” talimatı verdiğinde: “Ben onlarla konuşmuyorum', cevabı verip vermediğini de keza…

Dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin'in olayların başlaması ve devamında dahli olup olmadığı konusu, ‘vali olarak olaylardan ben sorumluyum' sözünün kapsamı dışında bir husus.

Komisyona yaptığı açıklamaların basına yansıyanları arasında ezber bozacak bazı şeyler olsa da, yukarda bazılarını dile getirmeye çalıştığımıza benzer cevap bekleyen birçok soru var ve bu soruların bir şekilde aydınlanması, çok önemli.

Önemli, çünkü Sivas ve Madımak denildiğinde, bilinen 37 kayba rağmen konuyu bayraklaştırmak derdinde olanların önem verdiği insan sayısı 33. Birisi ensesinden vurulmuş olmak kaydıyla ikisi otel içerisinde, diğer ikisi de şehrin değişik yerlerinde olmak üzere hayatını kaybetmiş 4 kişi, nedense gündem dışı. Alışılmadık bir şekilde sürdürülen Sivas duruşmaları neticesinde; önce idama, sonrasında müebbet hapis cezasına çarptırılan insan sayısı da 33…

Akla gelen ilk soru şu: Yargılamalar, verilecek kararlar önceden tespit edilerek mi yapılmıştı yoksa?

Sivas olaylarından üç gün sonra Erzincan Başbağlar'da katledilenlerin sayısı da 33'tü, malum.

2 Temmuz 1993'te gerçekte neler yaşandığını en iyi bilen birisi olarak, açıklaması gereken çok daha başka şeyler de olmalı, Karabilgin'in.

Olaylarla ilgili sorumluluğu dolayısıyla ‘içim yanıyor' demesi anlamlı elbette. Ama Ahmet Karabilgin'in vicdanı, yargılamalar konusunda rahat mıdır acaba?..

Sivas olayları sebebiyle Mahkum edilenler, hakikaten suçlu insanlardan oluşuyorsa, mesele yok. Ama sokaktan rastgele toplanan masum insanlar mahkum edilmişlerse eğer, Karabilgin'in içi bu sebeple de yanmalı… Sadece onun da değil, hepimizin…

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL