Bıçak kemiğe dayandığında…
Bu arada olanlar da oldu ve İsrail saldırısı sonucunda, 200'e yakın suçsuz günahsız insan hayatını kaybetti. Zaten harap durumda olan Gazze, saldırılarla biraz daha harap oldu.
Şimdi, akla gelebilecek bütün uluslar arası kurallar yok sayılarak gerçekleştirilen bu saldırıyı yapan ülkenin cezalandırılması; bu olamayacaksa -ki, olamayacak- en azından bundan sonra benzeri saldırıların gerçekleşmesinin önlenebilmesi gibisinden çareler düşünülmesi beklenir, değil mi?..
Bunun yerine, ateşkesi sağlamak için araya giren ülkelerin hangileri olduğunu tartışıyoruz. Kimine göre Mısır başrolde, Katar yardımcı iken; Türkiye'nin esamesi bile okunmuyormuş.
Gazze'ye yönelik saldırıların sona ermesini sağlayan ateşkese nasıl ulaşıldığı konusunda bölgeden gelen haberler aksini işaret ediyor olsa da, bu işte Türkiye'nin herhangi bir rolü olmadığını yazmak ve söylemek, birilerine zevk veriyor gibi sanki.
Bu sadece iktidardaki partiye muhalefet ediyor olmakla ilgili bir durum değil; daha derin başka sebepleri olan bir mevzu.
Türkiye'nin Gazze'ye olan müspet ilgisinin, dışarıdaki bazı mihrakların yanında içimizden bazılarını da rahatsız ettiği malum. Bunun birazı, ‘başımız derde girmesin' gibi saf bir düşünceden kaynaklanıyor olsa da, daha çoğu İsrail'in ve batının etkisinde bulunmakla ilgili…
Dünyanın, bölgenin ve Türkiye'nin değiştiğini fark edemeyenler, her şeyin alıştıkları şekilde devam etmesini bekliyor; madem ki batı ülkeleri İsrail'in yapıp ettiklerine ses çıkarmıyor, biz de razı olalım demeye getiriyorlar.
Oysa bıçağın kemiğe dayandığı aşamaya gelinmiş durumda. Eğer gözlerimizin önünde oynanmakta olan komediye bir şekilde dur denilmezse, bundan sonrası gerçekten tufan…
Başlarındaki diktatörleri canları pahasına alaşağı edenlerde, gidişatın adaletsiz olduğu ve düzelebilme ihtimalinin de pek olmadığı şeklindeki kanaat gittikçe yaygınlaşıyor. Onları yalanlarla oyalayabilme imkanı da yok: İletişim çağındayız ve her şey herkesin gözleri önünde yaşanıyor çünkü.
Kimsenin aklına eseni yapamıyor olduğu bir dünyada yaşadığımız söyleniyorsa; bir ülkenin, başka bir ülkeye saldırıyor, yakıp yıkıyor olması bir suç ise, bir şeyler yapılması gerekir.
“İsrail BM'nin has evladı. Dolayısıyla BM'de ve özellikle de Güvenlik Konseyi'nde onun aleyhinde bir karar alınması imkansız. Bu konuda bir girişimde bulunmak, boşa kürek çekmek olur. Hem zaten ateşkes de sağlanmış işte” şeklinde düşünenler vardır muhakkak.
Ortadoğu sorunu, ‘sorunların anası' olarak tanımlanır ve temelinde de Filistin sorunu yatar. Filistin sorunu da, İsrail'in pervasız davranışları ve batılı ülkelerin buna rağmen sorgusuz sualsiz bu ülkeye arka çıkıyor olmaları ile alakalıdır.
1948'den beri bir şekilde devam eden bu duruma bir son verilmesi; bunun için de, dünyanın diğer ülkeleri gibi davranması ve bazı temel kurallara uyması hususunda İsrail'in ‘ikna edilmesi' gerek.
İsrail ikna edilmedikçe, yani her aklına estiğinde Gazze'ye saldırabileceğine ve buna mukabil herhangi bir yaptırımla karşılaşmayacağına inanmaya devam ettikçe, bölgenin ve hatta dünyanın yaşanabilir bir hale gelebilme şansının olmadığı, çok açık.
Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com
-
mert 13 yıl önce Şikayet Etsayin yazar. size tamamen katilamiyorum. madem bu dünyanin, o bölgenin ve türkiyenin degistigi görünüyorda bu degisimin icinde olan almanlar neden bu kadar israili destekliyor?! alman disisleri bakani sayin westerwelle o bölgedeki degisimden sonra tüm ülkeleri ziyaret etti ve herkesle anlasiyor. tunusa itti, misira gitti, türkiyeye geldi ve hepsi ile anlasti. bu alman disisleri bakani daha dün bir programda israrla israili savundu. o halde ne degisti bize söylermisiniz?!Beğen Toplam 3 beğeni