Ekrem Kızıltaş
Ekrem Kızıltaş
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Başörtüsü yasağında kuvvetler ayrılığı yok muydu?

GİRİŞ 24.12.2012 GÜNCELLEME 24.12.2012 YAZARLAR

Kuvvetler ayrılığı denilen olay, aşağı yukarı bu. 

Buradan ne anlıyoruz? Mesela Yürütme'nin kanunlara aykırı bir işlemi olduğu zaman, re'sen ya da kendisine duyurulması üzerine Yargı'nın konuya vaziyet edeceğini ve hukuksuzluklara ‘dur' diyeceğini, değil mi?

Vaktiyle, ‘yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla, yüksek öğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir' şeklinde bir yasa olmasına rağmen; ‘yürütme' görmezden gelip başörtüsü yasağı uyguluyor, ‘yargı' da kendisine yapılan ihlal müracaatlarını sümen-altı ediyordu.

Dahası da var: Yapılanlar düpedüz eğitim-öğrenim hakkının engellenmesi idi ve bu fiilin de ceza kanunlarında müeyyidesi vardı. Ancak, kuvvetler ayrı da olsa, yürütme ve yargı kafa kafaya vererek kanunları yok saymışlardı.

Çok önem verilen kuvvetler ayrılığı eksiden de var idiyse; nasıl bunlar oluyor da olabiliyordu?

Bugün, ‘aman kuvvetler ayrılığı tehlikede' diye feryat edenlerin, vaktiyle bu türden ihlaller yaşanırken neden seslerini çıkarmadıkları, önemli bir mesele.

Olay, ‘bizim arzu ettiklerimiz gerçekleştiği sürece problem yok, ama bizim karşı çıktığımız şeylerin yaşanması ihtimali varsa, iş değişir' gibisinden ele alınıyor demek ki. Kara kaplı kitap fıkrasında olduğu gibi…

Aktüel tartışmalara baktığımızda, bunun böyle olduğunu anlıyoruz zaten. Başbakan, Yargı'nın Yürütme'nin sahasına vaki tecavüzlerini hatırlatarak; buna bir dur denilmesi ve ‘erklerin kendi yetkilerini aşmalarını engelleyecek düzenlemelerin yapılmasından' bahsettiğinde, koro haykırıyor: Kuvvetler ayrılığı tehlikede!

Türkiye'de düşünülen başkanlık sisteminin doğrudan diktatörlüğe gidiş olabileceği ve bu arada kuvvetler ayrılığı ilkesinin de ortadan kalkabileceğine dair görüşler var. Yani halkın oylarıyla işbaşına gelecek bir başkanın, yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı kendi kontrolüne alabileceğinden ürküyor birileri.

Bu niyete sahip olmakla suçlananlar iddiaları kesin olarak yalanlasalar da, tartışma sürdürülüyor.

Kuvvetler ayrılığı prensibinin ortadan kaldırılma niyetinde olunmadığı, erklere ait sınırların daha net bir şekilde çizilmesine çalışıldığı yönündeki açıklamalar, muarızları tatmin etmiyor.

Bu türden düzenlemelere neden gerek duyulduğunu izah sadedinde bazı örnekler aktarıldığında da; ‘canım onlar başka' şeklindeki yorumlar devreye giriyor.

Bunlar, özellikle de yüksek yargının doğrudan yetki ve hatta anayasa ihlalleri ile alakalı hususlar… AYM'nin, Danıştay'ın, HSYK'nın şu anda savunulamayacak bu türden icraatlarının bahanesi de hazırdı hep: ‘Türkiye'nin özel durumu'…

Türkiye'nin özel durumu denildiğinde, aslında ülkemizdeki bir kesimin özel taleplerinden bahsedildiği ortaya çıkıyor böylelikle.

Bir zamanlar son merci olmanın avantajlarını tepe tepe kullanan, kendilerine çizilmiş sınırları ve dahi anayasayı sıklıkla ihlal etmekten çekinmeyen kurumlar vardı.

Sistem, halkın karşısına çıkarak oylarını alan ve daha sonra yine onların karşısına çıkıp hesap vermek mevkiinde olan seçilmişleri kaale bile almamak üzerine bina edilmişti. Kuvvetler ayrılığı da, dostlar alışverişte görsün kabilindendi.

Konu ile alakalı samimi kaygı duyanlar da var muhakkak… Ancak kuvvetler ayrılığı ve benzeri konularda geçmişte farklı tavır içerisinde bulunanlar, vesayet sistemindeki son kaleleri olsun muhafaza edip edemeyeceklerinin derdindeler.

Yakın zamanda yapılan düzenlemelerle bazı gelişmeler sağlanmış olsa da; Anayasa ve kanun metinlerinde de değişiklikler yapılması ihtiyacı, halen var… Yapılması düşünülen de, bu…

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com

YORUMLAR 2
  • Ahmet Gül 13 yıl önce Şikayet Et
    kuvvetler ayrılığı hiçbir zaman olmadı !. hepsi gizlice chp ye çalışıyordu .
    Cevapla
  • turgut1 13 yıl önce Şikayet Et
    kuvvetler ayrılığı ve milli şef. yada parlementer sistem ve milli şef yada başkanlık sistemi ve milli şef...aslında korkanlar kendi kafalarından korkuyor olsa gerek..onlar parlementer ve demokratik bir sistemde başkanlığın en aalasını uyguladılar..bir şef ve savaştığı koca bir halk,mabedlerine varıncaya kadar bakın bu iş böyle olur diyerek sorgulanmaz icraatler..parlementer ve kuvvetler ayrılığı olan bir sistemde yapılanların maruz görülme sebebi yanı yargı engeline takılmaması yani yargının sus pus olması..kuvvetler ayrılığı herkesin kendi görevini yasalar dahilinde hani yapmaktı..hani yetkiler kendini kanunlara dayandırmak zorundaydı??camilerin ahır olması,ahıra dönüştürülmesi hangi kanunda vardı??yapanlara yargınn ses çıkarmamış olması neyle açıklanabilirdi? burası türkiye demek geliyor içimden
    Cevapla