Eskiden ‘Taharri' vardı, şimdi dinleniyoruz…
‘İzindeyiz' sözünü tatildeyiz manasına kullanıp espri malzemesi yapanlar var. Dolayısıyla hemen belirtelim: Yorulduktan sonraki ‘dinlenme'den değil; ‘dinlemek'ten bahsediyoruz.
Bu davalara kadar, özellikle de ordunun yüksek mevkilerinde bulunan kişilerin de dinlenebileceği gibisinden bir şeyi, insan rüyasında görse hayra yormazdı.
Ancak, kuvvet komutanların ve gerekirse genelkurmay başkanlarının bile dinleniyor olduğu ortaya çıktı.
Son olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı açıklamaların da ortaya koyduğu gibi, nerdeyse dinlenmeyen yok bu ülkede…
Bu işler eskiden biraz daha usturupluydu sanki…
Teknoloji gelişip, insanların konuşmalarını çeşitli şekillerde dinleme ve bunları kaydetme imkanı doğana kadar; ilgilenilen kişiler araştırılır, soruşturulur, takip edilir ve haklarında raporlar tutulur, yani ‘taharri' yapılırdı.
Attila İlhan'ın bir şiirine bile konu olmuş: “adım yusuf kısm-ı siyasi'de taharri”
Taharri gibi oldukça zor bir meşgalenin, dinleme gibi nispeten kolay ve teknoloji destekli bir işe dönüşmesi bir yönüyle belki güzel olsa da, ‘mahremiyet'in nerdeyse tümüyle rafa kaldırılması can sıkıcı…
Daha 70'lerin sonuna doğru, açıktan söylenemeyecek şeyleri; bir kişiyle beraberken, hatta belki tek başına iken bile söylememek gerektiğini anlamıştım.
Yıl 1978… Gazetecilik talebesiyim ve Milli Türk TalebeBirliği'nde Basın Yayın Müdürlüğü'nce yayımlanan ÇATI'nın Genel Yayın Müdürlüğünü yapmanın yanında, Fotoğrafçılık Kulübü ve başka şeylerle de uğraşıyorum. Kaldığım Feriköy'deki Konya Yurdu'nda bir gece saat 01 sularında telefona çağrıldım.
O günlerde, hele o saatlerde telefona çağrılmak netameli bir konu. Muhtemelen memlekettendir ve Allah korusun, belki de kötü bir haber.
Telefonda gençten bir hanım sesi… Merhaba deyip hal hatır faslını açıyor, senli-benlisinden hem de. Şaşkınlıkla kim olduğunu soruyorum: ‘İnsan arkadaşını tanımaz mı', diyor. Benim hanım arkadaşım yok dediğimde de, ‘sınıf arkadaşıyız' diyor, ismini soruyorum, tereddütle bir isim söylüyor: Pınar… Belli ki uydurma.
‘Sizdenim' diyor bana telefondaki ses. ‘Biz kimiz?' şeklindeki tuhaf sorumu, ‘güldürme beni' şeklinde karşılıyor. ‘Bizden olduğunu nerden bileceğim, eğer bizden isen Ayet el-Kürsi'yi oku, anlayalım' dediğimde, ‘o namazda okunmaz, istersen Fatiha ya da İhlas'ı okuyayım' diyor ve okuyor da.
Arka plandan gelen bazı erkek seslerinin kısık sesle ‘artık yeter' dediklerini işitebiliyorum. Buna rağmen konuşma oldukça uzun sürüyor.
Doğduğum yer, okuduğum okullar, MTTB'deki görevlerim, arkadaşlarım, yurtta kaldığım oda, ara sıra ziyaret ettiğim tanıdıklar… Unuttuğum bazı şeyler de dahil olmak üzere, benimle alakalı hemen her şeyi, gerekli gereksiz bütün detaylarıyla bildiklerini anlıyorum.
Bir isim söyleyip arkadaşım olduğunu söylüyor mesela ve ben hatırlamayınca da yardım ediyor: ‘İstatistik imtihanı sonrası okulun karşısındaki büfede beraber meşrubat içmiştiniz!..' Hafızamı zorluyorum, doğru!..
Yatsı vaktinin çıkmak üzere olduğunu söyleyip konuşmaya son vermek isterken, ‘görüşelim' diyor. ‘Hayır' diyorum ve nedenini sorunca da, ‘annem tanımadığım kızlarla konuşmamı yasakladı' diye ekliyorum…
Sıradan bir insanın hayatıyla ilgili bu kadar detaylı bilgiye ihtiyaç duyulup bir kenara not edilmesini, o zaman anlayamamıştım. Gerçi hala da anlayabilmiş değilim…
Ama, aslında gizlilik diye bir şey olmadığını ve zaten kolay kolay da olamayacağını, daha o zaman anlamıştım…
Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com
-
turgut1 12 yıl önce Şikayet Etyatsı vakti çıkıncaya kadar???. hocam konuyu biraz açabilir miyiz?yani yatsının çıkmasından önce ki zaman tünelini? yada şöyle söylüyüm yatsı ile sınırlanan vakit kış saati mi yaz saati mi? yani hangi mevsimin yatsısı?zira yazları sanırım gece 10 gibi falan yatsı.Beğen Toplam 4 beğeni