Bu sözler Kültür ve Turizm Bakanı'na ait.

Ertuğrul Günay, TRT Türk'te yayınlanan Görüş Farkı programında, Muhteşem Yüzyıl isimli TV dizisi ile alakalı bir soruya cevap verirken söylüyor bunları…

Tartışılan konu, 46 yıl padişahlık yapmış, bu sürenin 8.5 yılını at üzerinde seferlerde geçirmiş ve yine seferde iken vefat etmiş olan Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatını temel alan bir TV dizisi ile alakalı.

Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatını konu alan dizinin, sadece harem hayatı ve birtakım saray entrikaları ile sürdürülüyor olmasına yönelik eleştiriler var, malum… Diziye yönelik eleştirileri, yukarıdaki gibi cevaplarla karşılayan kişiler de var tabii.

Ancak bu ülkenin Kültür ve Turizm Bakanı'nın, hele bu kişi Ertuğrul Günay ise, daha farklı bir cevap vermesi beklenirdi.

Kardeş ya da evlat katli meselesi, daha çok tarihçilerin konuşması ve tartışması gereken bir konu. Bakan Günay'ın da vurguladığı gibi: "Bugünkü idrakimizle bağdaşmayacak tarafları var" çünkü.

Bugünkü idrakimizle bağdaşmayacak tarafları olan bir konu, Bakan Günay tarafından söz konusu diziyi ve genel olarak TV dizilerini müdafaa sadedinde dile getiriliyor.

Dizinin, Osmanlı'nın en önemli padişahlarından birisinin hayatını, senaristlerin hayalindeki harem hayatı ve saray entrikaları üzerinden anlatma gayretinin çeşitli sebepleri olabilir. Ancak, Sayın Bakan'ın, tarihimizi sadece evlat veya kardeş katli meselesi üzerinden değerlendirme eğiliminde olmadığını ümit ediyoruz.

Koskoca bir tarihi, sadece evlat-kardeş katli meselesinden ibaret görmek, kim tarafından söylenirse söylensin, kabul edilebilecek bir şey değildir.

Bu konu açılınca, mesela Cem Sultan ve benzeri isimlerin devletin başına açtığı gaileleri de gündeme getirmek gerek ki, en azından konu biraz vuzuha kavuşsun.

Yunus Emre, Hacı Bayram Veli  ve Hacı Bektaş Veli'yi ve onlar gibi daha yüzlerce insanı tabii ki çocuklarımıza öğretelim. Ancak onları yetiştiren ortama imkan sağlayan padişahları, yani Osman Bey'i, Sultan Murad'ı, Fatih Sultan Mehmed'i, Kanuni Sultan Süleyman'ı ve diğer padişahların hepsini de öğretelim… Hem de iftiharla. Onlar bizim ecdadımız çünkü.

Hükümran oldukları coğrafyalarda hep adalet ve hakkaniyetle hükmetmeleri ve elbette güçleri sayesinde, küçük bir beyliği cihan imparatorluğu haline getirmişler…

Üç kıtada, 22 milyon kilometrekarelik bir alanda, farklı din, dil ve ırka sahip toplulukları bir arada barış içerisinde yaşatabilen muhteşem bir devlet kurup 600 sene boyunca yönetmişler…

Ecdadın yaptıkları arasında, bugünden bakarak tartışılabilecek şeyler de vardır şüphesiz… Ancak bunu yapmayı tarihçilere bırakmak ve evlatlarımıza ecdadımızı mümkün olduğu kadar olumlu yönleri ile anlatmak gerek… Mahcubiyeti aklımızın ucundan bile geçirmeden…

Kemal Tahir'in konuyla alakalı sözleri, Bakan Günay'ın meseleyi daha iyi kavramasını sağlayabilir belki:

"İmparatorlukları bölüp parçalayan başka ne vardır? Aile mi? Yani imparator öldükten sonra, ‘Yerine, sen geçeceksin, ben geçeceğim kavgasına tutuşan oğullar mı? Osmanlı'nın gözüyle devlet, oğlundan da kardeşinden de yücedir. Hiç bak­maz, devlete zarar vereceğini sezdi mi keser, koparır kellesi­ni... Bu neyi belirler; Osmanlı'nın, devletin sürekliliği uğruna kendi ailesini bile feda ettiğini değil mi? Bu nasıl bir devlet tutkusu, insanlık trajedisidir!" (Kemal Tahir'le Sohbetler, İsmet Bozdağ, Emre Yayınları)

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com