Bir musibet, bin nasihatten evladır
GİRİŞ 18.09.2008
GÜNCELLEME 18.09.2008
YAZARLAR
Frankfurt kentindeki davada, mahkeme, Mehmet Gürhan'a beş yıl on ay, Mehmet Taşkan'a iki yıl dokuz ay, Firdevsi Ermiş'e ise bir yıl on ay hapis cezası verdi.
İslami kesimin önde gelen entelektüellerinden Ali Bulaç, bu davanın muhafazakâr kesimde travma yarattığını söylüyor.
İnsanların ceza görmesi ya da toplumsal bir kesimin hayal kırıklığına uğraması elbette iyi değil. Ancak olaya öteki açıdan da bakmak gerek:
Uzun yıllardır cemaatçi bir zihniyetle, " o suç işlemez ", " bu haram yemez ", " şu kötülük yapmaz " denildi.
Halbuki " hırsızlık ", " dolandırıcılık ", " yolsuzluk ", " emniyeti suiistimal " gibi olaylara herkes karışabilir.
O halde " insan odaklı ", yani kimlikçi/cemaatçi bir suç anlayışından vazgeçmek gerekiyor. Onun yerini " hukuki ve akılcı " bir kavrayış almalı.
Bu da aynı zamanda, " insana dayalı " bir organizasyon anlayışını terk etmeyi şart koşuyor.
Açmaya çalışayım:
" Müslüman suç işlemez. Ahmet de bir Müslüman. O halde Ahmet suç işlemez " türü bir mantık yürütmenin ne kadar yanlış olduğunu, Almanya'daki bu dava gösterdi.
" Müslüman suç işlemez. Ahmet de bir Müslüman. O halde Ahmet suç işlemez " türü bir mantık yürütmenin ne kadar yanlış olduğunu, Almanya'daki bu dava gösterdi.
Almanya'daki Müslüman Türkler; " Ahmet bizdendir, haram yemez " diyerek insani yardım için para verdiler. Bunun karşılığı olarak makbuz istemediler. Paraların neredeye gittiğini soruşturmadılar. Yıllarca Ahmet'e, Mehmet'e, Ali'ye, yani "insana dayalı" bir organizasyona güvendiler.
Halbuki bu organizasyon hakikaten "hukuki ve akılcı" kurallara göre işleseydi; hem paralar doğru adrese giderdi, hem de bugün ceza alan kişiler suç işlemezdi.
Daha doğrusu işleyemezlerdi.
İnsana dayalı, cemaat ve kimlik temelli kuruluşlar, suiistimale açık yapılardır. Bir süre saat gibi işleyebilir, harika işler başarabilirler.
Ancak burada " mama " olduğunu göre bazı kişiler, yavaş yavaş oraya yanaşır. " Çanağında bal olsun, Bağdat'tan gelir arısı " lafı boşuna mı söylendi?
Dernekte, vakıfta, kurumda görev yapan onlarca, yüzlerce çalışan arasından mutlaka çürük elmalar çıkar.
Kuraldır: Eğer sistemi, çürük elmaları içinde barındıracak biçimde kurarsanız; o çürükler, bir süre sonra sağlam elmaları da bozar.
Bugüne dek Müslüman dayanışmasına çok önem veren muhafazakâr kesimin, artık "hukuki ve akılcı" organizasyonlara geçmesi gerekiyor.
Hem Kayserili, hem Konyalı işadamları şöyle demişti: " Rekabet ve ihracat bizi disiplinli hale getiriyor. Artık her şeyi kayıt altına alıyoruz. Ham maddenin bir gramının dahi heba olmamasına özen gösteriyoruz. Yabancıların koyduğu
kurallar sayesinde ürünlerimiz standart hale geldi. "
İşte ekonomik alemdeki bu rasyonelleşmenin, toplumsal dayanışma kuruluşlarında da işlemesi gerekir.
Cami yaptırma derneğine bağış yapan Müslüman, " Hani bunun imzalı, mühürlü resmi makbuzu " diye sormaya başladığı gün, modernleşmede bir adım daha ileriye gitmiş olacağız.
Bir musibet, bin nasihatten evladır!
EMRE AKÖZ - SABAH
YORUMLAR 9
TÜMÜ
-
Şevket Yıldız 17 yıl önce Şikayet EtBu tip kuruluşlar bizim verdiğimiz,3 kuruşluk bağışları alıp. dünyanın her tarafına ulaştırıyorlar.Üstelik bu işleri,misyonerlik yapan hristiyan yardım kuruluşları gibi insan seçerek veya şart koşarakta yapmıyorlar.İşin birde istihbarat boyutu var.Bu tür kuruluşlar bize medyanın anlatmadıklarını yada çarpıtarark aksettirdiklerinin gerçek yönünü anlatıyorlar.Sırf bu yüzden bizim bu kuruluşlardan vazgeçmemiz,sözkonusu olamaz.Hiç kimse merak etmesin,bu iftira kampanyasıda neticesiz kalacak.Beğen
-
Şevket Yıldız 17 yıl önce Şikayet EtAli Bulaç'ın tespitine katılmıyorum.Bağış yapanlar elbette bu riski bilerek bağışta bulunuyorlar.. Mühim olan benim niyetimdir,verdiğim tek kuruş dahi muhtaç insanlara ulaşmasada ben vermeye ve özellikle İslami yardım kuruluşlarına vermeye devam ederim.Başka kime vereceğim,çevremde fakir arıyorum ama inanın fakir yok,aç insanda yok,her köşe başında bir aşevi var,bu tip yardım kuruluşları arı gibi çalışıp,o fakirleri bizden önce buluyorlar.Ben yardım yaparken,(özel durumlar dışında)yurtiçindekileri değil daha çok yurtdışında açlık yüzünden imanından olan insanları düşünerek yapıyorum.Beğen
-
Ilhan Okumus 17 yıl önce Şikayet EtSayin Aköz. Sayin Aköz ve ayni düsüncelere sahip olan insanlaraithaf olunur.Kisilerin hatasini kuruluslara mal etmemek lazimdir.Zamaninda Kizilayin beceriksiz yöneticileri ve kizilayin parasini ic eden kisilerde o kurulusu temsil etmez.Eger o kisiler bu isi yapmak icin gurup halinde suc islemisseler o zaman haklisiniz diyebiliriz.Asil düsünmesi gerekenler o kisilerki su ramazan gününde insanlarin bagissever yapilarini deniz feneri ni mafya organizasyonu gibi göstererek yardimlarin sifira düsmesini saglayan kisiler dirBeğen
-
Abdurrahman Gülmez 17 yıl önce Şikayet EtHayır kuruluşları. Yapılan yanlışlar nasıl ve kim tarafından yaplırsa yanlıştır ve yanlışta olmalıdır.Ama bir yanlışı ortaya çıkaralım diye başka başka yanlışlar yapıp halkın insaf ve merhamet duygularınıda köreltmemek gerekir.Bu durum yapılabilecek kötülüklerin en büyüğüdür bence. Artık insanları butür hayır işlerine yönlendiremez,binlerce aç ve açıkta olan insanların derdine derman olamazsınız. Bundan daha büyük kötülük varmıdır acaba?Beğen
-
Mehme CIRIKt 17 yıl önce Şikayet EtFakiri kendiniz Arayın, Aracılara Gerek yok.. Herkes etrafına bakıp bulsun fukarayı, yapsın yardımını. Kerameti kendinden menkul aracılara hiç gerek yok. Tabii komisyonerlere de gerek yok. En kolay satılan şey haşa Allah'ın dini. Dün ciğeri beş para etmez adamlar holdingler kurup hortumladılar garibim saf insanları. Bugün bilmem ne derneği. Tv ekranlarında boy gösterip meşhur oldu milletin paralarıyla birileri. Şimdilerde çöpçatanlıkta baş aktör. Elbette hizmetlerde vardır, ama istismarda çok. Ne diyelim, yazıklar olsun.Beğen