Hangi vatandaşlar 'makbul' değildir?
GİRİŞ 27.12.2008
GÜNCELLEME 27.12.2008
YAZARLAR
Prof. Binnaz Toprak ve arkadaşlarının yaptığı " Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler " adlı araştırmanın eksik yönlerine değinirken, "devletin" sorumluluğunun altını çiziyoruz.
Böyle yapmamızın nedeni " her türlü kötülüğü devletten bilmek " gibi bir kolaycılık değil elbette.
Elimizde somut olaylar var.
Böyle yapmamızın nedeni " her türlü kötülüğü devletten bilmek " gibi bir kolaycılık değil elbette.
Elimizde somut olaylar var.
Bunlara geçmeden önce, sosyal psikolojinin bize öğrettiği çok temel bir mekanizmayı hatırlayalım:
" Eğer bir yeri bakımsız bırakırsanız, insanlar orayı daha da beter hale getirir. "
Türkiye'deki devlet toplum ilişkilerinde biz bu mekanizmanın azmanlaşmış halini yaşadık. Şöyle oldu:
Aleviler: Eğer 100 bin memuru olan Diyanet İşleri'nde Alevilere yer yoksa, bu inanç tarzı ders kitaplarında yer almıyorsa, o zaman sıradan vatandaş, " Demek ki Alevilik makbul bir şey değilmiş " diye düşünmeye başlar.
O sıradan vatandaşların içindeki " kaypak, avantacı, suça eğilimli, bencil, vs. " tipler ise fırsat kollar, " Şu Alevi komşumun başına bir şey gelse de, ona olan borcumu ödemesem " diye hayaller kurar.
Kürtler: Türkçe bilmediği için kasabada derdini Kürtçe anlatan zavallı köylülerden " 10 kuruş " (herhalde bugünün 10 lirası filan eder ki onlar için büyük paradır) ceza almış bir devlet bu.
Kürt vatandaşlar için, " Bunlar dağ Türküdür, karda yürürken kart kurt diye sesler çıkardıkları için o ad verilmiştir " saçmalığına inanan ve ona göre davranan nice askeri bürokrat olmuştur bu ülkede. (Kendileri ifşa ettiler.)
33 Kürt köylüsünü yargılamadan kurşuna dizdiği için ceza alan general Mustafa Muğlalı'nın adını kışlaya, kadın ve çocukların yaşadığı köylere uçaktan bomba atan Sabiha Gökçen'in adını da havaalanına veren yine bu devlet değil mi?
Böyle olaylar tarih boyunca tekrarlandığında, sıradan vatandaşların bir kısmı da, " Demek ki Kürt makbul değilmiş " diye düşünür elbette.
Gayrimüslimler: Çevresine bakıp bir tane bile " Yahudi subay ", " Rum vali ", " Ermeni yargıç " göremeyen sıradan vatandaş, bu grupların da makbul olmadığını hemen kavramaz mı?
Kötü niyetli esnaf, " 6 /7 Eylülde (1955) bunların malları yağmalanmış, yine böyle bir okazyon çıksa da komşunun dükkânına dalsam " demez mi?
Komünistler: 1920'lerden 1980'lere her türlü yanlış iş komünistlerden bilinmedi mi? Her nahoş olayda, hiç alakaları olmasa da, "günah keçileri" olarak komünistler içeri atılmadı mı?
Ortada komünizm kalmadı. Ama bugün hâlâ Anadolu'da " aşırı ve olumsuz " durumları anlatmak için misal olarak komünistler veriliyor.
Bu da yakın tarihin insanların içine nasıl kök salmış olduğunu ortaya koyuyor.
" Eğer bir yeri bakımsız bırakırsanız, insanlar orayı daha da beter hale getirir. "
Türkiye'deki devlet toplum ilişkilerinde biz bu mekanizmanın azmanlaşmış halini yaşadık. Şöyle oldu:
Aleviler: Eğer 100 bin memuru olan Diyanet İşleri'nde Alevilere yer yoksa, bu inanç tarzı ders kitaplarında yer almıyorsa, o zaman sıradan vatandaş, " Demek ki Alevilik makbul bir şey değilmiş " diye düşünmeye başlar.
O sıradan vatandaşların içindeki " kaypak, avantacı, suça eğilimli, bencil, vs. " tipler ise fırsat kollar, " Şu Alevi komşumun başına bir şey gelse de, ona olan borcumu ödemesem " diye hayaller kurar.
Kürtler: Türkçe bilmediği için kasabada derdini Kürtçe anlatan zavallı köylülerden " 10 kuruş " (herhalde bugünün 10 lirası filan eder ki onlar için büyük paradır) ceza almış bir devlet bu.
Kürt vatandaşlar için, " Bunlar dağ Türküdür, karda yürürken kart kurt diye sesler çıkardıkları için o ad verilmiştir " saçmalığına inanan ve ona göre davranan nice askeri bürokrat olmuştur bu ülkede. (Kendileri ifşa ettiler.)
33 Kürt köylüsünü yargılamadan kurşuna dizdiği için ceza alan general Mustafa Muğlalı'nın adını kışlaya, kadın ve çocukların yaşadığı köylere uçaktan bomba atan Sabiha Gökçen'in adını da havaalanına veren yine bu devlet değil mi?
Böyle olaylar tarih boyunca tekrarlandığında, sıradan vatandaşların bir kısmı da, " Demek ki Kürt makbul değilmiş " diye düşünür elbette.
Gayrimüslimler: Çevresine bakıp bir tane bile " Yahudi subay ", " Rum vali ", " Ermeni yargıç " göremeyen sıradan vatandaş, bu grupların da makbul olmadığını hemen kavramaz mı?
Kötü niyetli esnaf, " 6 /7 Eylülde (1955) bunların malları yağmalanmış, yine böyle bir okazyon çıksa da komşunun dükkânına dalsam " demez mi?
Komünistler: 1920'lerden 1980'lere her türlü yanlış iş komünistlerden bilinmedi mi? Her nahoş olayda, hiç alakaları olmasa da, "günah keçileri" olarak komünistler içeri atılmadı mı?
Ortada komünizm kalmadı. Ama bugün hâlâ Anadolu'da " aşırı ve olumsuz " durumları anlatmak için misal olarak komünistler veriliyor.
Bu da yakın tarihin insanların içine nasıl kök salmış olduğunu ortaya koyuyor.
Ne demiştik yukarıda?
"Eğer bir yeri bakımsız bırakırsanız, insanlar orayı daha da beter hale getirir. "
Yani eğer devlet, bazı vatandaşları, " hor görülebilir, dövülebilir, malına el konabilir, hakları elinden alınabilir " hale getirirse; öteki gruplar da onun izinden gider.
Dolayısıyla, toplumdaki " tutuculuğu, bağnazlığı, tahammülsüzlüğü, saldırganlığı " devlet faktörünü hesaba katmadan anlayamazsınız.
Emre AKÖZ / Sabah
emre.akoz@sabah.com.tr
"Eğer bir yeri bakımsız bırakırsanız, insanlar orayı daha da beter hale getirir. "
Yani eğer devlet, bazı vatandaşları, " hor görülebilir, dövülebilir, malına el konabilir, hakları elinden alınabilir " hale getirirse; öteki gruplar da onun izinden gider.
Dolayısıyla, toplumdaki " tutuculuğu, bağnazlığı, tahammülsüzlüğü, saldırganlığı " devlet faktörünü hesaba katmadan anlayamazsınız.
Emre AKÖZ / Sabah
emre.akoz@sabah.com.tr
YORUMLAR 6
TÜMÜ
-
Osman ERGÜN 16 yıl önce Şikayet Etİsa Ertuğrul. Yakın tarihimizde yaşanmış olaylar sayılmış yazıda. Okursan tarihi bunların gerçek olduğunu göreceksin. Ayrıca suçlanan millet değil, devlet. Senin hemen savunma psikolojisine girmen de yazarın ne kadar doğru tespitler yaptığını gösteriyor. Sen devlet misin kardeş? Ama işte devlet böyle davrandığı için sen de peşinden gidiyorsun anlaşılan ve yazarı haklı çıkarıyorsun.Beğen
-
zehra 16 yıl önce Şikayet Etişte ülkemizin gerçek sorunu!!. gerçekten çok doğru bir tespit.. ülkenin gerçek sorunu bu.. hep tek tip insan yetiştirmek isteyen yönetimler, idareciler, hükümetler, yanlış politikalar bizi bu hale getirdi.. ülkemizde ne yazık ki empati, anlayış, saygı eksik!!Beğen
-
isa ertuğrul 16 yıl önce Şikayet EtEmre Aköz sen demokrat bir yazarsın,. Fakat bu yazdığın yazının senden olduğuna inanmak güç özür kampanyasına destek verdiğin gibi bir yanlışa daha düşmüşsün ben bu yaşıma geldim bu yazdıkların gibi bir şeyi hiç duymadım sanki başına silah dayamışlar gibi işkemden atmışsın Türk milletini itham eden bir yazı kürt köylerini ne bir general bombalamıştır nede o bayan havacımız bu tür ithamlarla insanları provake etme bazıları o..dan.nem kapıyor ülkemi suçlamak için sende yangına benzinle gitme.demokratsın dedikse okadarda değil..Beğen
-
Ali Haydar 16 yıl önce Şikayet EtDeğnek. Emre Aköz, elindeki değnekle nerede kokmuş pislik varsa karıştırıp kokutmakla neyi amaçlamış olabilir?Devletimizin içine sızmış olan suçluların fırsat kolladığını biliyoruz.Kazara bilmediğimiz nice pislik olduğunu merak edersek o zaman açıp okumalıyız,diyorum.Yorumcuları birbirine düşürme tekniğini öğrenmiş olacağız.Beğen
-
muhittin yılmaz 16 yıl önce Şikayet Et. İsmail hakkı kocamemil, Emre Aköz'ün tam eleştirdiği yanlışa düşmüşsün. İnsanların inançları, kimlikleri, kültürleri, düşünceleri veya hassasiyetlerinden dışlanmışlığı kişilerin aidiyet duygusunu zayıflattığını, bunun yanlış olduğunu anlatıyor. Sen de eşi radikalde çalışıyor diye yazarı dışlayın diyorsun. Bu mantıkla koç, aydın doğan, yahudi ürünleri, emperyalist işyerleri, dış kaynaklı sermayedar şirketlerde çalışan o kadar mütedeyyin insanlar var ki senin deyiminle bu adamları, çalışanları atın gidin.Beğen