Boş laf... Nasıl olsa halk ona gene Taksim demeyi sürdürecek...

Yeşilköy gibi... Yıllardır gider gelirim, bir tek kişinin de "Atatürk Havaalanı'na gidiyorum", "Atatürk'ten geliyorum" ya da "uçağım Atatürk'ten kalkacak" dediğini duymadım. Beyazıt Meydanı yirmi yıl boyunca Hürriyet Meydanı oldu ama bu yalnızca belediye otobüslerinin tabelalarında geçerliydi. En koyu postalcının bile oraya Hürriyet Meydanı dediğini duymuşluğum yok. Altmış yıla yakındır bu şehirde yaşarım, Unkapanı Köprüsü'ne hiçkimsenin Atatürk Köprüsü dediğini duymuşluğum yok.

Beğenmemişler. 1 Mayıs Meydanı'nı beğenmemişler.

Ama sorarsan "solcu" olduklarını da söyleyeceklerdir.

Bunların solculuğu, Abdi İpekçi'nin altmışlı yıllarda Türkiye'de hemen hiçkimsenin bu konuları bilmemesi ve anlamamasına dayanarak bol keseden ortaya salladığı "İsveç sosyalizmi" kadardır işte. Sosyaldemokrasinin sağ kanadı.

"Karma ekonomi" falan filan... Altmışlı yılların teraneleri... Deniz Baykal bile o kadarcık solcu sayılır.
Beğenmemişler, başka bir isim öneriyorlar.

Ne mi öneriyorlar? Elbette "Atatürk Meydanı" ismini! Akıllarına başka ne gelebilirdi ki?
Çünkü efendim, geçen 1 Mayıs günü işçiler Taksim'de Atatürk anıtının çevresinde toplanmışlar...
Bu çok anlamlıymış...

Başka anıt mı yapmıştınız ki onun önüne gitsinler? (Tövbe, İnönü anıtı da yapmıştınız ama karşıdevrimci Menderes koydurmadı.

Onu görmek için bir zahmet Maçka'ya gideceksiniz.)

İyi ki Fatih'te su kemeri dibinde, heykelin önünde toplanmamışlar, padişahın atının bilmemnesi neredeyse insanın burnuna çarpıyor, o zaman ne halt edecektiniz?

Pardon, on beş yıllık cumhurbaşkanlığı döneminin on üç yılında sol partilerin ve sol yayınların yasaklandığı, işçinin grev hakkının bulunmadığı, hiçbir şekilde örgütlenme hakkına sahip olmadığı Atatürk'ten sözediyoruz, değil mi?

İşçi babası Atatürk, ha?

Yazının devamına bu linkten ulaşabilirsiniz

Emre AKÖZ / Sabah