Gazze'deki yıkımın anatomisi ve insani krizin boyutları
7 Ekim 2023’te başlayan Gazze savaşının üzerinden bir yıl geçti. Bu süre zarfında bölge, modern tarihin en yıkıcı çatışmalarından birine sahne oldu. Savaşın başlangıcından bu yana geçen 365 gün, Gazze Şeridi’nde ve çevresinde derin izler bıraktı. İsrail’in Hamas’a yönelik geniş çaplı askeri operasyonları, Gazze’de büyük bir insani krize yol açtı. Savaşta yaşanan kayıplara, yıkıma ve insani krize dair güncel veriler beraberinde yalnızca bir soru getiriyor; Gazze’de bundan sonra bir yaşam mümkün mü?
Ölü ve yaralı bilançosu
Savaşın başlamasından bu yana geçen bir yıl içinde, çatışmalar sonucu hayatını kaybeden sivillerin sayısı alarm verici boyutlara ulaştı.
İşte Gazze Sağlık Bakanlığı’nın 6 Ekim 2024 tarihli verileri:
- Gazze’de ölü sayısı 41 bin 870
- 34 bin 344’ünün ayrıntılı nüfus bilgileri açıklandı.
- 13 bin 737’si erkek.
- 6 bin 297’si kadın
- 11 bin 355’i çocuk.
- 2 bin 955’i yaşlı.
- 10 bin kadar cesedin hala enkazların altında olduğu düşünülüyor.
Yaralanan Gazzeli sayısı ise 95 bin 551 (Gazze Sağlık Bakanlığı, 18 Eylül 2024).
Batı Şeria’da da devam eden operasyonlarda son bir yılda en az 742 Filistinli öldürüldü, 6 bin 250’den fazla Filistinli yaralandı.
İsrail tarafında ise resmi kaynaklara göre 7 Ekim’den beri bin 200’den fazla sivil hayatını kaybetti. Bunların arasında en az 33 çocuk bulunuyor. Yaralanan İsraillilerin sayısı ise yaklaşık 5 bin 400 olarak bildirildi.
İsrail ordusu, kara harekatının başlangıcından itibaren bin 162 askerinin öldüğünü, 5 bin 968 askerinin de yaralandığını açıkladı.
Bu veriler, çatışmanın sivil nüfus üzerindeki yıkıcı etkisini ve ağır bir bedele mal olduğunu gösteriyor.
Rehineler ve kayıplar
7 Ekim günü başlayan savaşın en trajik sonuçlarından biri de kayıp ve rehineler meselesi. Gazze Medya Ofisi ve Filistin Sivil Savunma Teşkilatı’na göre, 10 binden fazla kişi hala kayıp veya enkaz altında. Bu rakam, savaşın yıkıcı etkisini ve arama-kurtarma çalışmalarının yetersizliğini gözler önüne seriyor.
Öte yandan, İsrail kaynaklarına göre yaklaşık 101 rehine hala Gazze’de tutuluyor.
Rehinelerin durumu, iki taraf arasındaki müzakerelerin en kritik konularından biri olmaya devam ediyor.
Yerinden edilme krizi, savaşın en görünür ve acil insani sonuçlarından biri olarak öne çıkıyor. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre, yaklaşık 1,9 milyon kişi (Gazze nüfusunun yüzde 90’ı) yerinden edildi. 16 Eylül 2024 itibariyle, Gazze’nin yüzde 85’inden fazlası İsrail’in tahliye emri altında (OCHA, 18 Eylül 2024). Bu durum, bölgede büyük bir insani krize yol açıyor. Ve yerinden edilen insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması konusunda ciddi zorluklar yaşanıyor. Barınma, gıda, su ve sağlık hizmetlerine erişim, yerinden edilmiş nüfus için hayati önem taşıyor.
Yerinden edilenler
Gazze savaşının 1. yılı sonrasında bölgenin altyapısı ve binaları, savaşın bir yılı boyunca ağır hasar gördü. Dünya Bankası’nın verilerine göre, konutların yüzde 66’sından fazlası ve ticari tesislerin yüzde 80’inden fazlası hasar gördü veya yıkıldı. UNOSAT’ın Ağustos 2024 verilerine göre, toplam yol ağının yüzde 68’i hasar gördü.
Bu yıkım, Gazze’nin günlük yaşamını felce uğratıyor. Ve yeniden inşa sürecinin uzun ve maliyetli olacağını gösteriyor.
Birleşmiş Milletler Filistinli Mülteciler Ajansı’na (UNRWA) göre 190 UNRWA tesisi hasar gördü. Bu da mültecilere yönelik hizmetlerin sunulmasını ciddi şekilde aksatıyor. Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre 130 ambulans kullanılamaz hale geldi. Bu durum acil sağlık hizmetlerinin sunulmasını zorlaştırıyor (UNRWA ve Gazze Sağlık Bakanlığı, Eylül 2024).
Barınma koşulları, yerinden edilmiş nüfus için Gazze savaşının 1. yılı sonrasında büyük bir sorun.
Barınma Kümesi verilerine göre, yerinden edilmiş kişiler için barınaklarda kişi başına düşen ortalama alan 1,5 m².
Bu da minimum acil durum göstergesi olan kişi başına 3,5 m²’nin çok altında. Yaklaşık 100 bin hanenin acil barınma desteğine ihtiyacı olduğu tahmin ediliyor (Barınma Kümesi, Eylül 2024). Kalabalık ve yetersiz barınma koşulları, sağlık riskleri oluşturuyor ve insanların onurlu bir yaşam sürmesini engelliyor.
Sağlık sistemi çöktü, bulaşıcı hastalıklar arttı
Çevresel yıkım, savaşın uzun vadeli etkilerinden biri olarak öne çıkıyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) Temmuz 2024 raporuna göre, 18 milyon ton moloz birikti. Su kaynakları ve toprak ağır metaller ve patlayıcı kalıntılarıyla kirlendi. Biyoçeşitlilik ciddi zarar gördü, birçok tür yok olma tehlikesiyle karşı karşıya (UNEP, Temmuz 2024).
Sağlık hizmetleri, savaşın en ağır darbe vurduğu alanlardan biri oldu. İsrail saldırılarında çok sayıda hastane hedef alındı.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 18 Eylül 2024 verilerine göre, savaş öncesi faaliyet gösteren 36 hastanenin 17’si kısmen çalışır durumda (3 Kuzey Gazze’de, 7 Gazze’nin merkezinde, 3 Der al Balah’ta, 4 Han Yunus’ta). Gazze savaşının 1. yılında 19 hastane tamamen hizmet dışı kaldı. 9 sahra hastanesi çalışır durumda, bunların 4’ü tam, 5’i kısmen hizmet veriyor. Birinci basamak sağlık merkezlerinin yalnızca yüzde 43’ü kısmen çalışır durumda (132’den 57’si). UNRWA sağlık merkezlerinin ise sadece yüzde 37’si (27’den 10’u) çalışır durumda (WHO, 18 Eylül 2024). Bu durum, temel sağlık hizmetlerine erişimi ciddi şekilde kısıtlıyor. Ve halk sağlığı açısından büyük riskler oluşturuyor.
Salgın hastalıklar
Salgın hastalıklar, savaşın bir diğer yıkıcı sonucu olarak ortaya çıkıyor. Polio, menenjit ve hepatit salgını korkusu, BM’yi ikinci dozu ne zaman yapılacağı belli olmayan aşılama çalışmaları yapmaya zorladı. Fakat problem bunlarla bitmiyor. 7 Temmuz 2024 itibariyle, yaklaşık 995 bin akut solunum yolu enfeksiyonu vakası, 577 bin akut sulu ishal vakası ve 107 bin akut sarılık sendromu vakası kaydedildi (Gazze Sağlık Bakanlığı, Temmuz 2024). Bu rakamlar, sağlık krizinin boyutlarını gözler önüne seriyor ve salgın hastalıkların yayılma riskini artırıyor.
Yetersiz su ve sanitasyon koşulları, kalabalık barınma alanları ve sağlık hizmetlerine sınırlı erişim, bu durumu daha da kötüleştiriyor.
Tıbbi tahliyeler konusunda yaşanan zorluklar, sağlık krizini derinleştiriyor. 26 Ağustos 2024 itibariyle, tıbbi tahliye için 14 bin 469 kritik hasta başvurdu. Bunların yalnızca yüzde 41’i (5 bin 968 kişi) onay aldı. Bunların yüzde 35’i (5 bin 033 kişi) yurt dışına gitti. 12 Eylül 2024 itibariyle, Rafah Sınır Kapısı’nın 7 Mayıs’ta kapanmasından bu yana yaklaşık 12 bin hastanın tahliye edilemediği tahmin ediliyor (WHO, Eylül 2024). Bu durum, birçok kritik hastanın gerekli tedaviye erişemediğini ve yaşamlarının tehlike altında olduğunu gösteriyor.
Su ve gıda güvenliği yok
Su ve sanitasyon altyapısının büyük ölçüde tahrip olması, Gazze’deki insani krizi daha da derinleştiriyor. WASH Cluster’ın 18 Eylül 2024 verilerine göre, İsrail’den gelen üç su bağlantı noktasının (Mekerot) tümü kısmen çalışıyor ve günde 38 bin 400 m³ su üretiyor. Üç su arıtma tesisinden ikisi aralıklı olarak çalışıyor. 2-15 Eylül arasında günde ortalama 116 bin m³ su üretilip dağıtıldı. Bu miktar, Ekim 2023 öncesi su temininin yaklaşık dörtte birine tekabül ediyor. Üretilen suyun 68.920 m³’ü su kuyularından (belediye ve UNRWA) elde edildi. Ancak, şebekeler aracılığıyla temin edilen suyun yüzde 70’i hasarlar nedeniyle kayboluyor. 395 bin ton birikmiş katı atık ve iki merkezi çöp sahası erişilemez durumda (WASH Cluster, 18 Eylül 2024). Bu durum, halk sağlığı açısından ciddi riskler oluşturuyor ve çevre kirliliğine yol açıyor.
Beslenme krizi
Gazze savaşının 1. yılı sonrasında gıda güvensizliği, savaşın en acil ve yaygın sonucu.
IPC’nin 16 Haziran – 30 Eylül 2024 projeksiyonuna göre, analiz edilen nüfusun yüzde 96’sı (2,15 milyon kişi) kriz veya daha kötü düzeylerde gıda güvensizliği yaşıyor. 745 bin kişi acil düzeyde gıda güvensizliği yaşarken, 495 bin kişi felaket düzeyinde gıda güvensizliği ile karşı karşıya (IPC, Haziran 2024). Bu rakamlar, nüfusun neredeyse tamamının yeterli ve güvenli gıdaya erişemediğini gösteriyor.
Beslenme krizi, özellikle çocukları ve savunmasız grupları etkiliyor.
İşte Beslenme Kümesi verileri:
- 6-23 aylık çocukların yüzde 96’sından fazlası, minimum diyet çeşitliliği eksikliği nedeniyle besin gereksinimlerini karşılayamıyor.
- 346.000 beş yaş altı çocuk, 160 bin hamile ve emziren kadın beslenme takviyesine ihtiyaç duyuyor.
- 50 binden fazla çocuk yetersiz besleniyor.
- Bu durum, gelecek nesillerin sağlığı ve gelişimi açısından ciddi endişeler yaratıyor.
Tarım ve hayvancılık sektörü de savaştan ağır darbe aldı. FAO’ya göre, et ve süt üreten çiftlik hayvanlarının yüzde 60-70’i öldü veya erken kesildi. UNOSAT ve FAO’ya göre, ekilebilir arazinin yüzde 68’i ve sera alanının yüzde 33’ü hasar gördü. Gıda Güvenliği Sektörü’ne göre, balıkçılık filosunun yaklaşık yüzde 70’i yok oldu. Bu durum, gıda üretimini ciddi şekilde etkiliyor ve gıda güvensizliğini artırıyor.
Kayıp nesil: 625 bin öğrenci eğitimsiz ikinci yılına girdi
Eğitim sistemi, savaşın bir diğer kurbanı oldu. Eğitim Kümesi verilerine göre, 17 Eylül 2024 itibariyle yaklaşık 625 bin öğrenci örgün eğitime erişemiyor. İsrail, 10 bin 237 öğrenci ve 416 eğitim personelini öldürdü. 15 bin 835’ten fazla öğrenci ve 2 bin 463 öğretmen yaralandı. Okul binalarının yüzde 85’i (564’ten 477’si) doğrudan vuruldu veya hasar gördü. Bunların tam yeniden inşa edilmesi veya büyük rehabilitasyon gerektiriyor (Eğitim Kümesi, 17 Eylül 2024). Bu durum, eğitim hakkının ciddi şekilde ihlal edildiğini ve gelecek nesillerin eğitim fırsatlarının tehlikede olduğunu gösteriyor.
Çocuklar ve gençler, savaşın psikolojik etkilerinden en çok etkilenen gruplar arasında yer alıyor. UNICEF verilerine göre, 1 milyondan fazla çocuk ruh sağlığı ve psiko-sosyal desteğe ihtiyaç duyuyor. Yaklaşık 17 bin çocuk refakatsiz veya ailesinden ayrı durumda (UNICEF, Ağustos 2024). Bu durum, gelecek nesillerin psikolojik sağlığı açısından büyük endişe yaratıyor. Ve uzun vadeli toplumsal etkilere yol açabilir.
Gazeteciler ve yardım personeli de ağır kayıplar verdi
Savaşın bir diğer trajik sonucu, yardım çalışanları ve gazetecilerin hedef alınması oldu. Bir yıl içinde en az 302 yardım çalışanı öldürüldü (295 yerel, 7 yabancı). 224 BM personeli, 33 PRCS personeli ve gönüllüsü, en az 45 diğer yardım çalışanı hayatını kaybetti. 986 sağlık çalışanı, 83 Sivil Savunma personeli ve 173 gazeteci ve medya çalışanı öldürüldü (OCHA, BM, PRCS, Gazze Sağlık Bakanlığı, Gazze Medya Ofisi, 18 Eylül 2024). Bu kayıplar, insani yardım çalışmalarını ve bağımsız haber alma imkanını ciddi şekilde etkiliyor ve uluslararası hukuk açısından da endişe verici bir tablo ortaya koyuyor.
Medya ve iletişim alanında da ciddi sorunlar yaşanıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in Eylül 2024 raporuna göre, Gazze’deki gazetecilerin yüzde 80’i işini kaybetti. Bölgede bağımsız haber alma imkanı neredeyse tamamen ortadan kalktı. Sosyal medya platformları savaşla ilgili içerikleri sansürleme ve kaldırma oranlarını yüzde 500 artırdı (RSF, Eylül 2024). Bu durum, bilgi akışını kısıtlıyor ve uluslararası kamuoyunun bölgedeki gelişmeleri takip etmesini zorlaştırıyor.
Gazze’ye insani yardım tedariki bir yıldır engelleniyor
İnsani yardım kuruluşlarının Gazze’ye erişimi, savaşın başlangıcından bu yana ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Bu yardım operasyonları, BM ajansları, uluslararası ve yerel STK’lar tarafından yürütülüyor. Her bir yardım konvoyu veya operasyonu için İsrail ordusundan izin alınması gerekiyor. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) 18 Eylül 2024 tarihli raporuna göre, 11-17 Eylül 2024 tarihleri arasında Gazze’nin kuzey bölgelerinde planlanan yardım operasyonlarının durumu şöyleydi: 10 operasyon, güvenlik endişeleri veya lojistik sorunlar nedeniyle yardım kuruluşları tarafından iptal edildi; 16 operasyon, İsrail ordusu tarafından reddedildi; 60 operasyon, İsrail güçleri tarafından yolda engellendi veya geciktirildi; ve 104 operasyon ise kısmen başarıyla gerçekleştirildi.
Güney bölgelerinde ise durum görece daha iyi. Bir yardım operasyon iptal edildi, 3 operasyon reddedildi, 45 operasyon engellendi ve 349 insani yardım operasyonu hayata geçirilebildi.
Bu veriler, insani yardımın Gazze’ye ulaştırılmasında yaşanan zorlukları açıkça ortaya koyuyor. İsrail’in güvenlik gerekçesiyle uyguladığı kısıtlamalar, lojistik zorluklar ve çatışma ortamı, yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını önemli ölçüde geciktiriyor veya engelliyor.
Yardımsız kalan Gazze’nin durumu
Gazze’ye ulaşan insani yardım miktarı, savaşın başlangıcından bu yana dramatik bir şekilde azaldı ve yetersiz kaldı. OCHA’nın (BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi) 18 Eylül 2024 tarihli raporuna göre, savaşın başladığı 7 Ekim 2023’ten 18 Eylül 2024’e kadar geçen 348 günlük sürede Gazze’ye toplam 52 bin 938 insani yardım tırı girdi. Bu sayı, savaş öncesi dönemle karşılaştırıldığında çarpıcı bir düşüşü gösteriyor.
Savaş öncesinde, 2023 yılında Gazze’ye günde ortalama 500 tır (yakıt dahil) giriş yapıyordu. Bu, yıllık bazda yaklaşık 182 bin 500 tıra denk geliyor. Ancak savaş sırasında bu sayı ciddi oranda düştü. Örneğin, 1-15 Eylül 2024 arasında günlük ortalama sadece 67 insani yardım tırı Gazze’ye giriş yapabildi. Bu, savaş öncesi döneme göre yüzde 87’lik bir düşüşe işaret ediyor.
Savaşın Gazze ve İsrail üzerindeki ekonomik etkileri
Savaşın ekonomik etkileri de ağır oldu. Dünya Bankası’nın Ocak 2024 raporuna göre işsizlik oranı yüzde 80’e yükseldi. Yoksulluk oranı yüzde 90’ı aştı.
Yeniden inşa maliyetinin 100 milyar doları bulabileceği tahmin ediliyor (Dünya Bankası, Ocak 2024). Bu rakamlar, Gazze ekonomisinin neredeyse tamamen çöktüğünü gösteriyor ve bölgenin yeniden yapılandırılmasının uzun yıllar alacağına işaret ediyor.
İsrail ekonomisi de savaştan etkilendi. Savaşın ilk 6 ayında İsrail ekonomisi yüzde 2 küçüldü. Savunma harcamaları yüzde 30 artarken, turizm gelirleri yüzde 70 azaldı (İsrail Merkez Bankası, Temmuz 2024). Bu sayılara, İsrail’in Lübnan’a kara operasyonu düzenledikten sonraki harcamalarını da hesaba kattığımızda, savaşın ekonomik maliyetinin her iki taraf için de ağır olduğunu ortaya koyuyor ve bölgesel ekonomik istikrarı tehdit ediyor.
Savaşın Gazzeliler üzerindeki psikolojik etkileri: İntihar vakaları 3 kat arttı
Savaşın psikolojik etkileri, hem Gazze’de hem de İsrail’de kendini gösteriyor. UNICEF’in Ağustos 2024 raporuna göre, Gazze’deki çocukların yüzde 95’i travma sonrası stres bozukluğu belirtileri gösteriyor. İntihar vakaları yüzde 300, aile içi şiddet yüzde 150 arttı.
İsrail’de de benzer etkiler görülüyor. Yetişkinlerin yüzde 40’ı anksiyete ve depresyon belirtileri gösteriyor, TSSB vakaları yüzde 200 arttı (UNICEF ve İsrail Sağlık Bakanlığı, Ağustos 2024). Bu veriler, savaşın toplumsal dokuda yarattığı derin yaraları gözler önüne seriyor.
Uluslararası hukuk ve insan hakları açısından da endişe verici gelişmeler yaşandı. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin Ağustos 2024 raporuna göre, savaş suçu ve insanlığa karşı suç kapsamına girebilecek bin 200’den fazla olay tespit edildi. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne 500’den fazla şikayet başvurusu yapıldı.
BM Güvenlik Konseyi 12 kez ateşkes çağrısı yaptı, ancak veto edildi. Bu durum, uluslararası hukukun etkinliği ve bağlayıcılığı konusunda sorular uyandırıyor.
Savaşın sebep olduğu diplomatik tahribat
Diplomasi ve uluslararası ilişkiler alanında da önemli gelişmeler yaşandı. 15 ülke İsrail ile diplomatik ilişkilerini askıya aldı. 30 ülke İsrail’e silah satışını durdurdu. ABD Kongresi’nde İsrail’e yardımları kısıtlama yönünde 5 tasarı sunuldu. AB ülkeleri arasında İsrail politikası konusunda derin görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Bugüne kadar İsrail Batılı müttefikleriyle yekpare bir görüntü çiziyor.
Ama Gazze savaşı, İsrail’in uluslararası alandaki konumunu ve müttefikleriyle ilişkilerini etkiliyor.
İsrail’in ilk kez kullandığı teknolojiler
Savaşın teknolojik boyutu da dikkat çekiyor. İsrail, yapay zeka destekli hedefleme sistemlerini ilk kez bu savaşta kullandı. Hamas’ın drone ve tünel teknolojisi, İsrail istihbaratını şaşırttı. Siber saldırılar yüzde 400 arttı, kritik altyapılar hedef alındı (İsrail Savunma Bakanlığı ve siber güvenlik şirketleri, Ağustos 2024). Bu durum, modern savaşın değişen doğasını ve teknolojinin artan rolünü gösteriyor.
Bundan sonra Gazze’de yaşam ne kadar mümkün?
Sonuç olarak, Gazze Savaşı’nın ilk yılı, bölgede derin izler bıraktı ve büyük bir insani krize yol açtı.
Sivil kayıpların yüksekliği, altyapının tahrip olması, temel hizmetlere erişimin kısıtlanması ve yerinden edilme krizi, acil çözüm bekleyen sorunlar olarak öne çıkıyor. Uluslararası toplumun daha etkin rol alması, ateşkesin sağlanması ve kapsamlı bir barış planının oluşturulması, bölgenin geleceği açısından kritik önem taşıyor.
Savaşın uzun vadeli etkileri, sadece İsrail ve Filistin’le sınırlı kalmayıp tüm Orta Doğu’yu ve küresel diplomasiyi etkiliyor.
Veriler ve analizler, savaşın yıkıcı etkilerini gözler önüne serdi. Barış ve istikrarın sağlanması için acil adımlar atılması gerektiğini vurguluyor.
Bölgesel istikrarın sağlanması, yeniden yapılandırma çalışmalarının başlatılması ve toplumlar arası güven inşası için kapsamlı ve çok taraflı bir yaklaşım gerekiyor. Aksi takdirde, savaşın yarattığı yıkım ve travmanın etkilerinin nesiller boyu sürmesi kaçınılmaz görünüyor. Kaybedilen insanların geri getirilemeyecek olması da nesiller sürecek yeni dalga bir düşmanlığın da temellerini döşedi. Diplomatik bir çözümün sağlayacağı çatışmasızlıkla bile Gazze’de insani bir yaşamın inşası, onlarca yıl ve yüz milyarlarca dolar gerektiriyor.